Yokluğun Azrail Islığı | Selahattin Yetgin
Hüzzam saraylar cenderesindeyim
Sildim yeşilleri defterimden
Şakağıma dönüktü gözlerin
Yorgun bekleyişlerdi tabakamdaki
Yağsan diyorum
Sulu sepken ovalarıma
Umut olup ekilsen saçlarıma
Bu kömür karası derinliğinde
Susmak özlemi kesmiyor
Yetmiyor artık şarkılar
Yaprak dalına âşıkmış
Sevda yatağına maşuk
Keder asıyor kadınlar yüzlerine
Sensiz kapanıyor bütün perdeler
Kırık bir beşikte sallıyor beni aşk
Gövdemin hicranında gün batmıyor
Sahnede ellerimin nasırı
Yokluğun Azrail ıslığı
Kapat yosunlu ömrümün mezarını
Bu yoksulluk gülümseyişi benim
Ve senli masallardır dinlediğim
Eski bir fonda aşkın garip vedası
Gözlerinde Ankaranın göbek havası
Bütün yollar kalabalık ve serkeş
Kendi izimde yürümekteyim
Sen göğsümdeki deli savaklar gibi
Varlığına diz çökmemi beklemektesin
Küskün tebessümler sokağı puslu
Gövdemin katmanında sorgular
Sök aşkın mührünü yüreğimden
Çürümüş bir kabukta helak tenimiz
Nafile hevesçe vitrine dizilmişiz
Gecikti bahar üşümekte ellerim
Yatağımda çiçekler solgun güz
Kasım takvimlerde aşina yüz
Unuttum nicedir senli ağlamaları
Unuttum uluorta sarılıp öpmeleri
Bu gece de karanlık örtsün yorganımı
Sökülüyor aşk gövdemden, dikmiyorsun
Dışarıda zemheri yokluğun, sarmıyorsun
Nicedir üşümekteyim, gelmiyorsun.
…
Selahattin Yetgin