Açıkkara Dergisinin 50’inci Sayısı Yayımlandı
Açıkkara mizah dergisi okurlarını 50. sayısı ile selamlıyor. Her sayısında aramızdan ayrılan bir mizah ustasının şiirini yayımlayarak geleneğe bağlılığını sürdüren dergi bu defa Şair Eşref’in bir muhammesine yer veriyor.
Tacettin Şimşek “Nazım’ın Kırkıncı Aşkı” isimli yazısında Nazım Hikmet’in Şükûfe Nihal’e duyduğu aşkı mizahî bir dille anlatıyor. Otuz dokuz aşkın kıdemli yakışıklısı Nazım’ın dağ gibi özgüveni, güzeller güzeli Şükûfe Nihal’i etkileyecek mi? Yazıyı okurken kendinizi edebî bir aşk macerasının içerisinde bulacaksınız. Nazım, Ahmet Kutsi ile girdiği iddiayı kazacak mı? Halide Nusret’in olaydaki rolü ne? Soruların cevabı yazının içinde.
Halit Yıldırım’ın, Küfeci İrfani’nin ağzından anlattığı hikâyeler Muhtar Bekir ile devam ediyor. 1960’lı yıllar… 27 Mayıs darbesi olmuş, asker yönetimi ele almış. Mevcut muhtar, sırtına yorganını alıp Ankara’ya çalışmaya gidince köy başsız kalır. Muhtarlık, Yüzbaşı Cezmi Efendi’nin emrivakisi ile askerden yeni gelen Bekir’e verilir. Bekir öyle bir muhtarlık yapar ki sormayın gitsin. İmzalı, mühürlü evrakla köyden bir kadını kovmaya kalktığı yetmez gibi bir de Nafia müdürünü döver. Dönemin anlı şanlı valisi Mehmet Varinli işi gücü bırakıp olayların peşine düşer. Yıldırım, okura hem yakın tarihi, hem de mizahı iç içe bulacağı bir öykü sunuyor.
Mehmet Pektaş, “Zammı Kim Yaptı?” isimli mizahi öykü ile zamların sorumlusunu arıyor. 1990’lı yılların başına gidiyoruz. Magazin gazetecileri Tekin ve Fiko, işle eğlenceyi birbirine karıştırınca dönemin açık saçık neşriyatından Tan gazetesine manşet olurlar ve kendilerini kapının önünde bulurlar. Böylece onları camiada tanımayan kalmaz. Bu şöhret (!) yüzünden hiçbir gazetenin magazin servisi onlara iş vermeyince yolları parlamento muhabiri olarak Ankara’ya uzanır. Demirel, yeniden başbakan olmuş, iğneden ipliğe her şey zamlanmıştır. İki kafadar, Demirel’in peşinde haber kovarlarken zammın sorumlusunu ararlar. Peki, Baba, zammı kendi hükümetlerinin yaptığını kabul eder mi? Elbette hayır. Peki “Zammı Kim Yaptı?” Cevabı öykünün içinde.
Hikmet Özdemir, “A’dan Z’ye Nasıl Geldik?” isimli yazısında kendi kuşağından Z kuşağına uzanan sürece mizahi bir dille yaklaşıyor. Zekeriya Çakabey, “Muhterem” isimli öyküde yol boyu lokanta işletmeciliğinin görünmeyen yüzüne değiniyor. İki ortakla açılan lokantanın görünmeyen ortakları da vardır. Her gelen bedavadan yer içer, gider. Bunlara aşçıların savurganlığı ve umursamazlığı, garsonların dolapları da eklenince iş içinden çıkılmaz hâle gelir. Marangozluktan, lokantacılığa geçen Faruk Usta, çareyi eski mesleğine dönmekte bulur.
- Nihat Malkoç, “Ramazan’da Kapalıyız” isimli şiiriyle içinde bulunduğumuz ayın ruhuna uymayan insan tiplerini sayarak ince eleştiriler yapıyor. Metin Mert’in, “Eşekli Öykü(nme)”si boynuz umarken kuyruk ve kulaktan olan bir eşeğinmacerasını anlatan Şeyhî’nin Harnâmesi’ni hatırlatıyor. Mustafa Doğan “Defolu Taşıma” ile hayatın bir kesitini mizahi dille anlatıyor. Salih Özel, “Ayu Gördüm Emice” isimli şiirinde Gümüşhane ağzını ustaca kullanıyor. Kadir Köse, “Yetkili Bey”in şiiriyle oturduğu makamın hakkını vermeyenlere çatıyor. İzzet Gayreti “İlan Veriyorum”, isimli şiiriyle topluma bazı haklı eleştiriler getiriyor. Hacı Musa Tuncer ve Osman Gazi Turaç birbirlerine cevap niteliğindeki şiirlerde geçmişe duyulan özlemi ve kaybettiğimiz değerleri işliyor.
Derginin tüm sayıları www.acikkara.com sitesinde erişime açık…
….