Duygusal Açlığın Ütopyası | Aylin Özgür
Duygularını tam yaşayamayan insanın, duygu torbası hep boş kalıyor bir türlü dolmuyor, hep bir boşluk hep bir hiçlik.
Toplum herkesi öyle bir savurdu ki, ne ağlamak isteyince ağlayabiliyor, ne yas tutabiliyor ne de mutlu olunca, mutluluğunu doya doya yaşayabiliyor insan. Herkes yapıştırmış yüzüne sahte bir maske.
Hep aynı yüz ifadesi hep aynı ezberlenmiş cevaplar.
Kalp isyanlarda, zihin ise kendini o düşünceden bu düşünceye vurup duruyor tam olarak düşünmesi gerekeni sürekli “şimdi değil” diyerek, her an ertelemekte.
İletişim de sekteye uğrayınca
Bitmeyen “nasılsa anlamazlar ya da ” Ben kimim ki, fikrim önemli olsun” ön yargılarından kendimizi, kendimizce hem yargılayıp hem de ipimizi çekiyoruz.
İnsanın kendini bu boşluklarda bulması kaçınılmaz oluyor.
Enerjisini kendi kendine yetmeye çalışarak, harcasa, kişi hem mutlu olacak hem de umutlarını kişilere ve duygulara değil kendine bağlayacak.
Çünkü kişi ancak kendi umuduna inanırsa, mutlu olur.
Bir deyim var, hepimiz sıkça kullanırız,
“anlat ki bilelim” ama anlatmaktan ziyade insanlar anlatmak istedikleri şeylerini tahmin edilsin istiyorlar.
Bunu başaran var mıdır?
Diye sormadan edemeyiz.
Yine karşımıza iletişim ve iletişim çıkıyor.
Ya da kafamızda kurduğumuz her neyse herkese ve her şeye göre yüzde yüz doğru olduğuna inandırırız kendimizi.
Bir senaryo kurarız iki senaryo kurarız
Kendimizi de doğru olduğuna inandırırız
Böylelikle duygu ütopyasında kayboluruz.
İnsanları suçlarız ama herkes kendince suçludur
Çünkü umutlarına değil, duygusal açlığını gidermek için uydurduğu senaryolara sarılmıştır.
Duygusal açlık ile, kendini tanımak arasında bir bağlantı var.
Bunu farkeden insan, önce kendini tanımaya başlarsa, zamanla kendi kendine yetmeye öğrenip enerjisini kendisini geliştirmek için kullanır, bu sayede hem kendini değerli görecektir hem de farklı bakış açısı kazanıp.
Dünya ve diğer insanlara karşı farklı bakıp her şeyi olduğu gibi algılayacaktır.
Kafasında önceden kurduğu senaryolardan çok uzak..!
Her daim bir umut vardır.
…
Saygılarımla…
—