Haftanın Kitabı | Yedi Dağın Ardı Aybastı / Kemal Düz
Ferda Kitapevi’nin kurucusu yazar Kemal Düz, edebiyat etkinliklerinde okuyucularıyla buluşuyor.
Halen İstanbul Üsküdar´da yaşayan yazar, Ordu Aybastı Karamanlı köyünde doğdu (1956). Annesinin adı Emine, babası Abdulkadir Bey’dir.
Yazarın çocukluğu Aybastı´da geçti. Doğanca Köyü İlkokulu´nu (1971), Bafra Ortaokulu´nu (1974) bitirdi; Ladik Akpınar İlköğretmen Okulu´na bir süre devam etti. Çankırı Astsubay Hazırlama Okulu´nu (1977), Tuzla Piyade Okulu´nu (1978), İktisat Fakültesi´ni (1992) bitirdi. 1978 yılında astsubay olarak başladığı görevinden 2001 yılında emekli oldu.
Sayın Kemal Düz, yazım hayatında yaşadığı yerlerin sosyal, kültürel yapısını inceledi; çeşitli dergilerde; Virgül, İmgelem, Hatay Kültür ve Keşif, Çağla ve BH Sanat dergileriyle; Antakya Gazetesi, Ses, İskenderun, Kırsal, Söz, Gözlem ve Yeni Adana gazetelerinde yazıları yayımlandı.
Evli ve iki oğlu olan yazarın, 200 kadar makalesi, “Bir Başka Dünya Hatay, Yedi Dağın Ardı Aybastı” adlı kitapları var.
Yazar, aynı süreçte M. Ziya Ünsel´in ‘Mutlu Güney´ ve ‘Acı Deniz´ kitaplarını yayına hazırladı. İskenderun’da Ferda Kitapevini işletirken, eserlerini kitap dolu bir atmosferde kaleme aldı. Pek çok kültürel etkinliğin gerçekleşmesinde yer aldı ve Ayna Kültür Sanat Derneği´ni kurarak, sanat dünyasında öncülük yaptı.
KARGA TEPESİNDE KAR OLAYDIM
Martılar becerikli ve zeki kuşlardır. Yiyeceklerini çoğunlukla yengeçler ve küçük balıklar oluşturur. Aralarında iyi bir iletişim kurar ve toplu yaşarlar. Diğer yırtıcı kuşlara karşı kendilerini iyi savunurlar. İnsanlardan kaçmazlar. Deniz kenarında, limanlarda ve kumsallarda yaşarlar. Hemen dikkati çekerler. Toplumcudurlar. Özgürlüklerine düşkündürler. Birlikte yaşar, avlanır, yiyecek arar, paylaşır, yuva yapar, dinlenir ve kavga ederler.
Deniz kenarlarında yaşamayan martılar da vardır.
Ankara’da balık haline yolu düşenler gökyüzünde martı sürüleriyle karşılaşırlar. Ankara’da deniz yoktur. Peki, bu martılar ne ararlar burada, nereden gelmişlerdir? Niye burada yaşarlar?
Ordu’da, Fatsa’da, Samsun’da, Karadeniz’de denizin ve çevrenin kirlenmesinden yiyecek bulamayan martılardır bunlar. Karnı acıkan martılar, Samsun’dan Ankara’ya balık taşıyan
kamyonları izlerler. Amaçları sadece karınlarını doyurmaktır. Kamyonların kasası açıktır. Balıklar üstten görünür.
Martılar Samsun’dan Ankara’ya kadar kamyondaki balıklara birkaç dalış yapar ve karınlarını doyurmaya çalışırlar. Kamyonlar yolculuklarını tamamlayıp Ankara’ya gelip de halde yerlerini alınca, bizim martılar apışıp kalırlar. Buzhanenin kapısı gökyüzündeki martıların yüzüne kapanmış olur. Yol boyunca martıların karnı doymuştur. Ancak ellerinde ne Samsun, ne deniz, ne kumsal, ne yosun kokusu, ne akrabaları, arkadaşları, dostları, ne de yaşadıkları
kalmıştır. En önemlisi, özgürlükleri kalmamıştır. Çünkü özgürlüklerini verdiler, karınlarını doyurmuşlardır.
