Unutmadık Ahmet’im! | Nebih Nafile
Ahmet Bayar dostuma özlemle…
Ahhh! Canım kardeşim, Ahmet’im. Gittin gideli yüreğimizdeki acın sönmedi. Hâlâ sana kızıyorum biliyor musun? Nasıl da bir çırpıda yıldız olup kaydın aramızdan. Daha yarım saat öncesinde, Bülent arkadaşımız “ölümden korkuyor musunuz arkadaşlar” sorusuna, tereddütsüz korkumu ifade etmiştim ben. Oysa sen: ölümden korkuyor muyum? Diye, soruyu tekrarladın ve “evet korkuyorum ama alacaksa birden alsın,” dedin ve sigaranı derin derin çekmiştin… Kim bilir, içinde neler birikmişti. Ölmek istiyordun besbelli, sanki ölümü çağırmıştın o an. Hepimiz birden kalktık ve her zamanki rutin okul işlerine devam etmiştik. Ufuk arkadaşımız hep istediğin yemeği ikram etmişti. Hepimiz biraz biraz yemiştik. Bu son yemeğin olmuştu Ahmet’im. Adaşın Ahmet Ala arkadaşımızla eve giderken son sigaranı da içmiştin yol boyu konuşarak, gülerek.
Ahmet’im, gülüşü kocaman kardeşim, ne vardı gidecek. Henüz yaşanmamış o kadar çok şey kaldı ki… Dündü, önceki gündü, geçtiğimiz hafta saatlerce birlikte dolaştığımız anlar ne güzeldi. Hep yarınlara dair hayallerimiz süslerdi sohbetimizi, çocuklarımızın hayatları hayatımız olacaktı. Düşlerin yarım kaldı arkadaşım. Unutmadık Ahmet’im! Gözlerinden yayılan gülüşünün ışıltısını unutmadık. Neşeli çocuk gibi peş peşe yuvarlanan gülüşünün sesini unutmadık.
Karıncayı bile incitmeyen kara gözlü arkadaşım, Ahmet’im, sen gittin gideli hep aynı. Çankaya yine sınavlarda sigara içen, kamera alanından çıkan arkadaşların peşinde. Halil Bey hala sabahla akşamı birbirinden ayırt edemiyor, müdürümüz her şeyin en güzeli derdinde. Öğrenciler mi? Ne sen sor ne de ben anlatayım. Her zamanki gibi mezun olduklarında farkına varıyorlar çırpınışlarımızın.
Kaynın Orhan yanıma uğradı da duydum ki çocuklar toprağının üzerinde koşturuyor. Çiçeklenmiş üstün. Haziran’da ölmek zor arkadaşım. Haziran’da ölenlere çınar ağacı mı dikiyorlar? Bir de çınar ağacın olmuş başucunda ve susuzlara hayat verecek çeşme. En güzeli sana yakışır arkadaşım.
Gamze kardeşim her gün ama her gün seninle ölüyor Ahmet’im. Özlemin her geçen gün dağlanıyor. Hasretini hemen hemen her gün belirtiyor. Bazı insanların yeri asla doldurulamaz. Biliyorum, keşkelerimiz asla bir işe yaramayacak. Ama keşke o dakika zorla koluna girip alaydım seni. Safi kardeşimle sohbetimiz bir nefesçik yaşama dönüşürdü belki de. Oysa sen herkesle vedalaşmıştın, acelen var gibiydi. Toprak ananın kucağına yatacak zaman mıydı be kardeşim. Ne çok zoruma gitmişti seni orada yapayalnız bırakıp Antakya’ya geri dönmek. Ahmet’im, acını anlatmaya kelime bulamıyorum. Okuldaki her köşede izin var. Sesin hâlâ bir yerlerde. Dokunduğun eşyalar, oturduğumuz yerler, çay içtiğimiz bardaklar… Şükrü ile her daim özlemle senden bahsederiz. Senli piknikleri çok özlemiş. Ne diyeyim ne yazayım Ahmet’im… Ciğerleri pare pare olan eşine, kızına, sevdiklerine Allah sabır versin. Ölüm hepimizin yaşayacağı bir gerçek. Ancak ölümüne inanmak mümkün değil arkadaşım. Vallahi de çok erkendi. Hiiiç yakışmadı. Hayat öyle bir şey ki: alıştırıyor seni. Bizler yaşamın akışında güleceğiz, kızacağız, üzüleceğiz de ama emin ol anıların benden hiç gitmeyecek. Öyle güzel bir insansın ki, kötülük yüreğinde hiç yoktu. Bilmezsin kin tutmayı, küfür etmeyi… Unutulmayacaksın kara gözlü çocuk… Mekânın cennet olsun Ahmet’im…
Gözlerini yaşama kapadığın, kalbinin son vuruşunun attığı gün gözyaşlarımı tutamadım. Ağladım, ağladım hıçkıra hıçkıra ve usuma düşen kelimeleri döktüm… Keşke ölmeseydin de ilk dörtlük hiç aklıma gelmeseydi.
**BALAM
ölümden korkuyor muyum
dedi, kara gözlü çocuk…
hemen ardından cevap verdi;
evet, korkuyorum
ama alacaksa birden alsın dedi
ve çekti sigarasını derin derin…
keşkeler kifayetsiz kaldı can kardeşim
meğer ölümü bekliyor muşuz farkında olmadan
görmeden baharı, güneşin doğuşundaki kızıllığı
dileğim ırmaklar dolusu akıyordu
ne garipmiş insan, yaşarken hırsla
ölümü bekliyoruz bağıra bağıra birbirimize
unutuyoruz yaşamın içindeki kocaman güzellikleri
doğum, yaşam, ölüm… ah be dünya!
tam farkına varmışken yaşamanın
gözlerimin feri azaldı, atmaz oldu yüreğim
balam balam, can gardaşım diye haykırıyor bacım
ilk kez toprağın kokusunu sevemedim
daha çok kitap okumalıydım, yürümeliydim
cigara da içemeyeceğim artık
kahkahamı atmak ne mümkün
ah be yaşam!
bu kadar yüklenilir mi insana
Nebih
Nafile
*Mayıs 2019
**07.06.2018