Defne Hikayesi / Adil Okay
Adil Okay
DEFNE NEDEN İNTİHAR ETTİ?
Ya da APOLLON – DEFNE SÖYLENCESİNİN İÇ YÜZÜ !!!*
Güzelliği dillere destan
Bir su perisi vardı adı Defne
Upuzun saçları altın sarısıydı
Dolaşırdı kuytu ormanlarda bütün gün
Defne Irmak Tanrısının kızıydı…”
Melih Cevdet Anday
M.Ö: 333 yılında yani Musa’dan, İsa’dan, Muhammed’ten, Ali’den, Buda’dan önce, çok tanrılı dinler döneminde, bu gün Antakya yakınlarında Harbiye adıyla bilinen ama asıl adı Defne (Daphne) olan bir sayfiye beldesi vardı. Yeryüzünün cennet köşelerinden olan bu bölge adını, “Defne” adında güzeller güzeli bir kızdan almıştı. Henüz ondördünde olan Defne, bir doğa aşığıydı. Yalnız dolaşır, hayvanlar ve bitkilerle söyleşir, meyveyi dalından koparıp yemez, ağacın onu sunmasını yani olgunlaşıp yere düşmesini beklerdi.
Günün birinde aynı yöreye tanrıların babası olarak bilinen Zeus (Jüpiter) ile Gök Titanları Koios ve Phoebe‘nin kızı Leto‘nun oğlu Apollon gelir. Efkârlı ve öfkelidir. Zira şiddet uyguladığı karısı Koronis evden kaçmıştır. Apollon da karısına “sadakatsizlik” iftirasını atmış ve onu cezalandırmak için peşinden kız kardeşi Artemis’i yollamıştır.
Ayrıca inanılmaz kıskanç olan Apollon’un yaptığı kötülükler saymakla bitmez. Örneğin flüt çalmada kendisinden daha başarılı bulunup, birinci seçilen Marsias‘ı, yarışma sonucunda bir ağaca bağlayarak diri diri derisini yüzmüş ve oyunu Marsias’tan yana kullanan Midas‘ın kulaklarını da eşek kulaklarına çevirmiştir.
Homeros da “İlyada” adlı eserinde anlatmıştır Apollon’u marifetlerini: “Apollon öfkelenmişti Niobe’ye. Öldürmüştü oğullarını gümüş yayıyla. Kızlarını da okçu Artemis öldürmüştü. Niobe güzel yanaklı Leto ile bir tutuyordu kendini. Diyordu ‘Leto iki çocuk doğurdu, bense bir düzine. İki kişi Apollon ile Artemis öldürdü hepsini.”[i]
Apollon’un bu ve benzeri vakaları çoğalınca diğer tanrılar ile “yarı insan – yarı tanrı”lar ve insanlar arasında huzursuzluk artmıştır. Olayları duyan baba Zeus, Apollon’u, “Çok tepki çekiyorsun, olayların patlamasına, ayaklanmalara neden olursun, saltanatımız çöker, tahttan oluruz, git biraz dinlen, ortalıkta görünme” diye uyarıp Antakya’ya yollar. Aslında Baba Zeus da Apollon’dan daha masum değildir. O ki zulmün mührünü mazlumun bağrına vurandır. Ateşi çalıp insanlığa armağan eden Prometheus’ü ebediyen bir kayaya zincirlenmiş olarak yaşamaya mahkûm etmiştir. Zincirlemekle kalmamış, bir kartalı sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmekle görevlendirmiştir. Onu Kafkas dağının tepesindeki bu işkenceden yarı tanrı, yarı insan Herakles kurtarmıştır.
Zeus’un bilinen kötülüklerinden biri de eşlerinden Metis‘i yiyerek katletmesidir.
Sonuçta Apollon, Zeus’un talimatı üzerine bölgenin en güzel beldesinde bir şatoda kalmaya başlar. Orada da rahat durmaz. Genç kızlara saldırıları, taciz ve tecavüz girişimleri devam eder. Yöre sakinleri korkudan baş eğerler.
Günlerden bir gün Apollon ormanda avlanırken, henüz yeni ergen olan Defne’yi görür. Yanına çağırır. Defne gelmez, ısrar eden Apollon’un bakışlarından ürker ve kaçmaya başlar. Ama Apollon daha hızlıdır. Yetişir saçlarından yakalar, elbiselerini parçalamaya, bir yandan da dudaklarından öpmeye çalışır. Defne direnir. Apollon’un yüzünü tırnaklar. Apollon bu direniş karşısında daha da öfkelenir. Defne’yi yumruklarıyla yere düşürür. Ve elbiselerini parçalayarak çıkarır.
“(…)Korkak adımlarla uzaklaştı Defne
Kaçarken daha bir güzelleşti de
Ardında tir tir titreyen avcı
Tavşan kovalayan hırslı bir tazı
Gibi düştü Defne’nin peşine.
Ben de yılmadan kovalayacağım
Büyülediğin kimmiş öğren
Ben ne bir dağlı ne bir çobanım
Oklardan sakınılmaz tanrıyım
Koca Zeus’tur babam (…)”[ii]
Defne, salyaları akan ve iğrenç bir koku salan Apollon’un gücüne karşı daha fazla direnemeyeceğini anlayınca yakarır: “Ey toprakana beni ört, beni sakla, beni kurtar”, “Ya da al canımı. Bu zalime cariye olmayayım.”
“Yalvarması daha bitmemişti ki
Bir gevşeklik sardı her yerini
Örtüldü göğsü yaprakla
Kolları, saçları dal oluverdi.”[iii]
Toprakana onun yakarışını duyar, Defne bacaklarının uzadığını, toprağa kök saldığını hisseder. Uzun güzel kokulu saçları yapraklara, kolları ise dallara dönüşür. Ve bu gün Defne adıyla bilinen ağaç dünyaya gelir. Apollon bu dönüşümü fark edince korkuya kapılır ve amacına ulaşamadan oradan kaçar.
O gün bu gündür Defne, Antakya – Harbiye’de kendi adıyla anılan ağaçların misk-i amber kokulu yapraklarıyla insanlığa şifa dağıtmaya devam etmektedir.
O gün bu gündür Defne, tiranlara methiyeler düzen kalemşorların yazdığı “Apollon – Defne” söylencesinin yeniden kaleme alınmasını yani hakikatin gün yüzüne çıkmasını beklemektedir.
Kıssadan hisse: Apollon’un başındaki taç, Defne’nin kanıyla sulanmıştır. O tacın asıl sahibi Apollon veya diğer zalim tanrılar – tiranlar değil, onlara direnen, onurlarını ölüm pahasına koruyan Defne’lerdir…
*Güney Sanat Edebiyat Dergisi.