Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı ünlü romanından sinemaya dair ironik bir bölüm:
“…Yükünü tutmuş bir tüccar olan Bruno Crespi’nin aslan ağızlı gişeleri olan tiyatroda oynattığı canlı resimler ise, Macondoluları çok öfkelendiriyordu. Çünkü bir filmde ölüp gömülen ve ardından seyircilerin gözyaşı döktüğü biri, bir sonraki filmde yeniden canlanıyor ve bu kez Arap kılığında ortaya çıkıyordu. Oyuncuların başlarına gelen felaketleri paylaşmak için adam başına iki sent verip bilet alan seyirciler, bu sahtekârlık karşısında galeyana geldiler ve sandalyeleri kırdılar. Bruno Crespi’nin zorlaması üzerine, belediye başkanı bir bildiri yayınlayarak, sinemanın seyircilerin duygusal patlamalarını gerektirmeyen bir görüntü makinesi olduğunu açıkladı. Bu cesaret kırıcı açıklamadan sonra, çoğu kişi kendilerini yeni ve gösterişli bir çingene numarasının kurbanı saydılar ve kendi dertlerinin kendilerine yettiğine, bir de hayali kişilerin düzmece felaketlerine gözyaşı dökmenin gereksiz olduğuna karar verip sinemayı boykot ettiler.”
Alıntı yapılan baskı:
Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel García Márquez, Çev. Seçkin Selvi, Can Yayınları, 42. Baskı, Ağustos 2010, İst., s. 252-53