Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Tottenham’ın “Tutunamayan” Çocukları

16.12.2017
1.354
A+
A-
Tottenham’ın “Tutunamayan” Çocukları

Tottenham Çocukları

Tottenham Boys çoğunluğu göçmen çocuklardan oluşan bir sokak çetesinden biraz fazlası, bütün mafya çeteleri gibi tehlikeli bir suç örgütü.

 

Gençlik yıllarında başladığı yazın hayatını kadın, göçmenlik ve ırkçılık temalarının ağır bastığı öyküler ile sürdüren, “Londra’dan Bir Kadın Döndü”, “Fakir Cennet”, “Zabit Londra’da” gibi öykü kitaplarıyla tanınan Dursaliye Şahan ile ilk romanı “Tottenham Çocukları” üzerine bir sohbet yaptık.

Bize daha doğrusu bu röportajı okuyan okurlara biraz kendinizden söz eder misin?
Yazın hayatına öykü ile başlamış, son yıllarda romana yönelmiş, iki çocuklu, göçmen bir yazar.

Daha önce öyküler yazıyordunuz, sanırım yayınlanan ilk romanınız. Bir romanın ortaya çıkması ne kadar sürer?
Romanın ortaya çıkış süreci elbette romana göre değişir. Tottenham Çocukları çok zaman aldı çünkü güncel ve karmaşık bir suç örgütünü baz alan bir hikayesi var. Başka bir örnek vermek gerekirse pembe dizi kuşağına uygun tamamen kurgusal bir aşk romanı herhalde altı aydan fazla sürmez diye düşünüyorum. Tabii yazarın kendi çalışma stili ve hızı da bunu belirleyen başka bir etken.

Sayısız ödüllü öyküleriniz var. Yazmaya nasıl başladınız?
Okuma yazmaya başladığım ilk günden beri bir şeyler karalıyorum. Ödüllerime gelince hepsi benim için çok değerli ancak henüz edebiyat dünyasındaki o büyük ödüllerden birini alabilmiş değilim. Ülkemizdeki ödül sisteminin tartışıldığı bu günlerde bile hâlâ ödüllerin, yarışmaların yazarı bir ölçüde motive ettiğini düşünüyorum. Ancak daha sağlıklı daha adil bir ödüllendirme sisteminin oluşmasını temenni ediyorum. Bu konuda yazarların sessiz kalmaması gerektiğini de düşünüyorum. Örneğin Taylan (Kara) hocanın ülkemizdeki edebiyat dünyasına ilişkin yazdıkları belki biraz sert ama haksız da değil.

Geçtiğimiz yıllarda çocuk gelinlere yönelik olarak yazdığınız bir öykünüz “Sıla” dizisi projesinde intihal yolu ile projelendirilmişti, bu konuda sanırım hukuki bir süreçte başlamıştı? Nasıl sonuç aldınız?
ATV’de yayımlanan Sıla dizisi ve dönemin Samanyolu kanalında yayımlanan ‘Küçük Gelin’ dizisi Güvercin hikâyemden yapıldı. Birinci mahkemeyi kazandıktan sonra Samanyolu Küçük Gelin dizisini yaptı ki akıllara zarar. Malum Cemaat kanalı olduğu için muhtemelen kendilerine çok güvendiler, bize bir şey olmaz dediler. Ancak her iki davayı da kazandım.

Londra’nın altını üstüne getirerek, her seferinde polisi atlatmaya başaran, çoğunluğu Türk ve Kürt çocuklarından oluşan ‘Tottenham Boys’ ve ‘Bombacılar’ romanınızın konusu oldu. Biraz daha ayrıntıya girerek bize romandan bahseder misiniz?
Tottenham Boys çoğunluğu göçmen çocuklardan oluşan bir sokak çetesinden biraz fazlası, bütün mafya çeteleri gibi tehlikeli bir suç örgütü. Mafya çeteleri, televizyon dizilerinde anlatıldığı gibi adil babaların lider olduğu beraberlikler değil, aksine psikopat katillerin kazanmak için en yakınlarına dahi zarar vermekten çekinmediği işte bizde bir örneği olduğu gibi, kanla duş almayı hayal edebilen insanlardan oluşuyor. Dostane arkadaşlık ilişkileri liderle çete tetikçisi arasında değil, olsa olsa iki tetikçi arasında gelişebiliyor. Ben de romanımda çetenin eline düşen bir Kürt çocuğunun geçmişini ve çaresizliğini anlatmaya çalıştım.

Romanınızla ilgili nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Şu ana kadar aldığım yorumlar genelde çok olumlu. Ancak yeri gelmişken söylemek isterim. Benim için olumsuz yorumlar da çok değerli. Samimi yapılmış her eleştiri, özellikle de yazarın eksikliğini gösteren eleştiriler bence bir yazar için can suyu kadar makbul.

