ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Ahir Zaman İçinde Kalbur Saman İçinde | İbrahim Uysal

25.05.2021
605
A+
A-
Ahir Zaman İçinde Kalbur Saman İçinde | İbrahim Uysal
Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Dunya-oyku-Gunu-Dursaliye-sahan-599461_54637-563-n.jpg

Bize Ninelerimizin anlattığı masallar hep “evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer telâlâl, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır, mıngır sallar iken; bir varmış bir yokmuş” diye başlardı.
–“Masal masal mani ki, Yolda saydım on iki, On ikinin yarısı, Tilki çakal karısı. Masal masal martladı, İki fare atladı, Kurbağa kanatlandı …” diye de sürerdi. Ve zurnanın zırt dediği yer, şey ise; bize verilmek istenilen mesajlar olurdu.
–Yani masalın sonunda, “taş gediğine konulur”, arif olan anlar, olmayanda olacakların “ceremesini yaşayarak çekerdi”.
–İkinci Milenyumun ilk çeyreğinde, bu zamanın “çocuklarına da masal anlatmak ve zor be kardeşim.
–Ne hikmetse, “leb” demeden, “leblebiyi anlayıveriyorlar. Değil mi?
–Anlıyorlar, anlıyor da, sanki bir şeyleri ters anlıyorlar gibi. Hani yine, evlilikleri yarım asırı geçmiş, torun torbaya karışmış nineler, dedeler şaka yollu birbirlerine, başkalarının yanında takılır ya.
–“Bu dünyada beni anlayan yok, bi tek bu anladı, o da yanlış anladı” diye. Şikayet edermiş gibi evliliğinin keyfini ima ederler ya.
–Bu kadar öyküden sonra bana, “eh yani derdin neyse söyle, lafı uzatın” diyenler olabilir haklı olarak.
–Evet milenyumun ikinci, yüzyılın da ilk çeyreğindeyiz, o yüzden de benim masalım:
–Ahir-Ati zaman içinde; işler, güçler bilgisayar fişinde. Üç koyunu güdemeyecek çoban, çobanlar ise koyuncunun peşinde.
–Dünyanın güzelim mi güzelim bir köşesinde, kıtaların elinin denizlerin suyu ile oynaştığı üç yanı suların içinde bir masalımsı, ormanları, verimli ovaları olan, dağlarında koyunları, kuzuları yayılan uçsuz bucaksız bir ülke varmış.
–Gel zaman git zaman buralara göz koyan kara kılıklı adamlar, kadınlar varmış. Bir gün bir büyücü gelmiş ve bu adamları, kadınları bulmuş, öteki adamlar, kadınların ise, “elleri işte, gözleri oynaşta” imiş, o yüzden de ne kara kılıklıları ne yüzü kocaman benli büyücüyü görmüşler bile.
–Büyücü kara kılıklıları pembe urbalarla giydirmiş, bizim eli işte gözü oynaşlılara da, bir şeyler bulup yuvarlayıveriyormuş önlerine.
–Yine böyle bir zaman, atasının “dünyanın en güzel yeri” dediği masal ülkesine büyücüler, güzel mi güzel, bakımlı mı bakımlı, akıllı mı akıllı, bir çoban yollamışlar, koyun sürüsünün başına.
–Eee sürü olur da, böyle bir sürüye musallat olacak bir kurt ya da kurtlar olmaz mı. Elbette ki olur.
–Sürü sahibinin her yerde o kadar çok koyunları ve sürüleri vardır ki, surelerin başındaki kâhyalarınden bile habersizdir.
–Derken böyle bir kahyanın olduğu ormanların içinde, dağları karlı, ovaları harlı, buğdaylı, denizi balıklı, balığı denizli, suları çağlar, göreni ağlar bir kıyıda bulunan yere; o dağ senin, bu ova benim diyen bir kurt çıkar gelir.
–Yazında ayrı bir çiçek, kışında binbir çeşit meyveli yörede, “ekmek elden, su gölden” havasında yaşayanlar vardır. Daldan meyve çalınmış, sürüden kurt kapmış kimsenin umurunda olmazmış.
–Derken, bunu gören kurt hemencecik bir bahar, sarmış sarmalamış, giymiş giydirmiş sırtlamış torbayı düşmüş yollara.
–Torbada neler yok ki, herkes torbadan çıkanlara bakarken, getiren ne, kim bile dememişler; yemişler, içmişler, geçmişler kendilerinden.