Eski çağın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö. 63 –
M.S. 23) Coğrafya (Greographika) adlı kitabında; Aybastı’nın
da içinde bulunduğu bölgeyi anlatırken, 20 asır önce “Burada; bir kere dahi kıtlık olmamıştır.” dedikten sonra devam eder:
“O kadar çok kendi kendine yetişen yabani meyveler, yani üzüm, armut, elma ve fındık vardır ki, senenin herhangi bir gününde ormana giden bir kimse bol miktarda meyve bulabilir, meyveler bazen ağaçlardan sarkarlar ve bazen de düşmüş yaprakların altında veya üstünde bulunurlar ve bu surette pek çoğu korunmuş olur; ayrıca, iyi gıda bulabildiklerinden her çeşit vahşi hayvan avı da boldur. ” (sf: 27)
Bundan tam 170 yıl önce İtalyan Philip Fallmerayer, bölgeye yaptığı seyahatten memleketine dönerken, denizin yağladığı topraklardan, Canik dağları’nın zirvesine doğru bakar ve duygularını şöyle yazar defterine:
“Hoşça kalın yumuşak dalgalı tepeler; hoşça kalın meşe ormanları, bana barışınızı verin, bana sessizliğinizi batıya konuk armağanı olarak götürmem için verin!”
Düşünelim; ne oldu böyle verimli, iyiliksever altın renkli toprağa, romantik gür gürgen ormanlarına, endamlı ve dayanıklı insanlara? Nerelere gittiler? O yiğit insanlar, hangi yaylanın, kimlerin obasının atlarına binip terk ettiler yurtlarını?
Sürü sürü sürüler; davarlar, sığırlar, mandalar, köpekler, patatesler, mısırlar, arpa, çavdar ve yeryüzünün bütün güzel yaşayan canlı hayvanları, bitkileri…
Ya kuşlara ne oldu kuşlara? Kargalar, serçeler nereye yittiler?
Nerelerdeler şimdilerde?
Karadeniz martlarının bir bölüğü Ankara’ya göç etmiş.
Aybastılı yerli kargalar nerelere gitmiş olabilirler? Kargalar, kuşların en akıllısıdır. Şakacıdırlar; oyunu ve eğlenceyi severler.
Tohum, böcek ve avladıkları kuşların etiyle beslenirler. Kuşların en zekisi, en uzun ömürlüsüdür. Sürü halinde yaşar; çok da sadıktırlar. Sosyal yaşamları insanlara benzer.
Aybastılı kargayı sever. Onunla ilgili günlük konuşma dilinde yüzlerce deyim atasözü vardır. Perşembe yaylasının en güzel, en yüksek tepesine boşuna Karga Tepesi dememiş atalarımız.
Kargayı sevdiklerinin en büyük kanıtıdır bu.
Tanıtım Bülteni
Eser Adı: Yedi Dağın Ardı Aybastı
Alt Eser Adı: Perşembe Yaylası
Yazar Adı: Kemal Düz
Yayınevi: Hatay Keşif Yayınları
Dizi Adı: Kültür Yayınları
Türü : Araştırma
Cilt Bilgisi: Karton kapak
Kağıt Bilgisi: 60 gr kitap kağıdı
Basım Tarihi: 01/2018
Basım Bilgisi: 1. Basım
Sayfa Sayısı: 144
Kitap Boyutları: 13.5 x 21 x 0.8 cm
Kitap Ağırlığı : 150 gr
ISBN No: 978-605-86044-8-3
Barkod No: 9786058604483
Etiket Fiyatı: 15 TL
Çıkış tarihi : 20.01.2018
Kitap Tanıtım Yazısı:
Hazırlanma aşaması 20 yıldan fazla bir zamanı kapsayan kitapta Ordu’nun şirin bir ilçesi olan Aybastı’nın dünden bugüne tarihi anlatılmaktadır. Kitap sadece Aybastı tarihini değil, Canik Dağları’nın da tarihini kapsar. Kuruluşundan günümüze Aybastı üzerine yazılmış kitap ve belgelerden de yararlanılan kitapta ilk defa göreceğiniz bilgi ve belgeler yer almaktadır. Bütün bunların ötesinde, anı kitabı özelliği de taşımaktadır. Aybastı’da kentleşme ve göç konusu sebepleriyle, sonuçlarıyla incelendi. Aybastılı şair ve yazarlar tanıtıldı, eserlerinden örnekler verildi. Tarihsel, kültürel, ekonomik, coğrafik ve ve sosyolojik açıdan tüm yönleriyle Aybastı’yı gözler önüne seren kitap, tarihten bir yaprak niteliği taşıyarak, ilerde Aybastı ve Perşembe Yaylası üzerine inceleme ve araştırma yapacaklara günümüze ait bir mirastır.
