Ardanuç: Kontrom Mağarası | Fevzi Durmuş
Kontrom Mağarası, Ardanuç İlçesi Yolağzı Köyü Korh Otlağındadır. Köyün yaklaşık 500 metre yakınındadır. Köy sakinleri, Korh Mağarası derken yörede Kontrom Mağarası diye bilinir. Giriş ve çıkışı biraz dar olmasından dolayı buralardan birkaç metre diz üstü veya çömelerek yürümek gerekir. Uzunluğu 100 metre dolayında olan ana gövde ise geniş, tavanı yüksek ve yürümeye elverişlidir. Yanlara ayrılan ve gittikçe daralan kolların birisi yol yapımı esnasında ortaya çıkmıştır. Bu durum, köye Üçırmaklar sınırındaki bir kaya kütlesinin kırılması ile olmuştur Bu kol ucunun ana gövdeye uzaklığı ise 400 metre kadardır.
Yolağzı Köyü,1- Kontrom Mağarası Konumu 2-Mağaranın bir kolunun ulaştığı yer.
Mağaranın duvarları ve tavanı “Güherçile” dediğimiz beyaz taş eriyiyi ile kaplıdır. İçerisinde çeşitli renklerde irili ufaklı sarkıt ve dikitleri vardır. Eskiden dedelerimiz Güvercileri patlayıcı haline getirerek yabani hayvanları tarlalarından kovarlarmış. Mağaranın orta kısmında insan boyunda sıra sıra dizilmiş silindirik dikitlere dedelerimiz “Gelinler” derlerdi. Bunların düşman eline düşmemeyi taşlaşmaya tercih eden genç kızlar olduğunu, kendilerini ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumanın çok sevap olacağı söylenirdi.
Mağaranın Korh Otlağındaki girişi, defineciler kapıyı yükseltmek istemiş veya define bulmak için üst taraftan taş kırmışlar. Çocukken koşarak geçtiğim giriş, o an düşündürdü.
Köye;1825yıllarında göç edenler,93 Harbinde ikinci bir göçü daha göze alamamışlar, bu mağarada saklanarak işgalin ilk şokunu olaysız atlatmışlardı.1915 yılındaki Ardahan Bozgunu’na gönüllü katılan torunları ise Ardahan’daki Rus vahşetini görünce burasını yeterli korunaklı bulamamış ve Anadolu’nun içlerine doğru kış şartlarında göç etmişlerdi. Göçme olanağı olmayan köylülerimizi de yine bu mağara korumuştur.
Öğretim Üyeleri; sarkıt, dikitleri ve oluşumu ilgi ile tetkik edip resimlediler.
Bu Mağarayı 1953 yılında Öğretmenimiz Hasan Tekin ve Eğitmenimiz Gülpaşa Özkan yönetimlerinde bazı sınıf arkadaşlarımızın katılımı ile gezmiştik. Arkadaşlar girişin az ilerindeki duvardaki çizimleri göstermişler, öğretmenimizin ilgisini çekmiş, ne olduğunu anlayamamıştık. Eğitmenin “Bunları Kaçakaçlıkta burada saklananlar çizmiş olmalı” demesiyle oradan “Gelinlere” doğru ilerledik.
İşte bir dikitin”Gelinin” parçalanmış hali, bazı insanları anlamak olası değil.
Bizim elimizde çıralar vardı. Eğitmen ise bir gemici feneri getirmişti.Bizi gören yarasalar üzerimizden uçuyorlar çıraların sönmesinden ve karanlıkta kalmaktan da korkuyorduk.Nihayet ”Gelinlere” ulaştık ve öğretmenimize gösterdik.Hayal kırıklığına uğradı,”Bunlar dikit,şu tavandan asılı olanlar da sakıt,heykeller olabilir diye düşünmüştüm..Hiç ilgisi yok” .diye söylendi.Çıkışa yakın yerdeki çok derin kuyuya taş attık ve suya düştüğünü uzun süre sonra duyduk.Daha sonra mağaranın Üçırmaklar Köyüne bakan kapısından dışarı çıkmıştık.Bu gezi ile “Gelinler” efsanesi de sona ermişti
Mağaranın içi geniş, gezmeye uygun ve duvarlarını Güherçile kaplamıştır.
Aradan uzun zaman geçmiş “Mağara Turizmi” ve“Kaya Çizimleri” önem kazanmıştı. Ben de yazılarımda bu mağarayı anlatıyor bu sene köyümü ziyaret ederken resimlerini çekip daha iyi tanıtacağımı yazıyordum. Bir gün Kaymakamımız Sayın Recep Hol Beyden “İlgili yeri en kısa sürede gezeceklerini” belirten mesajlarını aldım, çok mutlu oldum ve kendilerine teşekkür ettim. Bu seneki Kafkasör Festivaline yöre yazarı olarak katıldığımızda Sayın Ülkü Önal ‘a mağarayı da gezeceğimi anlatmıştım. Köyde olduğum sıralarda Ülkü Hanım telefonda Artvin Çoruh Üniversitesi’nin bazı öğretim üyelerinin de mağara gezisine katılmak istedikleri haberini verdi. Memnun oldum, hazırlık yapmaya başladık.
