Akşam üstü yalnızlığı | Yılmaz Pirinççi
Gün solar pencerelerde.
Akşamın kızılına karışır çiçeklerde renklerin
Dingin bir nefes ağrısı ağır ağır çöker boğazına
Bir yudum, bir yudum daha
Zehir zıkkım bir tat düşer sigaranın ateşine
Hasret kaçar gözlerine.
Duman duman savrulur.
Terkedilmiş bir dağ sessizliği duvarlarda.
Kapının dışında yabancı gölgeler
Tanıdık gelmez hiç bir ayak sesi.
Akşamüstü yalnızlığı.
Her zaman nefesini açan yemek kokusuna isli bir yağ bulaşır.
Soğur bardakta çayın.
Hangi duvara dönsen sen çarparsın yüzüne
Hangi şarkının ucundan tutsan köşesi yanık bir mektubun satırları düşer gözlerine
Geri dönmeyen yolcular taşır içinden geçen trenler
Kirlenmiş mendillerin inadına küçük bir çocuğun masum beyazlığı yükselir öbek öbek bulutlarda
Matematik yetmez yılların hesabına
Şaraplar bozulmuş
Sarhoşluk satın alınmayacak kadar pahalı artık
Kendi göğsünde başın,
Saçında kendi ellerin…
Hadi aynaya bir gülüş daha.
Sahtenin en iyisinden
Yeni bir çay koy
Harla ateşi
Demlenelim
Kendi yalnızlığımızda.
Yılmaz Pirinççi
…