ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Yenilenir Mi Yinelenir Mi? | İbrahim Uysal

Yenilenir Mi Yinelenir Mi? | İbrahim Uysal

Bir olayda karar, olayın taraflarının bilgileri, görgüleri, kültürleri, gelenek- görenekleri ile en sonunda da ahlak ve etiklerine göre şekillenir.

   Laf olsun, torba dolsun, gibisinden söylenmiş sözler olduğu gibi, süzüle süzüle gelen bilgi, deneyim ve yaşanmışlıklar ile dolu sözler de çoktur; bu o toplumun kültür ve tarihi ile de ilgilidir.

 Tersten başlayayım.

    “Harmanda dirgen yiyen sıpa, bi daha gelir mi, sapa”!..

    “Elini taşın taşın altına koymak”!..

    “Üç koyunu güdememek…”

    “acemi nalbant, gavur eşeğinde öğrenir!..”

    “Ekmek elden, su gölden!..”

     “Acemi katır, kapı önünde yük indirir.”

     “Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmez.”

     Bu gibi özlü sözler sürer gider.

     Son zamanlarda özellikle muhalefet cenahı, yerel seçimlerin yaklaşması ile bir hareketlenme görülüyor.

   İktidar için bir şey demek istemiyorum. Onların parası var, akılları var, deneyimleri var. Ancak öncelikli kitle tercihleri, benden ya da bizler yana değilsiniz, yönünde.

    Tercihleri ister “üçlü-beşli, ister on beşli, ister tarikat ve cemaatlerden yana olsun, bu onlar açısında yanlış olmayabilir. Aralarındaki ilişki, “Al gülüm, ver gülüm” ile sürüp gidiyor. Kendileri açısından bakılınca, 20 yıldan fazla bir süredir bu süreci önceledikleri çevreleri için yönetmekte fena da değiller hani.

    Yönetim bilimi açısından bakılınca bir “entropi” süreci yaşanması gerekir.

    Halk ağzı ile söylersek, “yolun sonunun görünmesi gerekir,” ama haklarını yememek gerek. Yönetim teknikleri konusunda da fena değiller.

    Sürecin kimin aleyhine olduğunu belli…

    Bu yönetim, sosyolojik ve siyasal olarak analiz edildiğinde bir ittifaktan söz edebiliriz.

    Bu sürecin “ekonomik istikrar” diye halka yutturulan 24 Ocak 1980 kararları başladığını görürüz.       Yani yepyeni bir Türkiye düzeni…

    Halk vergilerini veriyor, askerliği ile üstüne düşen görevini yapıyor.

     Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Devletinin de fabrikaları, bankaları, üretme çiftlikleri ile hazine arazisi, ormanlara kadar her şeyi var.

Bir de “milli burjuvazi” de var. O yüzden ulusal ve uluslararası ittifaklar ile bunların el değiştirip, yeni bir “İslamcı Burjuvazi”nin yaratılması sözü de verilmiş durumda.

     Bu nedenle çok kişinin iktidar iştahını kabartacak, çok kolay ittifak ve müttefiklik durumu oluşturmakta…

    Hoş geldin, “dört eğilimli” dönemi. Bu süreci yeterince tamamlayamamış olacaklar ki “devlet”li birinin, “seçime gidile” sözü ile yeni bir dönem ve süreç başlamıştır.

    Bu zamanda o kadar çok laflar edildi, o kadar çok paralar döndü ve servetler edildi ki…

    Buna yine Anadolu’nun bir sözü ile örnek verelim.

   “ÇOK LAF YALANSIZ, ÇOK MAL HARAMSIZ OLMAZ.”

     Yalan ve harama benim aklım ermez, o da size kalsın.

     Ülke 20 yıldır masal gibi yönetiliyor.

     Her masalın bir sonu var ama bu masal her nasılsa her seferinde kendine bir çıkış yolu buluyor.