–Kurt, ağayı “hale yola koyduktan sonra”, o münbit tarlaların olduğu sahil yöresine gelmiş, bir de bakmış ki, yazın sıcaktan başlarda kırmızı başlık fötr şapkalar, kışın ayazdan kırmızı kapşonlu giysililer,
–Ne içindekiler kim belli, ne içindekiler dışardakileri görüyor, duyuyor ve onlardan haberli ne umurlarında. Tam da kurtluk hava. Ortalık dumanlık. Sanırım, bazıları da bunu uyarmak için, “kurt dumanlı havayı sever” deseler de, kimin umurunda.
–Kurt torbasından, tarlalarından çaldığı meyvelerden ahalinin önüne dökünce, bağlarından, bahçelerinden habersiz ahali soyunmuş, dökülmüş başlamış önüne konulanı yemeye, içmeye!..
–Kurt da boş duracak hali yok ya, hemen birinin şapkasını, birinin torbasını, bir diğerinin donunu, onunu bunu neyi varsa alıp, herkesten önce de gelip sahilde ki konağa oturmuş.
–Gün batmış, hava kararmış, loş denizin ışıltıları arasında evli evine, köylü köyüne gitmiş, ama karanlıkta, loş ışıkta kim “kime dum duma”. Göz gözü görmüyor.
–Kurt yine, gelenin önüne evde ne var ne yok ise yığmış, onlarda yemişler; yiyen uymuş, içen de sızmış;
–Sere serpe uzanmış uyuyanlar içinde gözüne kestirdiği en uyanıkları ilk başta midesine indirmiş. Ötekileri de, öteki kurtlara ziyafet çekmiş.
–Bir gün öyle, iki gün böyle, “ekmek elden, su gölden” durumuna alışan ahali, ekmeği, suyu verenin bile kim olduğunu umursamamışlar.
–Gel zaman git zaman, bu durum böyle sürer gider. “Yağma Hasan’ın böreği” gibi, yiyen yer, içen içer ama, bahar geçmiş, yaz geçmiş, kış kapıya dayanmıştır.
–Dışarısı ayazdır, koyunlar kafalarını kaldırıp ne zamandır kimin ile olduklarının farkında olmadıklarından, ne verildiyse yemişer, ne denildiyse yapmışlardır. Şimdide ayazdan üşümeyin, sıkışın ahırda birbirinizi ısıtın denmiş ve koyun koyuna baharı etmişlerdir.
–Aylar geçer, cemreler düşer, doğa el ile yel ile selamını yollar ama, bizim ahali daha uyku sersemliğindedir.
–Ahırdan bir çıkarlar bakarlar ki, kurtlar, çakallar, tilkiler ne ararsanız teras da oturanın konuğu. Kendilerinden giysiler içinde olduğundan da, kim kimdir, ne nedir necidirden habersizdir zavallı koyuncuklar.
–Ahırdan çıkanların en beslisine kurtlar, “eh iştelerine”
çakallar, arta kalanlar tilkiler ne buldularsa. Bu arada kaçabilen koyun olmuşsa ve çomarların bölgesine ulaşmışlarsa, onlar kurtulmuşlardır. Bir gün sonrası avluya ise, erkenden gelen leş kargaları dolar.
–Koyunlar çomarlarla, çomarlar da koyunlarla koklaşır, meleşir, havlaşırlar ama olan olmuştur.
–Çok üzgünlerdir ki, kurtlar, çakallar, tikiler üstüne de kargalar ermişler murtlarına, bir de çıkmışlar onların kerevetlerine,
–Bu saatten sonra, koyunlar akıllansa ne olur, çomar koyunları başıboş bıraktığına üzülse, ne olur ki!.. Olan olmuştur.
–Ben diyeyim şu ağaçtan, siz deyin şu yamaçtan, uçtu uçtu bir kuş uçtu; kuş uçmadı, gün uçtu, gün uçmadı, Memiş uçtu. Uçar mı, uçmaz mı demeye kalmadı; anam düştü eşikten, babam düştü beşikten, Biri kaptı maşayı, biri aldı meşeyi; dolandım durdum meşeyi, kurtlar döndü dört köşeyi.
–Gökten üç elma düştü birisi yiğit olanların başına, birisi bu masalı dizip koşana, biriside dinleyenlerin başına.
–Bu ne masalımı, kim ne anladıysa, ona haber, kim ne anladıysa ona öykü, kim ne anladıysa da ona da masal.
–İyi uykular masalcı teyzenin kuzucukları!..

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.