Halil Cibran Sözleri
Aşka Dair
Aşk sizi çağırdığı zaman,
onu izleyin. Yolları zorlu ve dik olsa da .
Kanatları size sardığı zaman, ona teslim olun. Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç size
yaralayacak olsa da. Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi
tarumar eden kuzey rüzgârı gibi darmadağın etse de düşlerinizin sesiyle.
Fakat eğer korkularınızda sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız o
zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi. Girin
güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün
gözyaşalarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.
Evliliğe Dair
Bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. Birlikte durum ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları.
Çocuklara Dair
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların. Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil… Çünkü ruhları geleceğin evinde, sizin düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar.
Vermeye Dair
“Veririm ama sadece hak edenlere” dersiniz sık sık. Ne meyve bahçenizdeki
ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için
verir; çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır. Hele bir veren olmaya ve vermenin
aracı olmaya layık olun önce. Çünkü aslında hayata bir şeyler vermek hayata
mahsustur; kendinizi verici sayan sizler sadece birer tanıksınız.
Yemeye ve İçmeye Dair
Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzde deyin ki: “ Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğinin tomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak.Rahiyan benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.” Sonbaharda bağlarınızı bozup cendere için üzüm toplarken , gönlünüzde deyi ki:” Ben de bir bağım ve benim meyvelerim de cendere için toplanacak ve taze şarap gibi sonsuzluk küplerinde saklanacağım.
Çalışmaya Dair
İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur. İş
görünür kılınmış aşktır. Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece
hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve
sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek
acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının.
Sevinç ve Kedere Dair
Seviçliyken yüreğinizin
derinliklerine bakın göreceksiniz; size şimdi sevindiren , bir zamanlar
üzenden başkası değildir. Kederli olduğunuz zaman yine yüreğinize bakın
göreceksiniz, aslında, bir zamanlar neşe kaynağınız olan için ağlamaktasınız.
Sevinç ve keder birlikte gelir; biri sofranızda sizinle otururken , unutmayın,
diğeri yatağınızda uyumaktadır.
Almaya ve Satmaya Dair
Elleri üretmekten aciz
olanları işlerinize katıp sıkıntı çekmeyin, zira onlar sizin emeğinize karşılık
laf satma peşinde olacaktır.Böylelerine
şöyle deyin: “Bizimle tarlaya gel ya da kardeşlerimle denize gidip ağını at.
Çünkü toprak ve deniz bize nasıl gösteriyorsa cömertliğini sana da gösterecektir.
Suç ve Cezaya Dair
Hep birlikte bir tören
alayı gibi yürürsünüz tanrı-özünüze doğru. Yol da sizsiniz yolcu da. Aranızdan
biri düştüğünde arkasındakiler için düşmüştür, taşa takılıp tökezlemeye karşı
bir uyarı. Evet hem de öndekiler için düşmüştür, daha tez ve sağlam
oldukları halde, ayağa takılacak taşı kaldrımayanlar için.
Yasalara Dair
Yasa koymaktan haz
alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında
oynayan, durmaksızın kumdan kaleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak
onları yıkan çocuklar gibi.
Özgürlüğe Dair
Özgür olabilmek için
çıkarıp atacağınız kendi özünüzün parçalarından başka nedir ki? Kaldırmak
istediğiniz adaletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi
ellerinizle. Onun hukuk kitaplarınızı yakarak veya üzerlerine denizleri boca
etseniz bile yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak silemezsiniz.
Defetmek istediğiniz bir korkuysa, o korku sizin yüreğinizi mesken tutmuş. Korkulanın elini değil. Gerçekte her şey , arzulanan ve korkulan, iğrenç olan ve aziz tutulan, kovalanan ve kaçmak istediğiniz her şey varlığınız içinde devinmekte, sürekli bir yarı kucaklaşma halinde.
Akıl ve Tutkuya Dair
Tek başına hükmeden akıl,
kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise, kendini yok edene kadar
yanan alevdir.Onun için, bırakın ruhunuz aklınızı tutkunun doruklarına yüceltin
şarkı söyleyebilmesi için. Bırakın ruhunuz tutkunuzu akılla yönlendirsin,
tutkunuzun her gün yeniden dirilip Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğabilmesi
için. Aklı mesken tutup, tutkuyla devinmelisiniz.
Acıya Dair
Acınız idrakinizi saran kabuğun kırılmasıdır. Eğer yüreklerinizi yaşamlarınızın gündelik mucizeleri karşısında hayretle dolu tutabilseydiniz, acınız da en az sevinciniz kadar harikulede görünürdü. Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir. Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağaltmakta kullandığı acı iksirdir.
Kendini Bilmeye Dair
“Hakikati buldum “ değil, “bir hakikat buldum” deyin. “ Ruhun yolunu buldum”
demeyin. “ Kendi yolumda yürürken ruhla karşılaştım” deyin. Çünkü ruh her yolda
yürür. Ruh ne bir hat üzerinde yürür, ne de saz gibi büyür. Ruh sayısız taç
yapraklı lotus çiçeği gibi kat kat açılır.
Öğretmeye Dair
Hiç kimse bilginizin
şafağında yarı uykuda beklemekte olan dışında bir şey bildiremez size.
