Türkan Kebeci ile Nuri Kaymaz Söyleşi
Bu hafta yazar, iş kadını, politikacı Türkan Kebeci ile birlikteyiz.
- Sizi tanıyabilir miyiz? Yazarlık süreci nasıl başladı?
Yazarlık sürecim gıda konusunda birikimlerimi gelecek kuşaklara aktarmak isteğiyle başladı diyebilirim. Çikolata konusunda Türkçe kaynaklar ve teorik bilgileri içeren kaynak çok azdır bu sebepten bilgilerimi yeni mezunlara aktarmak istedim. Edebiyat alanında ise biraz çekinerek başladım. Lise de kompozisyon dersinde edebiyat hocamdan devrik cümle kurduğum için sürekli uyarı aldığımdan hikâye yazamayacağımı düşünüyordum. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında kâğıt toplayan yaşlı bir adamı pencereden seyrediyordum fabrikaların çöp konteynerinde bulduğu karton kolileri büyük bir sevinçle toplamaya başladı o gün yüzünde gördüğüm o mutluluk beni çok etkiledi. Ne hissettiğini düşündüm ve kurguyla hissettiğini düşündüğüm duyguları ‘Pazartesi’ başlığıyla kaleme aldım. Yazdığım hikâyeyi düşüncesine güvendiğim kardeşime ve bir iki arkadaşıma gönderdim. Geri dönüşler çok olumlu oldu ve ısrarla yazarını sorunca yazabileceğime kanaat getirdim. Lisede olumsuz eleştiriler demek ki benliğimde farkında olmadan beni çok etkilemiş.
İlk hikâye kitabımın imza gününde masayı paylaştığım şair Ali Osman Arslan Bey şiir yazmam gerektiğini söylediğinde cevabım ‘Ben şiir yazamam, bu kadar yoğun duyguyu kısa cümlelerle anlatamam’. Hikâye yazan şiir de yazar, bir dene demesiyle şiir denemelerim başladı.
- Farklı alanlarda ve tarzlarda çıkarmış olduğunuz kitaplarınız dikkat çekiyor. Bize kitaplarınızdan bahseder misiniz?
Mesleki kitaplar dediğim gibi yılların birikimini benden sonraki nesle aktarmak düşüncesiyle başladı. Çikolata Teknolojisi; Çikolata yapımını, sektörde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını içeriyor. Çikolata ve Şekerleme Sektöründe Mikrobiyal Uygulamalar; Laboratuvar analiz tekniklerini içerir.
Dip Köşe Karalamalar; Siyasi yazıların az okunduğunu düşündüğümden dolayı siyasi yazıları daha kolay okunması için bu kitabımda biraz hikâye anlatım tarzı biraz denemeye yakın yazılarla siyasi içeriği akademik dilden uzak anlatmaya çalıştım fakat pek başarılı olduğumu söyleyemem.
Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma; Ülkemizde aile şirketleri iki kuşaktan sonra dağılıyor bunun sebeplerini ve şirketlerin yönetimlerini dünya ve ülkemizden örneklerle anlatmaya çalıştım.
Ömürden Bir Kesit; İlk hikâye kitabım ve yedi hikâyeden oluşmaktadır. Konular gerçek hayattan alınarak kurgulandı.
Akrep ile Yelkovan; Toplumsal konuların işlendiği ilk şiir kitabımdır.
Sürmeli; Kadının var olma mücadelesini, toplumun kadına bakışını anlattığım ve konuşmaları yöresel şiveyle yazdım bu açıdan da kültürel öneme sahiptir. Gerçek bir yaşam öyküsüdür.
Her ve Hiç; Kısa hikayelerden oluşan ‘Her ve Hiç’ hikaye kitabımda zıtlıkların evrende var olmasına değindiğim kurgulardan oluşmaktadır. Zıtlık gibi görünen olayların yaşamımızda dengeyi oluşturduğunu aslında tüm sorunun vereceğimiz kararda olduğunu anlatmaya çalıştım. İyilik ve kötülük insanın içinde biz hangisini olmaya kara verirsek onu oluyoruz.
- Yazarlık ve siyasi kimliğinizin dışında Gıda Yüksek Mühendisi olarak insanlara ışık tutmaya devam ediyorsunuz. Çok yönlü birey olmanın avantajları neler?
Kendimi çok yönlü görmüyorum. Çocukluğumdan beri yeni şeyler öğrenmek isteği hep olmuştur. Mesleki olarak aldığım gıda eğitimine yılların tecrübesi eklendi, yöneticilik görevini üstlenince kendimi yönetim konusunda eğitim almadım ve aldığım kararlar ne kadar doğru diye sürekli sorguladım. İşletme üzerine MBA yapınca aldığım karaların ve uygulamalarımın doğruluğuna kanaat getirince bu sefer yönetim ile tecrübelerimi birleştirdim.
