Zahidem | Hasan Cetinkaya
Eşek Sırtında Söylenen Türkü;
Davulcu Haydar yedi “yetimle “dul bırakınca ” kara Gülsünü,” kadın,ismine inat tümden unuttu gülmeyi….
Omzuna taktığı boz heybede doyuramadı yetimlerini. Tek çare “yetimlerden “birini köyün ağasına çoban vermekti…
Abidin karın tokluğuna ,her yıl güttüğü kuzularla birlikte koç olmaya başlıyordu. Bir başka büyüyen daha vardı ;ağanın kuzusu zahide!
Birlikte büyüyen iki yaren, arkadaşlıktan, aşka dönüştürmüşlerdi ilişkilerini. Ağa duyunca kudurdu! Hemen köyden kovdu, Abidin’i.” Defol aç köpek” diyerek ve günlerce tekrarladı bir ağıt gibi ; ” yetimin karnı doyunca, uçkuruna bakarmış” diye…
Abidin yedeğine sevdasını alarak İzmir’e gitmişti. Orada öğrenmişti Zahideyi başka bir ağa oğluna verdiklerini. Rum beyine durumunu anlatmıştı. Adam üzülerek bir eşek vermişti Abidin’e. Birde tembih eylemişti” bak oğul çiftlik benim değil senin, ne zaman istersen kapım açık” diyerek….
Abidin daha bornovadan başlamıştı ,eşşek üstünde söylemeye, ki, taaa Kırşehire kadar:
Bornovadan çıktım her yan zeytinlik
Zahideme çok yakışır gelinlik
Şahin olur kaptırmazdım avımı
Belim kırık baban etti hainlik
Afyon nerede Kırşehir nere
Derdi mi dökerim gittiğim yere
Zahidemi başkasına gelin etmişler
Kız verilmez Abdala çingene diye
Abidin köye geldiğinde bir ay olmuştu, Zahide’nin düğünü olalı. Ağa oğlu Zahideyi dışarı çıkarmayı bırakın çeşmede suya bile salmıyordu…
Günlerce her gördüğü nesneye şikayetini bir dilekçe gibi şiirle iletti Abidin. Önce köye yayıldı dalga dalga, sonra çiçek dağına, sonra Kırşehir’e, sonra tüm coğrafyaya yayıldı…
Her sevdiğini Alamıya’nın milli marşı oldu “Zahidem” türküsü. Bir Sevdadan yola çıkan Abidin; binlerce sevdalıya yol göstermeye çalıştı.
Erken haber salsaydın yel ile
Alır kaçırırdım seni İzmir’e
Niye korktun jandarmadan Zahidem
Kim bulurdu bizi koca şehirde
Türkünün Hikayesi
Hepimizin “Zahidem” ismiyle bildiği Neşet Ertaş`la ün yapan türkümüzün asıl yazarı ve hikayenin esas kahramanı “Aşık Arap Mustafa`dır”. Aşık Arap Mustafa 1901 yılında Çiçekdağı`na bağlı “Orta Hacı Ahmetli” köyünde doğmuş, ailesini çok küçük yaşlarında kaybetmiştir. Mustafa 10 yaşına kadar bir akrabasının yanında, yetim ve öksüz olarak büyümüştür. Mustafa’nın babası, o zamanlar, o yörede, düğünlerde derneklerde oynanan “Koca Oyunu” adlı oyunda “Arap” rolünü oynarmış. Mustafa`ya da babasından ötürü Arap lakabı takılmış, çevresinde “Arap Mustafa” adıyla tanınmıştır.
