Masallar ve Kediler terk edecek bizi-Josef H. Kılçıksız
80’li yılların ortasında köyden kente göç, kırma bir kültür oluşturdu. Bu melez kültürü, “tenekeli mahallesinde” yaşayan yeni bir tipolojiye karşılık geliyordu.
Bu mahalle kapitalist rüyadan bir dışlanma hikayesiydi biraz da. Siyaseten karşılığı Özal’dı o zamanlar.
xxx
Masallar olağanın dışında bir akışı betimler. Alışılagelmiş bir düzen içinde akıp giden yaşamın bir yerinde, bu düzenin, bu alışılmışlık dokusunun yırtılmasından ortaya çıkarlar.
Sayın İbrahim Kalın “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.” demiş.
Bir kere, Kalın’ın güzellemesini yaptığı masalların, din ve milliyetçilik üzerinden tahkim edilen sömürü ve soygun düzeninin kutsanması anlamına geldiğini belirtelim.
xxx
Kalın’ın güzellemesini yaptığı masal, aç insanların pencerelere seslendiği, kadınlar vahşice öldürülüp şiddet görürken tarikatlara şirin görünmek için İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı, engellenmeye çalışılan internet üzerinden “vatan-millet-sakarya” edebiyatı pazarlandığı, hukukun yerle yeksan edilip, baro başkanlarının dövdürüldüğü, Cumartesi Anneleri’nin çocuklarının ölüsünü kırk yıldan beri sorduğu bir distopyaya karşılık geliyor.
Bu gerçeklikten masal çıkar mı sayın Kalın?
Kalın’ın nostaljisi bir kaçışa daha da kötüsü bir inkâra işaret ediyor. Çünkü bu tür insanlar, kaçışın ve reddiyenin insanlarıdır.
xxx
Hacettepe felsefeden değerli hocam Bilge Karasu “Göçmüş Kediler Bahçesi” adlı öyküsünde, “burası, göçecek kedilerin çekilip gözden ırak ölmeğe baktıkları yeriydi herhalde bu kentin.” der.
xxx
Doğru biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız sayın Kalın. Kedilerin bahçeyi terk etmesi gibi Anadolu denen coğrafyayı masalların tümden terk etmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Bırakın kendi hikayemizi yazmayı, yakında masallar ve kediler tümden terk edecek bizi.
xxx
Bağlamlarıyla anlaşılması için yazının tümü Bianet’te