Bıçak Ucu Aşklar | Yaşar Üstün
Adını burçlarına diktiğim
şehirler
aşkın fesleğen kokusu
burun yerine
kan bitmiş damarıma
çektiğim
güllü basma entarileri
çatal iğne ile
göğe tutturulmuş
yağmur bulutları örtüsü
perde yerine
delik şemsiyeyle dolaştığın
ayrılığı kovalayan yaza ayarlı
kum saatleri
b/akışların
kızgın demirlerle
mil çekilmiş gözlerime yığılmış
öl/ümler
yalnızlık avlıyor
bıçak uçlarına sığmadan
kurşunlar bağrıma çivilenmiş
kalbime konmuş kanatsız kuşlar ki
tırnak izi dolu
sebil avuçlarımdan
seller sular içiyor
uykuya yatmamış
dar sokaklara çıkmış çocuklar
“beş taş
yağ satarım
bal satarım “
oynamanın telaşında
kalbimde
içtiğim demli çayın posası eşik aralıklarına usulca
suskun bıraktığın
keder atıklarım
gün batımlarında
güneşe doldurduğun hareler
tenimin
buz kesmiş lekeleri
buselere boğulmuş yola düşmelerimiz gitmekse
dağın yamacın rüzğarın elinden tuttuğunda
arşın kaç ölçü
ola
umarsızlık atlara
koşşa
uç uç böceği
ganimetini bıçak ucu
yaralarla çizdiğimiz
buse konduramadığımız
buluşmalarımıza konsa
ne olur
mengenelere sıkışan hayat
aynalarda yüz bırakmayan
kelebek ömrü
yedi kat arz
yedi kat arş
savrulmalarımız kürek hesabı
toprak atmalar
dizlerimiz yara bere içinde
çizik dolu
yılkı atı bırakılmışlığı
cılızlığımız
kandil ışıklarında aşka tuzak
içime sinmiş sen
bildiğim
derdimiz derman aramadan
derde dert
anne karnı
düşmeleri
yaralarını sar
son kalan
güz hüznümüz
bana değil
aşka armağan
gülümsemen
yarım kalmış zamanın
notası eksik hikayeleri
ağu kaçmış gözlerimiz
eylül ıslaklığı
kendi adının zamanı olmayan
matemimiz
yaraya kan akıtan
akıttığı kanı tutan
darağacına
çıkmış
sonbahar….
…gözyaşı şişem
avucumda
armağan…
dünyanın
bu taraflarında
tuz lekesi
zamana z/aman
bıraktıklarımız…
boşluklarda cambaz ipi
ah o taht
avucunda gazoz kapağı saklı
kraldan daha çok kralcı
ülkem coğrafyası
bu suçun
ne ipi olduk
ne düğümü
insan bulunduğu
yerde
aşkın yar’ası
…
Eylül / 2018-19