Yetim ve öksüz kalan Arap Mustafa 10 yaşında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozade`lerden Mehmet`in yanında çiftçi olarak yetişmeye başlar. Zamanla çalışkanlığıyla, babayiğitliğiyle ve giyimine kuşamına özen gösteren yakışıklı ve mert bir delikanlı görünümüyle herkesin beğenisini ve taktirini kazanır. Bu sıralarda da Mustafa yetişir ve askerlik çağlarına yaklaştığında da ağasının kızı olan Zahide`ye gönlünü kaptırır, fakat fakir ve kimsesiz olduğundan bu sevdasını bir türlü dile getiremez, sevdası içten içe her geçen gün büyür. Askerlik çağı gelen Arap Mustafa sevdasını söyleyemeden vatani görevini yapmak için askere gider ama aklı deliler gibi sevdalandığı Zahide`sinde kalmıştır. Köydeki sevdiği dostlarına devamlı mektuplar gönderip Zahide`sinden haber almaya çalışır. En son haberde Zahide`nin başka birisiyle evlendirileceğini ve düğününde bir hafta sonra olacağının haberini alınca, üzüntüsünden bu türkünün sözlerini şiir olarak söylemiştir. Kimi yerlerde bu türkünün sözlerini Arap Mustafa`nın “Hektor” adında arkadaşının kaleme döktüğü söylenir. Sözleri besteleyen Neşet Ertaş`dır. Arap Mustafa`nın bu büyük sevdasından dolayı, zamanla ismi “Aşık Arap Mustafa” olarak anılmaya başlanmıştır.
ZAHİDEM TÜRKÜSÜNÜN ORİJİNAL HALİ:
Zahide’m kurbanım n’olacak halim Gene bir laf duydum kırıldı belim Gelenden gidenden haber sorarım Zahide`m bu hafta oluyor gelin Ezeli de deli gönül ezeli Çiçekdağında döktü m’ola gazeli Dolaştım alemi gurbet gezeli Bulamadım Zahide’mden güzeli Gurbet ellerinde esirim esir Zahide’m kurbanım hep bende kusur Eğer anan seni bana vermezse Nemize yetmiyor el kadar hasır
Daha sonradan orijinaline bazı dörtlükler eklenmiştir. Onun da hikayesi şöyledir.
Neşet Ertaş`ın bir röportajında muhabir Neşet Ertaş`a -“zahide” kim ? diye soru yöneltir -herkesin vardır bi tane – sizinki kim ? – sevdim ama kavuşamadım… Zahide’m türküsünü çığırdım, türkü çok tutuldu, sonra baktım başka türkücüler de, Zahide’m türküsüne yeni yeni dörtlükler eklemeye başladılar. Zahide’m türküsü uzadıkça uzadı, sanki bir destan oldu, dilden dile dolaştı. Meğer, herkesin bir Zahide’si varmış. – ya sizinki? – benim ki, boynumu bükük koyan eski bir aşk hikayesi. Çalgıcı dediler kız vermediler. Alır sazı eline ve… “Yarin aşkı ile arttı hep derdim, Babamı bir yere dünür gönderdim” ve der ki; – vermediler. O zamanlarda Kırşehir`deydim, kızı istemeye babamı gönderdim, küçükken beraber evcilik oynadığım arkadaşımdı, onunla evlenemeyince çok üzüldüm, kaderime küstüm ve Kırşehir`den ayrılıp Ankara`nın yolunu tuttum. Alır sazı eline… Bir ev kiraladım münasip bir yerde Kaldı kavim kardeş hep Kırşehir`de Bu aşk hançerini vurdu derinden Çaresini bulamazsın ölüm dediler devamında Ankara`daki günlerini sazıyla dile getirir. Yarin aşkı ile döndüm şaşkına Arada içerdim yarin aşkına – bu aşk ilk aşk mıydı ? – evet, daha üç yaşındayken, evcilik oynardık. Babamdan saz çalmayı öğrendim ve ilk o kıza çaldım. – neden o kızı size vermediler -çalgıcı dediler, vermediler, tabi bu durumu açık açık söylemediler ama çok yüksek başlık parası istediler, çalgıcı dediler, kız vermediler…
