Yaşam bazen şaka gibidir | İbrahim Uysal
DEVLETİ BİLMEDEN DEVLET YÖNETMEK (1)
Yaşam, bazen şaka gibidir. Dilediğinizi yapamaz iken en ummadığınız anda, en ummadığınız şeyleri yaşarmış gibi olursunuz.
Bir dostumun daveti üzerine, ortak bir tanıdığımıza tavla oynamaya gittim. Tabi iki marş bir ters olduğumu nasıl söyleyeyim.
Hem misafir çağır, hem de tek sayı verme. Gırgır şamata arasında, bir Kimya Mühendisi ile Ressamın kurduğu akşam masasında buldum kendimi.
Seksenli yılların Beytepesinde, Sadettin Yüzbaşı’nın sebebini sadece kendisinin bildiği bir komut ile hareketlenen askerler, ellerinde silah ile nereye gidiyorlar diye bakarken sağ kaşıma yediğim dipçik ile arkadaşlarımın şaşkın bakışları arasında dört dikişlik sargı içinde bulmuştum kendimi.
Akşam da konu oradan açılınca, Kimya Mühendisi Ağabeyimin aklına bir anısı geldi.
Can Ağabeyim için sıradan bir yıl, 1960’dır ve kendisi İstanbul Üniversitesi öğrencisidir.
Aylardan Mayıs, Üniversite öğrencileri ayakta… Can Ağabeyim de ha bire eylemlerden dolayı gözaltına alınmaktadır.
Öğretmen Anneyi yeni kaybetmiş, Doktor Baba ise Adana’dadır. Okul da kapatılınca ver elini Adana…
Can Ağabeyim yalnız, üzgün ama Babayı da teselli etmek ister.
Cumartesi sabahı Doktor Baba hastalarını muayene edip Kimya Mühendisliği öğrencisi oğul ile Adana’dan Mersin’e balık yeme programı yapar.
Can Ağabeyim, Mersin’e gitmeyi pek istemez. “Adana’da Seyhan Nehri kenarında, bir yerlere gidelim” der.
Baba Dr Ünal Sait Batur da itiraz etmez.
Baba muayenehanede, Can Ağabeyim 56 Model Şevrole ile evden gelip almasını ister. Sonra da ver elini Seyhan Nehri kıyısı.
O da ne yol boyu bir kalabalık ki sormayın gitsin. Meğer Başbakan Adnan Menderes Seyhan Barajı temel atma töreni için gelmiştir.
Zar zor arabayı bir yere Doktor Babanın hatırına park edip, tören alanına doğru giderler. Doktor Baba, Can Ağabeyim sitem eder, ama yapacak bir şey yoktur.
İki kadeh atamasalar da bir şekilde balığı yerler. Tören bittiğinden de arabalarına doğru giderler.
Önden giden Can Ağabeyim polisler “dur, göremezsin” deseler de Doktor Babayı görünce “buyur” ederler.
Arabanın yanına giderler ama etrafta olağanüstü bir durum olduğunu bile anlamazlar.
Can Ağabeyim arabanın kapısını açmak ister polisler Baba ile bir şeyler konuşurlar.
Can Ağabeyim direksiyona, Baba da iki kişilik Şevrole ön koltuğuna oturur..
O da ne. İnanılmaz. Can Ağabeyim arabasında, kalabalıktan kaçırılan Başbakan Adnan Menderes ve TBMM Başkanı Refik Koraltan.
Menderes “Beyefendi TBMM Başkanı Refik Koraltan, ben de Menderes, senin adın ne genç’ der.
Baba şaşkın, Can Ağabeyim şaşkın arabanın önündeler. Şebekenin arkasında Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Koruma Müdürü otururlar.
Can Ağabeyim ile “senli, benli” sohbetten sora, “Can izin verirsen ben de arabanın önüne geçeceğim, baban ile konuşacağım ama konuşmalarımızı dinlemeyeceksin’ der.
Bir kaç gün sonra da Solcu öğrencinin Demokrat Babası DP olur.
Bu arada Can Ağabeyim İstanbul’a gider. Üniversite kapanınca yeniden Adana’ya döner.
Yola 26 Mayıs’ta yıla çıkar, ama yolda gece 27 Mayıs darbesi olur.
Anne vefat etmiş, Baba hastane, muayene ve şehir kulübü arasında yaşamaktadır.
O sıralarda ki ifadeler ile ortalıkta bir “ihtilal” sözü de dolanmaktadır
Doktor Ünal Bey, “İhtilalın, 1789’da olduğu gibi halk yaparsa olur” der.
DP’ye üye olmuş, bir de ihtilallerle muhalif olan Doktor Ünal Bey, birden muhalif olur çıkar.
Mersin’de rakı -balık muhabbetine engel olan Can Ağabeyim, Babasının DP’li olmasına mı yansın, DP olup bir sözü yüzünden Babasının sudan bahane ile tutuklanmasına mı!?
Hey gidi koca çınar hey…
Bu ülkede kimler neler yaşamadı ki!..
—