Aykırı Çiçekler | Yılmaz Pirinççi
Aykırı ruhlar giydirilmiş bedenlerimize.
Kalıplar çok dar
Aykırı çiçekler gibiyiz.
Olmayacak coğrafyalarda açan
Nerde imkânsız bir şey ona vurulmuşuz
Nerde yürek ötesi bir sınır karşı çıkmışız.
Yani bu yalnızlık ondan daha çok
Bu sevda
Yağmura ve toprağa
Denizin o en vurgununa aşkımız bu yüzden
İçi cehennem yangını olan korkar mı ateşten
Her gün kendini yaratan ne kadar kaçar ölmekten
Hangi hasret ürkütür bizi
Hangi zaman daha uzun olabilir ki sonsuz bir Arafta beklemekten
Gecenin sonsuz siyahını giyinmişiz biz
Biz hüznün şerbetini içmişiz tuz çatlağı dudaklarımızdan
Gözyaşları dışa akarken
Biz çizmişiz içimize can kırığı o yolları
Hasretin tuzuna, hem de güle oynaya yatırmışız kanayan yaraları
Kendi ellerimizde doğmak nedir en iyi biz biliriz.
Biz duyarız yıldızlar ötesinden ağlayanı.
Ruhumuz bir pervane.
Ruhumuz bir ışık demeti.
Bir yıldız çekirdeği ruhumuz.
Gökkuşağına düşmek nedir ki.
Nedir ki sarılmak bir tenin solmaya mahkûm güzelliğine.
Gül goncası olmasa neye benzer o koku.
Hangi sarhoşluk deniz vurgunu bir ölümden daha güzel…
Ölümsüz olmak için bazen ölmek gerekir.
Toprağa can veren yağmura gibi yeniden dirilmek..
…