Tutsak Yalnızlığım | Naci Güz
Tutsak yalnızlığımın açılan kollarından
Kaçan çocuk-luğumun adımlarıyla
Bir gece daha çıkardım meyhaneden
Her sarhoş garsonların ellerini götürür biraz evine
Elleri-ne sızar dağınık düşüncelerinden
Anımsanmayacak bir sürü yanlış
Uçurum;
dışarıdaki senle değil, içimdeki benle
eve geldim bu nedenle
bırakıp loş ışıklı caddedeki fahişeyi
aklımı saklamıştım hani
kulağımın arkasından öpüp
hayat yeteri kadar becermiş seni derken
elini ceketimin altına sokup sol boşluğumu sevdiydi
görseydi buna ne derdi sevdiği
deyip deyip çekildi gözlerim
aklın gösterdiği seyrinden
sildim masayı
hoş geldin dedi
elleri aklıma rakıyı getirirken garson
burası dedim senin evin değil ki
ne saçma
yok dedi, ben de kimseyi sevemiyorum bu aralar
ellerim reddediyor anlamını sanki
değişkenler olduğunu hesap ediyorum
yaşadığımız yerle kendimiz arasında
yakışmıyor bu acılar bize
(tekliğimiz bir köstebek gibi gerçekleri taşıyor ilişkilerimize )
narın kanı aksın önce
ve vur sırtına
bak nasıl dökülüyor;
devlet, mülkiyet, aile
yıkılacak aşkla
bunu çürümüş kâlbine söyle
kokuşmuş bencilliğine
aklım neden yetmiyorsun bu bilince
bir yere çıkma
bırak gitsin
O bin yıl’ın âh’ı
bu kapı seni bin yıl daha susar…
Naci Güz