Tarihe ve Kahramanlara Saygı Lafla Olmuyor!
|Yusuf Yavuz|
Bir savaş düşünün… Sadece dört bir yandan kuşatılmış ulusun kaderini değiştirmekle kalmamış aynı zamanda dünya tarihinin gidişatını da değiştirmiş…
Bir savaş düşünün… Sadece tarihin akışını değiştirmekle kalmamış, Mustafa Kemal başta olmak üzere bir ulusun koynunda yatan cevherleri de açığa çıkarmış…
Her şeyin bittiğine inanıldığı bir anda, Çanakkale’yi geçilmez kılan inanç ve iradenin ortaya çıkması bütün ezberleri bozmuş, tarih yeniden yazılmak zorunda kalmıştır. Ancak bu aynı zamanda Çanakkale’yi geçmeye çalışan devletlerin dünyanın dört bir yanında sömürdüğü halklar için de umudun yeniden yeryüzünü sardığı andır…
Çanakkale Savaşının binlerce isimsiz kahramanının yanında, ‘Ocean’ adlı savaş gemisinin batmasına neden olan top mermilerini namluya sürerek İngiliz donanmasının büyük kayıplar vermesini sağlayan Seyit Onbaşı da 18 Mart’ın simge isimlerinden biri…
Ancak Çanakkale Deniz Savaşı başta olmak üzere birçok ‘milli’ değerin hatırasına yönelik yapılan saygısızlıkların bir türlü sonu gelmiyor. 276 kiloluk top mermisini sırtlayıp namluya süren Koca Seyit’in heykelleri, savaşın anısına hediyelik eşya olarak satışa sunuluyor. Plastikten alçıya, mermer tozundan metale birçok malzemeden üretilen Seyit Onbaşı heykellerinin içinde Çin malı olanlardan yerli üretime birçok seçenek var.
Fakat Seyit Onbaşı heykellerinin hiç birisi diğerine benzemediği gibi ne estetik kaygı taşıyor ne de ulusal bir simgeye yakışacak standarda sahip. Bir savaş kahramanının bu kadar kötü üretilmiş heykel ve benzeri hediyelik eşyalarla sömürülmesi en başta Seyit Onbaşı’nın anısına büyük saygısızlık.
Savaşın ardından döndüğü köyünde odunculuk ve hamallık yapan, ayakkabı yamayarak ekmeğini çıkarmaya çalışan, çalıştığı fabrikadan hastalanınca işten atılan Seyit Onbaşı, 1939’da zatürreye yakalanarak yoksulluk içinde öldü. Türkiye, kendi kaderini değiştiren kahramanlardan biri olan Seyit Onbaşı’ya büyük vefasızlık yaptı. Şimdi bırakın da hiç değilse mezarında rahat uyusun.
Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere Milli Savunma Bakanlığı ve ilgili kurumlar neden bu tür ulusal savaş kahramanlarının anısını yaşatacak olan heykel ve benzeri hediyelikler hakkında bir standardizasyon getirmiyor. Bu çok mu zordur? Köylünün ekeceği domatesin tohumuna bile standardizasyon getiren otorite ‘milli’ değerlerin bu denli özensizce yağmalanması karşısında neden bir adım atmaz?
Başta belediyeler olmak üzere birçok kurum ve kuruluş da skandal ötesi bu tür hediyeliklere pirim verip hiç bir sorgulama içine girmeden bu çarkın dönmesine seyirci kalıyor. Bu konuda istisna tavır gösterenleri bir yana koyarsak büyük çoğunluk böyle.
“Yerli ve milli” söylemlerini dilinden düşürmeyen
siyasilerin her 18 Mart’ta Çanakkale, her 30 Ağustos’ta Kocatepe, her 26
Ağustos’ta Malazgirt üzerinden içi boş milliyetçilik devşirmelerinden artık
bıktı bu toplum. Bir tek Seyit Onbaşı’nın hatırasına bile doğru dürüst saygı
göstermeyi beceremeyen bir ülke, köklerine nasıl sahip çıkacak?
Ahh Koca Seyit…
***