Gülümse | Yılmaz Pirinççi
Bir gün bir hikâye anlatır birileri.
Belki farklı bir coğrafyada…
Başka isimlerde birileri…
Senin gibi sevmiş.
Senin gibi ağlamış.
Belki farklı zamanlardan…
Ama aynı yollardan geçmiş
Aynı şarkıya dökmüş gözlerinde sakladığı incileri
Aynı hüzünleri çizmiş yüzüne
Belki aynı marka şaraptan aynı kederi içmiş.
Nereye baksan
Oyundan atılmış bir kız çocuğunun mahzunluğu yüzünde
Nereye dönsen buruk bir tat boğazında.
Sonsuz bir yolculuk içinde her gün aynı manzaraya uyanmanın o umutsuz devinimi
Okyanus içeresinde birbirleriyle yarışan su damlacıkları gibi…
Yapayalnız.
Ve alabildiğine çok…
Ben tanıyorum bu güzelliği bir yerden.
Güneşin sapsarı doğuşundan tanıyorum.
Giderken bile
Alev alev yanmasından tanıyorum
Ve giderken bile ardında bıraktığı ay aydınlığından tanıyorum.
Yüzüne değen saçlarının yetim doyuran kokusundan tanıyorum
Yalnız değilsin inan bana
Öyle çoksun ki yeryüzünde.
Ve öyle güzelsin ki.
Çiçekler seninle gülümsüyor bilmiyorsun.
Seninle aydınlanıyor gün
Ay geceye seninle düşüyor
Ve seninle ışıyor yıldızlar.
Senin ellerinde bu bereket…
Bu insanın içini okşayan kahvenin kokusu nefesine değdiği için
Ve gözlerine değdiği için bunca kararlı bu sardunyalar.
Bunca azimli.
Sonsuz bir devinim senin varlığın bin yıllar öncesinden.
Gözlerinde hüznünü yudum yudum içtiğim kadın.
Gülümse…
Yılmaz Pirinççi
…