Gezi Heyeti,23 Haziran 2014 günü öğle saatlerinde Demirciler Mahallesinde Muhtar Zeki Demirci tarafından karşılandı. Biraz dinlendikten sonra mağaraya daha yakın bulunduğumuz mahalleye geldiler. Heyette; Araştırmacı Yazar Ülkü Önal, Öğretim Üyeleri Ömer Subaşı, Sinan Uygur ve Abdulkadir Erkal ile Gazeteci –Yazar Kaan Gündoğdu ve Leman Bayraktar bulunuyorlardı Köyden de rehber olarak E.Öğretmen Fehmettin Önür, Ensar Yenigün ben ve Duygu Yenigün katıldık. Korh’a doğru yürümeye başladık. Çeşitli çiçek, bitki türlerini ve köyün eşsiz manzarasını izleyerek kekik ve çiçek kokuları içinden kısa zamanda mağaranın girişine ulaştık.
Köyden mağaraya doğru yürürken eşsiz manzarayı izlemiş, çeşitli renkteki çiçek ve kekik kokuları ile ciğerlerimiz bayram etmişti. Ülkü Hanım bu geziye de renk katmıştı.
Mağaranın girişine eski bir cecim sererek dizlerimiz üzerinde birkaç metre ilerleyerek mağaranın geniş kısmına girdik. Heyet üyeleri ilerlerken ben duvardaki çizimleri aramaya başladım. Her iki yan duvara ışık tutup bakmama rağmen çizimleri göremedim. Arkadaşlar ilerledikleri için fazla oyalanmadan ben de yürümeye başladım. Bir yerde toplanmışlar parçalanarak yerlere atılmış sıra sıra dikitleri veya “Gelinlerin” taşları hakkında konuşuyorlardı. İkinci bir şok içine daha girdim. Bunu yapanların nasıl bir akıla veya anlayışa sahip olduğunu anlayamamıştım. Geri dönmeyi düşünürken yanımda Leman Bayraktar’ı gördüm. Kendisi komşu Üçırmaklar Köyündendi ve köyünün coğrafi yapısı üzerine tez hazırlıyordu. Üzerindeki bembeyaz giysileri mağara ortamına uygun değildi. O da karasızdı. Daha sonra çıkış kapısındaki dipsiz kuyunun tehlikeli olabileceğini düşünerek önde giden Ensar’a “Derin Kuyuyu arkadaşlara göster, herkes dikkat etsin” diye bağırdım. Ensar da:
-Abi,’.Kuyunun üzeri kapatılmış galiba, kuyu falan yok. Üstelik bir de taş duvar örülmüş diye ses verdi.
Mağaranın içindeki derin kuyunun önüne duvar örülmüş ve sonra da üstü kapatılmıştı.
Bu arada Öğretim Üyeleri duvarları, renkli sarkıt ve dikitleri, tavanı yakından inceliyorlar, resimlerini çekiyorlar ve aralarında konuşuyorlardı. Geziden memnun olduklarını ümit ettiğim bu Değerli Hocaların ilmi inceleme yazılarını, okuma ve anlama şansına inşallah bir gün sahip oluruz.
Mağaranın çıkışından bir başka güzellik, Üçırmaklar Köyü.
Derin kuyunun bulunduğu kısma gittiğimizde gerçekten yolu ikiye ayıran taşla örülmüş kısa bir duvar gördüm. Belki de kuyu önüne çekilmiş bir setti, daha sonra da kuyunun üstü geniş plaka şeklindeki taşlarla örtülmüş olabilirdi. Bu kuyuya da taş atacak, taşın suya değme zamanına göre kuyunun derinliğini hesaplayacaktım. Yağmur sularının giremeyeceği bu kapalı alanda yer altı suyunun da varlığı önemliydi. Bütün bu hayal kırıklığı içinde mağarada resim dahi çekmeği canım istemedi, ancak sonra pişman oldum. Kuyunun bulunduğu kısmı geçmiştim ki Ensar’in sesi tekrar duyuldu;
Dar bir geçitten sonra Üçırmaklar Köyüne bakan çıkış kapısı.
-Işık görüldüüüü!..Çıkış bu taraftaaa.Ses geldiği tarafa yürüdük ve girişte olduğu gibi çıkışta da biraz dizler üzerinde ilerledik.Önü Üçırmaklar Köyüne açılan geniş ve tavanı yüksek bir holde gün ışığına çıktık.Tüm arkadaşların çıkmasını beklerken Leman’ın bembeyaz giysilerinde en küçük bir leke dahi olmayışı dikkatimi çekti.Benim ise dizlerim ve kollarım çamurlanmıştı.Daha sonra geldiğimiz güzergahtan mahalleye geri döndük.Ensar Yenigün’ün evinde bir miktar dinlendikten sonra konuklarımızı yolcu ettik.Kendilerine teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.
Mağara izlenimleri benim için fiyasko ile bittikten sonra Kars ve Ardahan ‘a gittim. Dönüş günü gelince de Şile’ye evime döndüm. Bir gün Face sayfasında bakarken mağara resimleri gördüm, İçimden keşke ben de çekseydim diye düşünürken nasıl da bizim mağaraya benziyor derken köyümün ismini gördüm ve “Kaymakam Köye Gitmiş” diyerek sevinçten yerimden fırladım. Kaymakamımız Sayın Recep Hol ‘e, yardımcılarına ve kendilerine rehberlik eden Fehmettin ve Yusuf arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Umarım bu tetkik ve incelemelerden mutlu olarak ayrılmışlardır.
Sözlerimi, burasını kısa ve öz olarak özetleyen Ardanuç Kaymakamlığı ‘nın tanıtım yazıları ile noktalamak istiyorum.
“İlçemizin saklı kalmış güzelliklerinden sadece bir tanesi… Yolağzı Köyünün 500 metre yakınında bulunan sarkıt ve dikitleriyle göz kamaştırıcı doğa harikası mağara, ziyaretçilerini bekliyor…”
… Sahilköy,16.07.2014
Fevzi Durmuş