Başlıksız Bir Şiir | Necdet Arslan
Yitirdim gökyüzünü ah kuşlar kim bilir neresindedir diken
Bir jilet küskünlüğü bu yapraklarda / kalbim tüm renkleri parçalı
Katı avuntular yeterli değil titriyor elleri serilirken yerlere
Güçsüz suların
Parmak izi bırakmadan kazı şimdi notaları melodilerden
İçimde uzaklaşan bir kuş çığlığı gölgeme hapsedilmişir
Alevleri çekiştirmek niyedir belirsiz duvarlar suçsuz
Öyle bir çöl akşamında ağulara bandırılmış salkımlar vardır
Yarı aralıklı kapıların boşluğuyla iliklenir taş
Şakağımda gül izi keskin kokulardan sağılmış yazgı
Ellerin kumruydu düşürmüşsün parıltısı eksik tablolardan
Ah yalancı nehirler sürçtükçe dilimi çöle dönüştüren şiirler
Kaçıncı kahırdaki kapkara işkildir yarası içte duygular
Gizle varlığını pusulalardan / köhne bakışların çatallansın eşyada
Derin bir gecede beni tütsülere çeken tomurcuklu haykırışlardan kurtar
Anlık değil bu yükleyiş ağırlığını hangi limana yıkabilir ki zincir
Gerdanımda dağınık sayıklamalar kollarımda gergefli izler var
İnceltip kanatılmış bir kefarettir şimdi evcil nida / hoş gör
Öpmelerin ödünç resim gibi arsız duruyor dudaklarımda
Dizelerimin mor kesiği imgelerimin dışlanmış sızısıdır alışkanlıklar
Gül dalında asılı mı kaldı sabah nerelerde bekler yolumu kumrular
Daracık ateş kozasının içinde mi kavruldu avunmalarım
Yabancı kıldın dilime gemici şarkılarını
Rehin bırakmak için anlamsızlıklara sevdalanmalarımı erkenden
Gözlerim duyarsızca savurgan bir kızıllığın tam ortasında
Sana hasret dokunmuş tenim kaskatı uykularda tökezler parmaklarım
Yüzümde söndürülemeyen acılar birikir utangaç durur yaşanmışlıklar
Söyle nedir beni bu anaforun çeperine yapıştıran
Şimdi sen yorgun adımlarını ufalayarak tırmandığın
Hangi dağın doruğunda yaralı küheylansın
Bakışlarımdan süzülen çerçöp dolu çığlıklar içinde
İnleyerek hangi resmime elveda savurmaktasın
…