Üşürsün | Yılmaz Pirinççi
İliklerimize kadar ıslanıp Yürümek vardı seninle şimdi.
Hiç konuşmadan.
Üşümüş parmak uçlarımız değerken birbirine
Saçlarının beyazına düşen yağmur tanelerini binlerce öperken gözlerim.
Titreyen dudaklarının arasından bir melodi yayılırdı akşamın terkedilmiş saatlerine
Denizin kokusu karışırdı o en çok sevdiğim nefesinin vanilya kokusuna.
Burnunun ucunda bir yağmur damlası düşmeden öp beni diye haykırırdı
Ayaklarımızın altından akıp giderdi sular bütün kederleri süpürürcesine.
Perdeleri çekilmiş evlerden solgun sarı bir saadet susardı bütün hüzünleri.
Sonra birden onlarca kuş havalanırdı yeşil çam ağaçlarından.
Yaprakları dökülmüş incir ağacının boz gövdesinde gölgeler
Birden yazdan kalma çığlıklar sarardı etrafımızı.
Dururduk öyle birden bir sapağın ucunda.
Ellerim yanardı saçlarında.
Sonra ben bir Yağmur damlasına karışır düşerdim dudaklarına.
Üşüdün.
Gel yanıma.
Yılmaz Pirinççi