Dostluğa Dair
Dostlukta ruhu daha da
derinleştirmekten başka bir amaç olmasın. Çünkü kendi sırrına ermekten
başka amaç güden sevgi, sevgi değil ileriye atılmış bir ağdır; bu ağa sadece
yararsız şeyler takılır.
Konuşmaya Dair
Konuştuklarınızın çoğunda,
düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin
kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.
Zamana Dair
Zamandan, kıyısında oturup akışını izlediğiniz bir ırmak yaparsınız.Oysa
içinizdeki başsız ve sonsuz olan, yaşamın başsız ve sonsuzluğunun ayırdındadır.
Bilir ki, dün, bugünün anısından ve yarın bugünün düşünden başka bir şey
değildir.
İyiye ve Kötüye Dair
Siz güçlü ve tez adımlı olanlar, merhametli olacağız diye topallamayın
topalların önünde.
Ne yazık ki geyikler öğretemiyor kaplumbağalara tez canlılığı. Çok özleyen az
özleyene”Neden ağırdan alıyor, duraklıyorsun?” demesin. Çünkü gerçekten iyi
olanlar çıplak olana “Giysin nerede?”, evsiz olana “Evine ne oldu?” diye
sormaz.
Duaya Dair
Senden bir şey
isteyemeyiz, çünkü sen bizim ihtiyaçlarımızı daha içimize doğmadan bilirsin:
Bizim ihtiyacımız olan sensin; bize kendinden daha fazla verirken aslında her
şeyi vermiş olursun”
Hazza Dair
Eh, hakikatin ta kendisi şu ki haz bir özgürlük şarkısıdır. Bu şarkıyı olgun
bir yürekle söylemenizi isterim; ama şarkıyı söylerken yüreklerinizi
yitirmenizi değil.
Güzelliğe Dair
Güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden. Fakat sonsuzluk da
sizsiniz ayna da.
Dine Dair
İbadeti açılacak, ama aynı zamanda da kapatılacak bir pencere olarak gören
kişi, pencereleri şafaktan şafağa uzanan ruh evine daha uğramamış demektir.
Günlük yaşamınız tapınağınız ve dininizdir. Oraya her girdiğinizde varınızı
yoğunuzu alın yanınıza.
Eğer Tanrı’yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. Onun yerine çevrenize bakın, O’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.
Evrenin derinliklerine bakın; O’nun bulutta yürüdüğünü, şimşekte kollarını uzattığını ve yağmurla yeryüzüne indiğini göreceksiniz.O’nun çiçeklerde gülümsediğini, sonra doğrulup ağaçlarda el salladığını göreceksiniz.
Ölüme Dair
Ölüm korkunuz, kendisini onurlandıracak olan kralın huzuruna çıkan çobanın
titremesinden başka bir şey değildir. Çoban titrerken sevinçli değil midir
kralın armasını taşıyacağı için? Yine de asıl farkında olduğu titreyişi değil
midir?
Ancak sessizlik ırmağından içtiğiniz zaman gerçekten şarkı söyleyeceksiniz.
Dağın tepesine ulaştığınız zaman tırmanmaya başlayacaksınız. Toprak kol ve
bacaklarınıza sahip çıktığı zaman gerçekten dans edeceksiniz.
VEDA
Ben miydim konuşan? Ben aynı zamanda dinleyen değil miydim?
Kimileriniz bana “soğuk ve kendi yalnızlığıyla sarhoş” dedi. Doğrudur dağlara tırmandığım ve ıssız yerlerde dolaştığım. Bir yüceden veya büyük bir mesafeden bakmadan sizleri nasıl görebilirdim? Kişi uzaklaşmadan nasıl gerçekten yakın olabilir.
“Gel bizlerden biri ol. İn aşağı ve açlığını ekmeğimizle yatıştır, susuzluğunu şarabımızla gider” Ruhlarının yalnızlığında bunları söylediler. Ama yalnızlıkları daha derin olsa bilirlerdi, sevincinizin ve acınızın sırrından başka bir şey aramadığımı, sizin göklerde gezinen daha büyük benliğinizden başka bir şeyin peşinde olmadığımı.
Fakat avcı aynı zamanda avdı; çünkü oklarımdan pek çoğu yayımdan sadece kendi bağrıma saplanmak üzere ayrıldı. Uçan aynı zamanda sürünendi. Çünkü kanatlarım açıldığı zaman güneşin altında, yeryüzüne düşen gölge bir kaplumbağaydı.
Hem inanan hem de kuşku duyandım. Çünkü pek çok kez parmağımla kendi yaramı deştim, size daha fazla inanmak ve size daha fazla tanımak için.
Bunlar muğlak sözcüklerse eğer, onları anlaşılır hale getirmeye çalışmayın. Her şeyin başlangıcı muğlak ve bulanıktır ama sonu öyle değildir.Hiçbirinizin gördüğünü hatırlamadığı bir düş değil midir, kentinizi kuran ve içindeki her şeyi yapan? Gözlerinizi bulandıran peçeyi onu dokuyan eller kaldıracak. Kulaklarınızı dolduran kili onu yoğuran parmaklar delecek.
Göreceksiniz, işiteceksiniz. Ama körlüğü tattığınız için üzüntü, sağır olduğunuz için pişmanlık duymayacaksınız. Çünkü o gün bütün varlıkların saklı amaçlarını bileceksiniz.