Zeytin | Gülçin Yağmur Akbulut
Yavru bir köpeğin bacaklarını kesebilecek kadar gaddar olan kıyacının adı da yaralı bir köpeğe evinin kapılarını açıp onun yeniden hayata dönmesini sağlayan merhamet sahibinin adı da aynıdır: İnsan… Aynı mıknatısın iki ayrı ucu gibi. Bir tarafı eksiyken, diğer tarafı artı.
Soğuk bir kış günü, akşamın merdivenlerinden yukarıya doğru tırmanıp evime doğru hızlıca yol alıyordum. Yana yakıla ağlayan bir bebek sesi duydum. Sesin geldiği ara sokağa doğru yönümü değiştirdim. Sokağın sonunda kanlar içinde yatan bir köpek yavrusuyla karşılaştım. Havlamıyor, küçük bir bebek gibi hüngür hüngür ağlıyordu.
Kesilen arka bacaklarının feryadıyla kaybettiği annesinin dönmesini bekler gibiydi. Büyük bir balyoz darbesi yemiş gibi oldum. Bu dilsiz masuma bunu yapanlara beddua ediyordum. Belki birkaç haftalık yavru bir köpekti bu. Korkudan titriyor, kapkara gözlerini gözlerime dikmiş, benden medet bekliyordu. Sarp bir dağa yaslanmak istermişçesine ön bacaklarını bana doğru uzatmaya çalışıyordu.
Vicdanımın kırılma sesini, merhametimin çığlığını duydum.
Üstümdeki kabanı soyup yere serdim. Onu incitmemeye gayret ederek kabanın içine yerleştirdim. Sarıp sarmalayıp daha önce yol üzerinde gözüme çarpan bir veteriner kliniğine doğru istikametimi ayarladım. Yeryüzünün bütün bulutları tepemize toplanmıştı. Karla karışık yağan yağmur, iliklerimize kadar ıslatmıştı.
Akşam saatleriydi.Klinik Klinik kapanmadan yetiştim. Otuz yaşlarında, saçları hafif seyrekleşmiş, zayıfça bir hekim karşıladı bizi. Paltosu üzerinde, belli ki çıkmaya hazırlanıyordu. Yavru köpekle bir saate yakın ilgilendi. Arka bacaklarını pansuman edip dikiş attı. Sokakta bulduğumu anlatınca da beş kuruş para almadı. Veteriner hekimden, hayvan barınağının telefonunu alarak oradan ayrıldım.
Zeytin anestezinin etkisinde olduğu için uyuyordu. Vakit epeyi geç olmuştu. Geceyi benim evde geçirmesinin daha mantıklı olduğunu düşündüm. Yarın sabah müdür beyden bir iki saat izin alır, Zeytin’i barınağa bırakırım diye düşündüm. Evet Zeytin. Yavru köpeğe bu ismi vermiştim. Çünkü zeytin gibi kapkara gözleri vardı.
Gece sabaha kadar uyuyamadım. Zeytin şimdi kalan ömrünü olduğu yerde yere yapışık mı geçirecekti? Yürüyemeyecek, hoplayıp zıplayamayacak mıydı? Beynimi kemiren bu tasalar şafak sökünceye kadar yastık yorganla savaşmama sebep oldu. Saatin alarmı çaldığında ben Zeytin’in başucunda uyanmasını bekliyordum.
Bir yolu olmalıydı bu zavallıcık ömür boyu yere yapışık kalamazdı. Müdür Bey’den yarım gün izin aldım. Zeytin’i de yanıma alıp sokağa fırladım. Doğruca şefkatli veterinerin kliniğine gittim. Yavru köpeğin sakat kalmasına gönlümün el vermediğini, yapılması gereken bir şeyler olması gerektiğini söyledim. Harun Bey, protez bacak takılabileceğini lakin bunun çok masraflı olduğunu söyledi. Verdiği rakam benim memur maaşımla karşılanacak gibi değildi. Çıkarken Rauf Bey’le karşılaştım. Dernekten tanıdığım Rauf Bey iyi bir hayvan severdi. Köpeğini rutin kontrole getirdiğini söyledi. Kucağımdaki köpeği görünce meraklanarak sordu. Olanı biteni ayaküstü anlattım.
Zeytin’i hayvan barınağına bırakmaya gönlüm el vermemişti. Eve dönüp yemek ve tuvalet ihtiyacını karşıladıktan sonra işe gittim. Kendimi bir türlü işime veremiyordum. Kıraç bir arazide gölgemi kaybetmişçesine bocalıyordum. Zeytin’e bunu yapanı bulup tren rayları arasına atmak, ardından ezilmesini izlemek istiyordum. Ya da onu bir aslan kafesinin içine atıp, kol ve bacaklarının parçalandığını seyretmek… Kendime öfkelendim. Zeytin’i bu hale getiren caniden bir farkım olmayacağını düşündüm.
Aradan bir ay geçmişti. Zeytin’le aramızda koparılamaz bir bağ oluşmuştu. Akşamları olabildiğince vakit geçiriyorduk. Boğuşuyor, sohbet ediyor gün boyu ayrı kalmanın acısını çıkarmaya çalışıyorduk. Yılların sırtımda biriktirdiği yalnızlık yükünü hafifletmişti Zeytin. Onun hareket edememesi bir gül dikeni gibi batıp duruyordu sineme. Dilsiz bir inilti dolaşıyordu kalbimin mahzeninde.
Yine bir akşam saati Zeytin’le cebelleşirken telefonum çaldı. Dernekten Rauf Bey arıyordu. İçimin karasını en duru sularla yıkamıştı. Yüreğimin üstündeki zemheriyi söküp yerine güneşli bir bahar sabahı koymuştu. Zeytin’e yarın protez bacaklar takılacaktı. Rauf Bey hayvansever dostlarından topladığı bağışlarla Harun Bey’e ödeme yapmış, Zeytin’e takma bacaklar için sipariş verdirtmişti. Yarın saat dokuzda ameliyatı vardı. Unuttuğu gülüşünü yeniden kazanacaktı benim yavru köpeğim. Telefonda Rauf Bey’e teşekkür ederken mutluluk gözyaşlarım telefonun ahizesini ıslatıyordu.
…
Güneysu Dergisi Güz 2021 sayı 132
….