Haftanın Hikayesi – Alman Devrimci Kadın, Monika Ertl’in Öyküsü
Che’nin hayranı, Alman Devrimci Kadın: Monika Ertl’ in öyküsü…
Ernesto Che Guevera’ nın ölümünün üzerinden 4 yıl geçmişti. Tarihler 1 Nisan 1971’i gösterdiğinde Che’ nin katili ‘korkak Roberto Quintanilla Pereira’ 3 Kurşunla öldürülmüştü.
..
Yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen infaz edilen ve daha sonra da elleri kesilen Che Guevara’nın intikamını almak için tüm devrimci gruplar can atıyordu. Ve en büyük hedef de bu infazdan ve ellerinin kesilmesinden sorumlu olan Bolivya Ordusu komutanlarından Roberto Quintanilla Pereira’ydı. Gerilla kamplarında eğitim gören Monika’nın da tek hayali Pereira’yı cezalandırmaktı.
Her şey bir Alman kızın Bolivya’ya gelmesiyle başlıyor…
Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya’nın Münih kentinde dünyaya gelmiş. Sinemacı olan babası 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Bolivya’ya yerlemiş ve burada bir yandan film çalışmalarına devam ederken, bir yandan da çiftçilik yapmış. Monika’nın hikayesi ise 1952 yılında tam 15 yaşındayken Bolivya’ya gelmesiyle başlıyor.
Monika, Bolivya’ya geldikten sonra babasından öğrendikleriyle o da sinema sektörüne atıldı ve birkaç film çekti. 1958 yılında genç bir kadınken yine Almanya’dan Bolivya’ya göçen bir maden mühendisiyle evlendi. Kocasının işi dolayısıyla bir süre Şili’de kaldıktan sonra Bolivya’ya geri döndüler.
Kaliforniya’ya yerleşmek isteyen Monika’nın bu hayalleri maalesef gerçekleşmedi ve Bolivya’da kaldı. Bu sırada kocasıyla boşandı. Kardeşi Beatrix’in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika yarı zamanlı olarak öğretmenlik yapıyor arta kalan zamanlarındaysa çeşitli seyahatler düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu. İşte bu seyahatler sırasında tanıştığı insanlar Monika’nın ideolojik olarak sola yakınlaşmasını sağladı.
Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri sayesinde daha da radikalleşti ve Guevarist milislerin oluşturduğu ELN yani Ulusal Kurtuluş Ordusu‘na sempati duymaya başladı.
Che Guevara‘nın öldürülmesiyle ELN’ye katılan Monika burada yerli dillerinde “genç kız” ya da “kız arkadaş” anlamlarına gelen “İmilla” adını aldı. Ailesinden iyice uzaklaşan Monika babası tarafından kovuldu. Bu sırada ailesiyle senede bir defa mektup yoluyla iletişime geçmeye başlayan Monika zaman zaman da deşifre olmamak için onlara şifreli mektuplar gönderdi. Mektuplarda ailesine iyi olduğunu ve onu merak etmemeleri gerektiğini söylüyordu.
Roberto Quintanilla Pereira can güvenliği endişesiyle Bolivya Hükümeti’nden Almanya‘nın Hamburg kentine konsolos olarak atanmasını talep etti. Bu talebi karşılık bulan Pereira hemen yeni görevine ve yeni görev bölgesine atandı.
İntikam zamanı…
Pereira’yı cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre’ye oradan da Hamburg‘a geçti. Tarihler 1 Nisan 1971’i gösterdiğinde tüm zarifliği ve güzelliğiyle Bolivya’nın Hamburg Konsolosluğu’na gider. Kendini öncesinde konsolos Pereira’yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Pereira’nın odasına girdikten sonra çantasında Revolver’ini çıkartır ve yakın mesafeden 3 el ateş ederek Pereira’yı orada öldürür.
Monika 2 yıl Fransa‘da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya’da görüldü. Eski bir Nazi savaş suçlusu olan ve Lyon Kasabı olarak bilinen ve hatta babasının arkadaşı olan, Monika’nın da ‘amca’ diyerek büyüdüğü, 2. Dünya Savaşı sonrası Bolivya’ya iltica ettikten sonra “soğuk savaş” döneminde ABD‘nin Latin Amerika’daki sol-devrimci hareketi engellemek adına görevlendirdiği ve Bolivya Hükümeti adına çalışan ajanlardan biri olan Klaus Barbie tarafından tuzağa düşürülerek 12 Mayıs 1973 günü öldürüldü ve bedeni Bolivya’da hiç kimsenin bilmediği bir yere gömüldü….
Alıntıdır.