     Her masalın sonunda, “Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine” denilir ya sanırım bu masalın sonunda böyle pembe bir tablo, mutlu bir son görünmüyor.

    Yine yavaş yavaş seçimlerin ayak sesleri duyulmaya başlandı.

     Kananlar, kendi hedef kitlesi ve ittifakları için bulunmaz bir nimet.

   “Ne istediler ise verdiler!..”

     İnsanoğludur bu, gözü doymaz. Ne versen “daha” der!..

     Birileri için “Devletin malı deniz,” denir. Ne var ki deniz tükeniyor.

   “Yorgan gitti, kavga bitti” gibisinden bir kavga da yok değil.

    Demokrasi, öyle halkın seçimi ve yönetimi falan da değildir. 

    Önümüze ne konulur ise maalesef onu yiyoruz. Biraz da aç ve açıkta kalmayalım, diye.

    Demokrasilerde iktidar paylaşılır. Bu paylaşımlar OLİGARŞİ, paydaşlar..   

    Eeee paylaşılacak şeyler azalınca, kavgalar kaçınılmaz olur.

    Bu paylaşım, sanılmasın sadece “beşli – on beşliler” arasında… Devletin içinde yönetimin paydaşları da vardır. Bunlardan bazılarının derdi maldır, mülktür, paradır. Bazılarının derdi, Vatandır, ülkedir, bayraktır, halktır.

    Öyle görünüyor ki yönetim içinde bir kırılma, onarılmaz boyuta. Bundan sonraki süreç, “devlet başa, kuzgun leş’e” noktasıdır.

    Eskisi gibi “gecekondu, o buraya, şuraya kondu” meselesi değil artık. 

   “KOLTUK, İLLA DA KOLTUK” diye iki ittifak kurulmuştur.

     Yerel seçim süreci, iktidar için ikinci bir 1994 süreci olabilir.                                                          

     Yönetim, bir fantezi değil, demokrasi savaşıdır.

    Ülkede halk sıkıntı çeker, sorunları yaşar, seçim sürecinde ise bir gerekçe bulurverir.

    Savaş plan, program, strateji, taktik ve askerler aracılığı ile olur. Seçilen ister Başkan, ister vekil olsun, çoğunun bu tarakta bezi olmadığından, kendilerine “altın tepside sunulan” makamları, züğürt, “babalarının çiftliği” sanır.

     İşte böyle bir karmaşa içinde yine seçimlere gidilir.

    İktidarın elinde medya gücü ile trol ordusu, ispiyoncusu, para babası, mafyaya dâhil her şey vardır ve onları kullanır.

   Muhalefetin içinde gönüllü, inanmış kişi ve kadrolar ile süreç yönetmesi gerekmektedir.

   Gelinen noktada yönetimde olanların “sırlanmış” çatlakları çoktur. Ancak halkın muhalefeti ve iktidar değişim beklentisi, herkesi ürkütmektedir. Dolayısı ile açık açık muhalefet sürecini sabote edemezler. Bu her şeyin yolunda olacağı anlamına da gelmez.

     O yüzden, muhalefet için bazı iddialar var. Bu doğru olabilir, yanlışta. Görünen o ki Genel Başkan her gün değişmesine karşın ekibinin nasıl kararlı bir süreç izleyeceğine bağlı ve bu süreçte arkasına aldığı seçmenin destek ve güvenini kaybetmesi gerekli. Kendilerinde yeterince bilgi ve belgenin var olduğu kanaatindeyim.

     Yoksa “karın patlar ise ortaya kötü kokular yayılır.”

     Yaz bitti, bu güzel güz kokuları arasında hava bozulmasın.

     Haaa, kendi yaptıkları gizli kalacak sananlara da bir Anadolu özlü sözünü anımsatayım:

   “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu.” 

    “Yırtık don ile de onca şey ancak bu kadar gizlenir.”

     Anlayanlar, anlamayanlara anlatsın!..

 

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.