ZAHİDEM TÜRKÜSÜNÜN EKLENMİŞ HALİ;
Zahide Kurbanım n’olacak halim Gene bir laf duydum kırıldı belim Gelenden gidenden haber sorarım Zahidem bu hafta oluyor gelin Hezeli de deli gönül hezeli Çiçekdağı döktü m’ola gazeli Dolaştım alemi gurbet gezeli Bulamadım Zahidem’den güzeli Ay ile doğar da gün ile aşar, Zahide’mi görenin tebdili şaşar İyinin kaderi kötüye düşer, Diken arasında kalmış gül gibi. Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan Baban anlamadı bizim bu haldan Kekeline sürmüş kokulu yağdan, Derdin beni del’ediyor Zahide’m. Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü Aslını sorarsan esalet yerden Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı. Gurbet ellerinde esinim esir Zahide’m kurbanım hep bende kusur Eğer baban seni bana verirse Nemize yetmiyor el kadar hasır. Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman Zahide’rn kurbanım hallarım yaman Yapamadım şu babayın gönlünü Fakir diye bana vermedi baban. Anamdan doğalı çok çektim cefa, Şu yalan dünyada sürmedim sefa, Adımı namımı soran olursa, Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Arap Mustafa`nın kendisine bu derece büyük aşk duyduğunun haberini alan Zahide, Mustafa için şu şiiri dile getirmiştir. Bu şiir`i H.Vahit Bulut 1973 yılında Yukaru Hacı Ahmetli köyünden Zahide`nin yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Fatik`den derlemiştir.
Arapoğlu derler gayeten atik Gözleri kara da, kaşları çatık Git nazlı yardan bir haber getir Bastığın yerlere kurbanım Fatik. Ağlayarak yayığımı yayarım Yarim gitti günlerini sayarım Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa Islık çalsa ıslığını duyarım. Coşkuna da deli gönül coşkuna Aşkından Zahide döndü şaşkına Sensiz edemiyom nazlı civanım N’olur bir yol görün Allah aşkına.
ZAHİDEM TÜRKÜSÜYLE İLGİLİ NEŞET ERTAŞ`IN BİR ANISI…
Neşet Ertaş`ın yeni yeni isminin duyulduğu zamanlar, Anadolu`da turneye çıkmış ve aynı dönemlerde de Zeki Müren`in en ünlü zamanları, tanımayan, bilmeyen, duymayan yok. Zeki Müren ve Neşet Ertaş`ın aynı zamanlarda aynı şehirde konserleri varmış. Zeki Müren`in konserine ilgi beklenenden az olunca, Zeki Müren bunun sebebini sormuş ve öğrenmiş ki herkesin Neşet Ertaş`ın konserine gittiğini ve kendisinin konserine ilginin bu nedenden az olduğunu öğrenmiş. Hemen Neşet Ertaş`ı yanına çağırmış. Neşet Ertaş gelir, Zeki Müren bir rakı masasında onu dinlemeye niyetlenip, çal bakalım der. Neşet Ertaş`ın da gençlik zamanları yeni yeni ismini duyurmaya başladığı, en coşkulu ve en heyecanlı olduğu zamanlar, vurmuş sazın tellerine başlamış Zahidemi söylemeye… ama ne söyleyiş, Neşet Ertaş söyledikçe, Zeki Müren kendinden geçer, millet zor tutar, vurur kendini yerden yere. 2. kıtaya Zeki Müren girmiş, Neşet Ertaş der ki; “Zeki Bey bir okudu ama duymanız lazımdı, billur gibi bir ses, yıktı ortalığı geçti” diye anlatır.
Daha sonradan Zeki Müren de Zahidem türküsünü seslendirir, ama türkü olarak değilde daha çok ağıt tarzında seslendirmiştir.
KAYNAKLAR:
Oykuleriyle Kirsehir Tutkuleri, Destanlari, Agitlari Baki Yasa Altinok Oba Kitabevi Ankara, Mayis 2003