KEMAL DÜZ VE KİTABI AYBASTI HAKKINDA / Şair Yazar Mustafa Söylemez
Sıra dışı tasarımlarıyla okuru şaşırtıyor Kemal Düz. Editör-yal çalışma yönünden kitap kusursuz. Kitaba koyduğu destanlar kaynak bakımından çok zengin. Yazar önyargısız, tarafsız destansı kaynaklar eklemiş. Okudukça bu antik destanların bir tektaş yüzük gibi organize olduğunu görüyorsunuz. Kitaba öylesine güzel oturuyor ki; bu destanlar ve şaşırtıcı öyküler. ‘’Melik hemen o yaralı haliyle erişip Ahron melununa bir kılıç vurdu. Melunun başı uçup gitti.’’ Destansı ifade olay zenginliği çok büyüleyicidir.
Danişmend Ahmed Gazi’’ Oğlum Melik Gazi’ye selam söyleyin, beni burada defnedin ve yerimi belirsiz edin, terk edin.’’ Öldükten sonra tabulaşmama, heykel olmama adına ne güzel bir destan ifadesidir. Bu alıntılar yazarın ustalığının zarif yansımalarıdır. Verilen mesaj eser bırakmak ama isim ve heykel bırakmamak erdemidir.
‘’Karamanlı’ya ilk yerleşen insanlar; barınma, korunma ve sığınma yeri olarak kayaları oyarak mağaraları, toprağı kazarak höyükleri, ağaçları oyarak kovuklarında barınmışlardır.’’Diyor Kemal Düz. Ağaç sevgisi burada hissediyoruz. Deme ki en az dört-beş metre genişliğinde çok yaşlı ağaçlar yaşamışlar, insanlar bu özlemi korumuşlar. Kovuk açılacak yaşlı ağaçları özlüyor özletiyor yazar. Yine masallarında üzenginin üzerinde ayağa kalkarak, yaralı haliyle kılıcı indirip düşmanı ikiye bölen kahraman da destan dilini şiirleştiriyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kahve kültürü düz bir anlatım taşıması haliyle de destanını algısını yansıyor. İnsanlar geliyorlar kahvenin üst katında üç, dört gün kalıyorlar. Sonra işlerine dönüyorlar. Kahveler sanki eğitim, kurs yeri, dinlenme yeri.
Yine coğrafya’nın muhteşem kanyonlarına yerleşen vahşi kabileler ağaçlarda kule, seyyar kulelerde yaşamaktalar. Bu geçitlerden geçen bir ordunun dört bölüğünü parlayıp yok etmeleri bir düzensiz savaş dehası. Vahşilikleri öylesine estetik bir destan diliyle anlatılmış ki. Aynı dönemlerde Belen geçitlerinde, Amanos Dağlarının farklı kanyon ve geçitlerinde yenilmez savaşçı kabilelerin varlığından hep söz edilir. Orta Karadeniz’le, Doğu Akdeniz insanının benzer yönleri çok dikkat çekicidir. Mısır ticaretinin İpek yolunun, Hindistan’dan gelen kültür, insan, töre değerlerinin Çukurova’da özetlenmesi tarihçileri hep cezp etmiştir. Kemal Düz belki de antik bir olguyu kalemiyle deşmiş, Merzifon dolaylarında hem Karadeniz’e, hem Kayseri, Konya, Akdeniz farklı illerine göçü deşifre etmiştir.
İnsan odaklı konuşmasını, sevgi dilini sürekli koruyan yazar; akrabalıklardaki insan dokusunu koruma sevdasındadır. Marshall yardımları dönemiyle yok olan sadece feodal ağalık düzeli ve toprak dağılımı değil, insan aile akrabalık konukseverlik dokusundaki yıpranmayı çok iyi izlemiş sonuçları kalemine yoldaş etmiştir.( Bu kitap hakkındaki ön çalışmamdır. Yeniden düzenlenecek ve gerekli eklemeler yapılacaktır.)23.02.2018