ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

2022’ye bir veda ile yeni yıla girerken | İbrahim Uysal

31.12.2022
327
A+
A-
2022’ye bir veda ile yeni yıla girerken | İbrahim Uysal

Çocukken yaşlılardan çok duyardım. Kızdıkları, üzüldükleri bazı kişilere ve olaylara ilişkin, kahır ettiklerinde sitemleri olurdu. “Gidişin olsun, dönüşün olmasın!” derlerdi.

Nazım Hikmet, 1938 yılının bir Pazar gününde, Ankara Merkez Komutanlığı Cezaevi’nden:

“Bugün pazar./ Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar./ Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün/ bu kadar benden uzak/ bu kadar mavi/ bu kadar geniş olduğuna şaşarak/ kımıldamadan durdum.” diyerek haykırır.

Evet, bu gün 2022 yılının son günü.

Nedensen bu 2000’li yılları sevmedim, demeyeyim de pek sevmedim. Özellikle de 2020’sinden sonrasını…

Yok, öyle COVİD-19 ya da benzerlerinden dolayı hiç değil. Dünya, daha iyiden ve güzelden yana değişir ve dönüşürken, ülkemin bodoslamasına bir karanlığa gitmesinden, herkesin gözleri açık hipnoz olmuş vaziyette uyumasından dolayı, şaşkın ve üzgünüm.

Eskiden, Gazete ve dergilerde PAZAR YAZILARI gırgır, şamata dolu olurdu. Tek kanal olan televizyonun o gece yapacağı programın hazırlıklarını gazeteler yakından takip ederlerdi. 31 Aralık günü çıkan gazetelerde yılbaşı programına büyük yer ayrılır, saat kaçta kimin çıkacağı dakika dakika yazılırdı. Saat tam on ikide kim çıkacak, kim hangi şarkıyı söyleyecek, hangi skeçlerde kimler rol alacak mutlaka belirtilirdi. Herkes hafta içinde çok yorulduğu için bari bir pazar keyif çatsınlar diye yüzünde bir gülümseme ile beklerdi.

Şimdi öyle mi? Çatacak ne keyif kaldı ne de gülümsetecek derinliği olan birkaç mizahi söz.

İnsanlar ne için yaşarlar ve neden çalışır?

Bu sorunun iki yanıtının olması gerek. Biri dün, diğeri de bugün için.

Gerçek yaşamdan yanıt vermek gerekirse, asıl amaç bir varoluş çalışması üzerinedir. İnsan çalıştığı, ürettiği var ettiği sürece vardır. Çalışarak bir yandan yaşamını sürdürür, diğer yandan yaşam etkinliğini gerçekleştirir. Ayını zamanda bazen yaşamdan tatlı anlar biriktirmek, keyif çatmak, bazen de umut ve mutluluğu duyumsamak ihtiyacı vardır.

Ya şimdi?

Sistem, çalışmayı sadece para kazanmak için yapılan mecburi etkinlik olarak algılıyor. Beslenme ve barınma gibi zorunlu yaşam süreçlerinin olmazsa olmazı olarak görüyor.

Eskiden emeklilik, mutluluk için beklenen bir süreç ve amaç idi. Günümüzde ise yaşamanın bir stepnesi, yedek lastiği gibi olmuş, savrulup gidiyoruz. Kıt kanaat geçinebilenler mutlu, geçinemeyenler ise sokaklarda atık topluyor, bir şeyler satmaya çalışıyor. Feodal ve kırsal ile bir bağlantısı olanlar ise çok şanslı. Hiç olmazsa, kışlık erzakları geliyor.

Neden bu hale geldik diye sormayanlar, kendileri ile birlikte az da olsa düşünen ve sorgulayanların yaşamlarını, bu uçurumdan aşağıya süpürdüler. Kendilerine de benzerlerine da yazık ettiler.

Şimdi gecenin sabaha yürüdüğü ayaz vakti…

Çoğu evlerde sobalar sönük, ısıtıcılar kısık ve yorganın altından büzüşen insanlarla dolu.

2020’lere gelindiğinde, Kişi Başına Düşen Milli Gelirde bir yükseliş var ve ortalama 8-9 bin Dolar dolayında. Diğer ülkelere oranla, Refah Payı sıralamasında, bu kez çok daha aşağılara düşüyor.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN), küresel anket verilerinde, 2022 Dünyasının En Mutlu Ülkeleri İskandinav ülkeleri iken, Türkiye gerileyerek 112’inci sıralara düşüyor. Ülkede kaynak sıkıntısı yok. Dünyanın en güzel coğrafyasında, yol üstünde ama bir şeyleri eksik.

AKIL!.. DÜŞÜNEN İNSAN!.. BİLGİ!..

Ne işi iyi yapanları, ne de işi yapacakları buluyoruz.

Bir işi yaptırırken, “şu işi kaça yaparsın” diye soruyoruz.

Oysa “bu işi nasıl, ne ile ve kaça yaparsın” sorusu, doğru sorudur.

Kullanılacak malzeme ve usta göz önüne alınmadan kalpazanlara mum olunmakta. Sonra da “ahlar, vahlar,” çekiyoruz.

Bütün işlerde olduğu gibi seçim ve geçim işlerinde de durum aynı.

Bu yüzden, “her pazar” oturup başımız da iki elimizin arasına alarak ve pencereden dışarıya bakarak biraz düşünmek gerekli.

Daha sonra Antalya’lı hemşerim Levent Yüksel’in dizelerindeki gibi hiç kimse, “Nedir derdin söyle diye/ Bir gün bana sormadın/ Yüzüme bakmadın” demesin.

Benden sorması ve söylemesi…

2023 sessiz sedasız geliyor. Hayırla, savaşsız ve barış zamanlarında olduğu gibi, bereketiyle gelsin inşallah.

 

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.