Unuturum da | Yılmaz Pirinççi
Ben seni çoktan unuturdum.
Olmadı,
Üstüme sinen o kokun var.
Sesime değen sesinin rengi…
Sökülüp atılmıyor işte bazı şeyler.
En olmadık zamanlarda,
Hiç olmadık yerlerde karşına çıkıyor birden.
Hafif bir yağmur düşüyor sonra.
Dudağında sıcacık bir öpüşün izi kalmışsa hala,
Bir kahkaha oluyorsun sanki sen
Düşlerimden gerçeğe dönüyorsun birden
Bir çiçek senin gibi kokuyor.
Senin gibi yürüyor biri.
Öyle yerin kafasına kafasına vurur gibi.
Yüreğimin örsüne vuruyor birden.
Gecenin bir yarısında bir kitap alınca elime,
Bir not düşüyorum bir de zamansız şiirler düşüyor.
“Kollarım say diyor okuduğun satırları.”
Ya boğulan bu suskunluğun,
Şiirlere, ağlayan imgelere ne demeli?
Unuturdum ben seni.
Unuturum istesem.
Unuturum da…
Benden geriye bir sen,
Bir de amansız bir sevda kalır.
Yaz’a dönüyor mevsim.
Önümüz bayram.
Kim öpecek ellerimden?
Ben kimin alnına süreceğim dudaklarımı?
Kimin bakışlarında büyüyecek o hiç büyümeyen çocukluğum?
Yetim kalmış saçlarıma kimin eli değecek?
Hangi sesin büyüsünde kaybolacak mesafeler?
Ahhh
Unuturum ben seni.
Unuturum da.
Yaşanacak ne kaldı ki senden geriye.
Şimdi hangi gün aydınlığı ısıtır içimi?
Hangi çiçekte sen kokar ellerim?
Hangi şarkı sesini asar geceye?
Ben kimi, nasıl özlerim ki?
Unuturdum ben seni.
Unuturum istesem.
O çocuk yüreğime gözlerin değmemiş olsaydı,
Çekip giderdim bu şehirlerden..
Yılmaz Pirinççi