Siyasete gelince şimdide kendime ne kadar doğruyum diye soruyorum ve bu konuda eğitim alıyorum. Öğrendiklerimi siyaset ile harmanlayacağım. Bu alanların farklılığı bana geniş düşünmeyi, farklı açıdan bakmayı öğretti. Her yeni alan bana yeni ufukları açtı. Mühendislik mühendis kafası dediğimiz pratik ve hızlı çözüm bulma yetisini kazandırırken, yöneticilik de insanların emek mücadelesini ve görünen insanın arka planda ki yaşamlarını öğrenmek ön yargılarımdan uzaklaştırdı.
- Size göre Türkiye’de yazar ve okuyucu, hangi prensiplerde buluşuyor ya da ayrışıyor? Okuyucu hangi durumlarda kitap karakteri ile bağ kuruyor?
Yazarın okuru yukarıya taşımak, okurun düşüncesini yükseltmek gibi görevi olduğunu düşünüyorum. Okurla yazarın birlikte yürüdüğü yolun gerçeğe yakınlığı bağı kuvvetlendiriyor. İster işlenen tema, ister kurgu, ister duygu anlatımı olsun gerçekliğe yakın değilse bağı kuramıyorsunuz, bağı kuramadığınız noktada zaten ayrışıyorsunuz. Okuyucu kendini kurgunun için de bulmalı. Zaman, anlatımın akıcılığı ve gerçekliğe yakınlık okuyucu ile bağı kuvvetlendiriyor.
- “Sürmeli” romanınızda ele aldığınız gibi “toplumdaki kadın” repertuarında kadın; bazı kitlelerce ona yüklenen bir takım görevleri yapmaya mecbur, bu sorumlulukların dışında hareket ettiği zaman ise bir tehdit unsuru olarak görülüyor. Kadını belirli yollardan inşa eden negatif tanımları nasıl kırabiliriz?
Negatif düşünceyi kırmanın çözümü yine kadından geçiyor. Anne çocukların eğitiminde cinsiyet ayrımı gözetmeden birey olarak yetiştirmeye başladığı anda sorun da çözüme doğru gidecektir. Kız çocukların eğitimi, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları, kendi ayakları üzerinde durması gerekir. Yönetime gelen siyasi otoritelerin toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kadının güçlenmesi için sürdürebilir politikaları uygulamalıdır. Özellikle kırsal kesimde ki kız çocukların eğitimini devlet eliyle sürdürülmelidir. Yasalar önünde kadın erkek eşit görünse de uygulamalar bunun böyle olmadığını gösteriyor. Kadına yönelik işlenen suçlar karşısında yasalar caydırıcı cezaları verdiğinde kadına yönelik işlenen suçlar azalacaktır. Eşinden, sevgilisinden ayrılma kararını veren kadınların yaşadıkları şiddet, ölüm olaylarında ki artış kadının kendi kaderine hakim olma mücadelesi sonucunda kaldığı durumu gözler önüne sermektedir. Düşünün 21. Yy da ülkemizde siyasi partilerde kadın kotası var ve bu kotalar yerine göre uygulanmadığı dönemler oluyor. Mustafa Kemal Atatürk kadınlara 1934 de verdiği seçme seçilme hakkına rağmen bu gün biz siyasi partilerde kadın kotalarından bahsediyoruz. Toplumun her alanında kadın var olmadıkça ve kadın mutlu olmadıkça toplumun ilerlemesi mümkün değildir.
- “Aile Şirketlerinde Yönetim Anlayışı ve Kurumsallaşma” kitabınızda “Bugünü değil geleceği görenler liderdir” sözünüzü derinleştirmek gerekirse, özellikle iş hayatında küreselleşen dünyada rekabet edebilmenin ipuçlarını anlatır mısınız?
Türkiye ekonomisinin yüzde doksan beşini kobiler oluşturur. Kobilerin çoğunu aile şirketleridir. Bizim aile şirketlerin devamını sağlamamız gerekir Avrupa ülkelerinde aile şirketleri kuşaklarca devam ederken bizde şirket kurucusu baba vefat ettikten sonra şirket kapanıyor ya da satışa gidiyor. Bizde aile şirketleri geleneksel kurallarla yönetiliyor, şirketin her aşamasında işin ehli olan, profesyonel kişiler yerine aileden kişiler bu alanın eğitimini almadan getirilmekte. Aile şirketlerin yazılı aile yasaları olmadan sözle yönetilmesi en çok yaşanan sorunlardan biridir. Buradan yola çıkarsak aile şirketleri yazılı yasaları olmalı, terfileri veya atamaları işi hak edene yani işi ehline vermelidir. Aile dışından profesyonel kişileri şirketlerde çalıştırmaktan çekinmemelidir. Az olsun benden olsun mantığından vaz geçilmelidir. Teknolojik gelişmelerin takibi ve aile şirketlerin yönetiminde eşitlik anlayışı önemlidir.
