ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

VEDA

13.12.2019
1.886
A+
A-
VEDA

Suzan Kuyumcu

Tüyap’ta imza günümüzün ikinci günüydü. Facebookta başlayan yazın dostluğu, o gün sanaldan sıyrılıp gerçeğiyle buluşmanın coşkusunu yansıtıyordu. Azımsanacak gibi değildi farklılığı. Sahici görüntüye sanaldan tanıdığınız sanatsal ruhu yerleştirirken; bütünlenen kimliğe “Merhaba” demenin hazzı başka oluyor… Bu duygu yabancı değildi bana. Tam bunun farkındalığını yaşarken; bir Bey’in yanımdaki yazar arkadaşımla başlatmış olduğu sohbete, istem dışı kulak misafiri olmuştum. Nasıl olmayayım… Kendisini arkadaşıma tanıtmak için çabaladığını, çabasının içindeyken sıraladığı Nermin-Erol isimlerinin sık tekrarı, başımın o yöne kaymasına neden olmuştu.

Nermin diyordu adam, sonra Erol…

Onu anlamaya çalışırken, tanıyabilmek için verdiği mücadelenin içindeydi arkadaşım. Gözlerim adama takılmıştı. Bana yan duran yüzü incelerken, şaşıran ben olmuştum. Nermin’in gözleri bu adamın ince uzun yüzüne resmedilmiş gibiydi. Başım önüme hangi ara düştü anlayamadım.  Bedenim kaskatı kalakaldım. Yerimden doğrulamadım bir süre. Ne kadar kaçmak isterseniz isteyin, kabullenmeyin, aklınıza geldiği an kovalayın, o anı düşünmemek için beyninize komut verin, hakkında tek kelime yazmayı reddedin…

Adam, Nermin diyordu ardından Erol.

Yasaklarıma dokunuyordu adam, reddettiklerime, geçmişime, çocukluğuma, gençlik yıllarıma ve aradaki kayıp yılları dürüp kaldırdığım, sonrasında kalan noktayı orta yaşla birleştirdiğim yıllara… Benim ısrarla koruduğum, yok etmemek için mücadele ettiğim, anılarımı diri tuttuğum çabama dokunuyordu, dokundukça her birinin üzerindeki kabuk ufak ufak deliniyordu. Oysa o zırhı oluşturmak zaman almıştı. Açtığı her oyuktan dışarı sızanlar, sınır ötesi bilinmezlikle bezenirken; beni ölüm acısının sessiz çığlıklarıyla buluşturuyordu.

Adam, Nermin diyordu ardından Erol.

Annesinin dördüncü kızı ben olmuştum ortaokul yıllarımda. Ana hasreti çeken yüreğim bu sıcacık kucaklamayla ısınıvermişti. Kardeşlerinin Nermin yaşlarda bir ablası daha olmuştu. Ve onlara örülen kazaklara dikilen elbiselere; yapılan böreklere, çöreklere ortaktım artık. Çim yeşili yün ceketim olmuştu, ufak kır çiçeği desenli basmadan bir elbisem. O Türk sanat müziğine hayrandı ben Halk müziği… O Hülya Koçyiğit hayranı ben Türkan Şoray. Birer deftere boy boy resimlerini yapıştırarak albüm oluşturmuştuk. Onun ve benim ilk albümlerimiz. Canlı anılarıma ev sahipliği bir başka heybem… Benim albümüm şiirlerimle bezenirken; Nermin hayranlıkla dinlerdi beni.

SEN

Seni resimle çizdim

Müzik ile besteledim

Fizikle deneyledim

Kimya ile analiz ettim

Geometriyle ispat edip,

Cebirle çözdüm

Edebiyatla söylüyorum

Seni çok seviyorum

Severek uğradığım evim olmuştu Nermin’in evi. Onları, olanları Nermin’in varlığıyla yaşatıyordum kalbimde.

Adam, Nermin diyordu ardından Erol.

Yaşananlara dokunuyordu, eskitemediklerime… Saklayıp koruduğum ne varsa üstünü birer birer açıyordu adam. Uyuttuğum; acımasız, hoyrat ne varsa can yakan, o an uyanmıştı. Her biri tokat gibi çarpıyordu yüzüme.  Başımı çevirip yeniden baktım. Erol bu muydu gerçekten?  Uzun yıllar görmediğim Nermin’in ortanca kardeşi… Kalktım ve aniden sarıldım ona. Sonra öğrendim kuzeniymiş. Onun da adı Erol… İkimizin arasındaki hüzne dışarıya süzülen her şey eşlik ediyordu.

Bir yıl öncesi değil bugünmüş veda günü.

Işıklar içinde uyu sevgili arkadaşım. Ebedi uykunda toprak incitmesin seni… Çocukluğum, okul arkadaşım, kardeşim, sırdaşım… Güle güle.

Suzan Kuyumcu
Suzan Kuyumcu
Roman ve öykü yazarıyım. Nefise ve Satılık Sevda isimli iki roman, İlesam ve Akçağ yayıncılığın ortaklaşa oluşturduğu yarışmada ödül alan Gülce'nin Can Dostları isimli öykü kitabım var. Basılmayı bekleyen dört romanım demlenmede... Aynı pencereden bakan dostlarla birlikte olmak keyif verici...
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. Fevziye Şimdi dedi ki:

    Canım arkadaşım, o gün yaşamış olduğun o duygusal anı dün gibi hatırlıyorum. Arkadaşının kaybıyla bunu kabullenememeni cok iyi anlıyorum. Biliyorsun benzer duyguları ben de yaşıyorum. Yüreğine, kalemine sağlık.

    1. Suzan Kuyumcu dedi ki:

      Sağ ol canım, o hüzünlü anın hem kahramanı hem de tanığı olmak durumunda kaldın. İyi ki varsın