Uçurtma | Cevat Çeştepe
‘içinde senin hayatın yazılı ama ancak öldükten sonra okuyabilirsin bu kitabı’…
—kapıma bırakılan zarfın içinden., kapağında yukarıdaki sözler yazılı bir kitap çıktı…
* * *
—-kitaplarımız eksilirken., kütüphanenin raflarından…
önce., öncü tarafımıza öylesine dönülmez bir komut verdiler
ardınıza bakmadan sürün atlarınızı uçurumlara doğru dediler…
biz., dört nala toz duman içinde ve kanımız ter gibi yapışırken
gözlerimize., bedenlerimiz ve yüreklerimize.,
kendimizi bulduk birdenbire., derin uçurumların en derinlerinde…
(ama ceza kuşlara kesilecektir., kanatlarını vermedikleri için atlarımıza)
. ,
—–buz kıran gemiler küllerimizi taşır., buzlar arasından…
sonra., yüreğin her yönden rüzgar aldığı o ayaz zamanlarda
ışığı beklemeyi öğrettiler., bir pencere yahut dağların ardında…
işte böyle zamanlarda tutuştuk., kıvılcım olduk., yangın olduk
sevgiliye., memleket ve yaşanacak hasretlere.,
kavuşmak için kavga gibi ellerimiz ve ateş gibi yüreklerimizle…
(oysa hangi yaşam sığar ki kanatları yorgun bir kuşun kanadına.,
hangi aşk)
. ,
—-uçurum derinlerine doğru ve kuru ağaç ormanlarına…
şimdi, karanlıklar içinde., hiç tadılmamış tadını umutlarımızın
boş sayfalarında arıyoruz tek-tek., zarflardan çıkan kitapların…
ya da kuru ağaç dallarında., rüzgarını kaybeden uçurtmalarız
yarına mil çekili gözlerimizle., bu ölüler şehrinde.,
elbet bir gün diyen bir heceyiz sadece., sonsuzluk nöbetimizde…
(ama siz gene de yetmez demeyin., bir çocuğun nefesi uçurtmayı uçurmaya., boş kalmış bir sayfayı doldurmaya)
.
“Zarflar., kitaplar., boş sayfalar…”
Cevat Çeştepe