- Aile yapımızın ve eğitim sistemimizin özellikle gençleri iyi bir okur-yazar olma hevesine zemin hazırlayabildiğini düşünüyor musunuz? Size göre yetersizlikler neler?
Aile yapımızın okur – yazar olma konusunda yeterli olduğunu düşünmüyorum. Yazar olmaktan daha ziyade yazabilmek için yeterli birikimin olması gerekir. Bu birikimi okumakla sağlarız.
Yılda 7.2 kitap okunmakta ve nüfusun % 31’in hiç kitap okumuyor ve 4 kişiden 1 kişinin düzenli okuma alışkanlığı olması aile yapımızın uygun olmadığını göstermektedir. Çocuklar aileden gördüğünü uygular, anne, baba da olmayan özelliği çocuktan beklemek olmaz. Eğitim sistemimiz yetersiz, OECD verilerine göre Türkiye’nin % 40 okuduğunu anlamıyor. Peki neden okuduğumuzu anlamıyoruz? Dil becerisinde zayıflık, doğru dil bilgisini kullanmamak. Gençler arasında sesli kelimeleri kullanmadan mesajlaşıyorlar, çok fazla kısaltmalar, argo kelimelerle yazışmalar dil bilgisine önem vermeyen ve dilbilgisi çok zayıf nesil var. Kelime bilgisinin yetersizliği de okuma alışkanlığımızın olmamasından kaynaklı ve Türkçe çok zengin dil olmasına rağmen bizler en fazla 400 kelime ile konuşuyoruz. Aileler 3 yaşında ki çocuğun eline telefon veriyor, saatlerce televizyon ve tabletlerle zaman geçiriyor. Teknolojik aletlerle çok fazla zaman geçiren çocuklar okuduğunu anlamakta zorluk çekmektedir.
Ezbere dayanan eğitim sistemi, matematik gibi sayısal derslerin saatinin azaltılması, içeriğinin basitleştirilmesi çocuklarımız da analiz etme özelliğini zayıflattı.
- Aynı zamanda üyesi olduğunuz kadın yazarlar platformu bünyesinde sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorsunuz. Bize bu çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Atakent Yazarlar Platformumuz; Salgın döneminde evden çevrimiçi çalışmak zorunda olan fakat imkânı olmayan öğrencilerimize bilgisayar konusunda desteklerimiz oldu. 6 Şubat 2023 depreminde bölgeye yardımda bulunduk ve platformdaki yazar arkadaşlarımızın imza gününden elde edilen gelirler burs olarak gönderildi.
Kadın yazarlarımızın kitapların satışından elde edilecek gelir Türk Eğitim Vakfı’nın ( TEV) ‘Eğitimli Kızlar Umutlu Yarınlar’ Burs fonuna kız öğrencilerimizin eğitimine katkı sağlamak amacıyla bağışlanacaktır.
Sizin vasıtanızla, platformun sorumlusu olarak bu projede benimle birlikte yol yürüdüğüm arkadaşlarım, Şenay Çelik, Şazimet Engin, Aşkın Karabulut, Nuray Kılıç, Sevgi Köse’ ye çok teşekkür ederim.
- Geleceğe dönük plan ve projeleriniz neler?
Yukarıda değindiğim gibi kadınlarımızı topluma kazandırmak için sosyal projeler üretmek, cinsiyet eşitliğini sağlamak için siyasi mücadele de üzerime düşeni yapmaya çalışacağım.
Klasikler arasında yer alabilecek eserler yazabilmek ve Sürmeli’nin ikinci bölümünü tamamlamak…
Kitap tanıtım Bülteni
Akrep İle Yelkovan
Şair mi? Dağılan duyguları kelimelerde toplayan emekçidir.
Boş verin…
Zaten şiiri de şairi de soran yok. Şiirde, şairde mekansız ve zamansızdır. bir varsınız, bir yoksunuz. Bir orada bir burada. Benim gibi bir yerde bir gökte…
Her ve Hiç | Türkan Kebeci
AHBAP KİTAP YAYIEVİ
Liste Fiyatı: | 150,00 |
Yayın Tarihi: | 02.08.2023 |
ISBN: | 9786257710541 |
Dil: | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı: | 160 |