Ülkü Tamer’in “Konuşma “şiiri Üstüne | Canan Aktaş
Konuşma
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci, üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten; ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor,
hem de şişman herkesten
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen
Ülkü Tamer
1950’li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen şairlerinden olan Ülkü Tamer İkinci Yeni’ye, bu akımın ana karakteristikleri oluştuktan sonra dâhil olduğu hâlde, kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade şiirleriyle dikkati çekmiştir .Çoğunlukla keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve toplumsal trajedileri dile geldiği şiirleriyle 1970’lerden sonra öne çıkan şairlerdendir.
“Konuşma” şiiri, Ülkü Tamer’in dilin gücünü ve etkisini vurgulayarak, insanların sözleriyle nasıl etkili iletişim kurabileceğini anlatır. Şair, sözlerin derin anlamlar taşıdığını ve doğru kullanıldığında büyük etki yaratabileceğini ifade eder.Ülkü Tamer’in bu şiirinde kullandığı anlatım tekniği dilin hem iyileştirici hem de yaralayıcı bir güce sahip olduğunu vurgular.
Aslında ikili duyguyu çok rahat anlatan bu şiir gibi Ülkü Tamer her seferinde komedi ve neşe yüküyle aktardığı şiirleri aynı zamanda yaralayan , hüzün taşıyan şiirlerdir..Başka toplumsal yaralarada parmak basarak yaraların ağrısını daha büyük yaralarla unutturmaya çalışan hicivin ve tezat duyguların yoğun olduğu bazen öteleme ve ayrıştırmaya parmak basan şiirleri(çok yemek yemek gibi yada şişman olmak gibi )ötelenmiş sınıfsal olarak ,şekil bakımından ,görsel olarak ayrıştırılmış )tüm toplumların yarasını zencilik ve şişmanlık imlemiyle anlatarak ,toplumun sınıfsal çıkmazlıklarına parmak basar .
Başka bir içsel dil ve anlatışla intahara sürüklenen insanların ,hayata tutunamayanların ,yalnızlığın ,geçmişle bağ kurma ve toplumsal olayları mekansız anlatması ,belkide öğüttüğü buğdaydan yapılan birayı içemeyenlerin (“bira içmez ağlardı babası değirmenci”)traji-komik durumlarının acısını ,hayalleri kuşlar gibi vurarak rahatlayan insanların dilini başarısız olmuşların mücadelesindeki iyi atışları ;
“İyi nişan alırdı zenci” imgesiyle anlatır . Bu kullanılan yeni dil İkinci Yeni akımının temel özelliklerinden sayılabilir.
“Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;”
Asimilasyonun ,özeleştirilmenin, sınıfsal psikoloji ve sosyolojinin oluşmasının yoğun olduğu bir dönemde Ülkü Tamer’in zencisinin yerine Türkiye’de hangi etnik kökenliyi koysanız fark etmez ama zenci kavramı Frantz Fanon’da olduğu gibi ;sömürgecilere karşı direnişin bir kimlik oluşturma bilincini imgelediğini ,bu kimliği giyinemezsen yada sahiplenmezsen bir çok sosyolojik yada psikolojik bozulmanın altından kalkamayacağını bilen ve bunun bozulmuş bir kimlik oluşturacağını ,köleleşmeye kadar giden toplumsal bir alt yapı oluşturmayacağını anlatan imgelerdir Ülkü Tamer’in şiirinin ana temelini oluşturan öğeler.Sınıf atlamaya çalışsan yada kimliğini değiştirsen bile o öz ve alt yapı ile hep öteleneceğini asla kabul görmeyeceğini hayat sana verdiği derslerle öğretir istersen zengin ve şişman zenci ol ,istersen alevi -zengin ,Kürd -zengin, sınıf atlamış alevi – entelektüel , Ermeni, Rum -zengin dönüşmediğin sürece asla bu kimlikle seni kabul etmeyeceklerini dönüşüp değişsen bile kişi olarak toplumsal yapıya hep yabancı kalacağını anlatır bu şiirle. Ülkü Tamer örneğin ; Kürt iş adamlarının 1990’da infazlarıyla yada entelektüellerinin ya da Kürt – Ermeni yazar gazeteci katliamlarıyla anlatamamış belki ama yazmak istediğinin aslında tam da bu olduğunu düşündürüyor nedense.
“ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten”
Dersini hayattan almamış bu tutunamamanın sebebi şişman ve zenciler gibi kabul görmeyen insan imlemi “sizden iyi olmasın boşanmada birinci” imlemi ile de hayatta tutunamamanın sebebidir aynı zamanda “ boşanmada birincidir” düzene ayak uyduramadığı için bu alegoride, tutarsızdır hayatında da.
Aslında neşe yüklü aktarılan şiirler Ülkü Tamer’in en derin yaralar açan şiirleri ve nasıl olduğunu anlamadığınız bir duygu seliyle ağlatan şiirleridir de. Konuşma “ şiirindeki gibi saçma gelse de sizi en çok kendinizle tanıştıran şiirlerdir bunlar.
Aşağıdaki şiirlerdeki bu “Humour “ şiirlerin tamamı bir toplumsal trajediyi imgeleyen şiirlerin parçalarından örneklerdir.
“Ölürsem güzel bir ölü olurum,
Saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
Kar, örtemeye kalkışır gökkuşağını,
Ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
Ben gülümserken resmimi çeker.”(“Düello “şiiri)
“Güney kutbundan atılan adam
burada kar olarak düşer,
onun beynini gezen üzgünlük
benim burnumun ucuna düşer”( “Aralık Ocak Şubat ”şiiri)
“Sen çok cesursun virgül, saklanmıyorsun,
Çünkü silgilerden hiç korkmuyorsun.”(“aferin virgül sana “şiiri)
“Uçakları nedeyim
Gökkuşağı gönder bana
Senin olsun süngülerin
Gül dikeni yeter bana.
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur eller bana
Kan kurşundan silinince
Kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana.”
( “gül dikeni “şiiri)…
Dersim katliamını anlatan Ahmet Kaya’nın da seslendirdiği bu şiiri zaten başlı başına bir örnek teşkil eder.
Canan Aktaş