“Gazetecilerin ömrü çabuk tükenir. Çünkü onlar 7/24 çalışır. Oysa bir gazeteyle kebapçı arasında, işletme bakımından hemen hiç fark yoktur. Her ikisi de müşterinin isteğine göre servis yapar. Hâliyle ben de o çarkın en anlamsız haberlerini yapan muhabir ordusundan sadece biriydim.” diyorsunuz romanın ilk sayfalarında. Siz de yıllarca gazetecilik yaptınız.

Gazeteci olmak hele böyle bir dönemde ne demek sizce?
Bence bu günkü gazetecilik dünden çok farklı değil. O zamanda bir düzene hizmet ediliyordu bugün de. İçinde yaşadığımız sistemde gazeteciliğin meslek onurunu kurtaracak tek şey belki de internet. Tekelin ve kapitalist sistemin gücü internete henüz bir çözüm bulamadı. Tekeli ve iktidarı kırdı. Allah icat edenden razı olsun! İnternetin bilgi ve haber kirliliğine boğulması biraz da tekellerin marifeti olduğunu düşünüyorum.
İnterneti toza dumana boğmak gibi bir şey bu. Bazı siteler var. Sürekli kapatılıyor veya engelleniyor. Onlar da yılmadan yeniden yeniden yayına çıkıyor. Bu konudaki mücadeleyi kim kazanacak derseniz, para kimdeyse o kazanır teorisi bu kez işlemeyebilir diye düşünüyorum.

Yeni bir roman yazmaya başladınız mı? Konusu, kahramanları vs. üzerine biraz ipucu verebilir misiniz bizlere?
Evet. Ayarsız Kadınlar adında bir romanım önümüzdeki yıl çıkacak sanıyorum. Halen üzerinde çalışıyorum. Severek çalışıyorum. Kısaca tanımlamak gerekirse, bu acımasız hayatın içinde kahraman olduğunu fark etmeyen küçük ama büyük insanların naif mücadelelerini yazıyorum. Elbette kadınlar baş rolde.

Edebiyat yarışmaları nasıl olmalı?
Öncelikle şeffaf ve bağımsız olmalı. Yani o yarışmaya katılan yazar, yarışmanın niteliğini, nasıl değerlendirildiğini görebilmeli. Edebiyat edebiyat için olmalı. Yayınevlerinin güdümünde olan yarışmalar okura saygısızlık ve haksızlık. Düşünsenize, sadece A yayınevinden çıktığı için ödül verilen bir romanın markette harika diye yutturulan ama aslında kanserojen madde içeren hormonlu üründen ne farkı var? O kazananı önceden belirlenen yarışmaların vebali elbette jüri üyelerinindir. Sadece seçilen esere karar verenleri kast etmiyorum. Karar aşamasında seçimde payı olmasa da göz yumanlar da sorumlu. Taylan Kara bu konunun üzerine gidiyor. Söylediklerinin hepsine katılmayabilirsiniz ama çoğu doğru. Özellikle edebiyat yarışmaları konusunda haklı olduğunu düşünüyorum. Vahim şeyler oluyor.

Şu andaki Kültür Bakanlığının sanata olan desteği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daha fazla olmalı ve elbette bu şekilde olmamalı. Orada da kaos ve adil olmayan bir sistem var. Had safhada kayırma var. Bakanlığın bundan haberdar olmaması mümkün değil. Örneğin elli sanatçıya destek verilecekse bunun kırk tanesi önceden belirleniyor. Daha doğrusu ayrılan bütçe paylaşılıyor. Geriye kalan küçük bir dilim de masum umutlarla başvuran yüzlerce aday arasında pay ediliyor. Böyle olmamalı. Birçok sanatçı devlet desteğini kabul etmiyor ve sakıncalı buluyor ama ben böyle düşünmüyorum. Devlet sanatçısını korumak ve kollamak zorunda. Halk kütüphanelerinin acil olarak gelişmesi gerekiyor. Dünyada kitap okuma sıralamasında gerideyiz deniyor ama bunun giderilmesi için hiçbir şey yapılmıyor. Kültür Bakanlığı ve yayınevleri başta olmak üzere bu konunun üzerine gitmeleri gerekiyor. Yayınevleri üç beş kuruş için okuru bugün aldatmakla uzun erimde kendi ayaklarına sıkıyorlar. Yarın öbür gün bedava kitap verseler okur bulamayacak hale gelecekler o zaman ne yapacaklar? Bilinçli okur herkes için yarar sağlayacaktır. Hatta bilinçli okurdan nefret eden yayınevleri için bile olumlu sonuçları olacaktır. Bunun için kısa günün karından vazgeçmek gerekiyor.

Kaynak: http://www.ekdergi.com/tottenhamin-tutunamayan-cocuklari/

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.