Şuh kahkahalar Arınç’a / Avrupa Gazetesi
Şuh kahkahalar Arınç’a
Dursliye Şahan
Memleketimdeyim. İlk durak İstanbul ve doğruca balıkçılar çarşısı.
Hani Sayın Ekmeleddin Suriyeli dilencilerden yakınır gibi oldu da bir nebze eleştirildi ya; geçiniz! Hatta bütün dilencileri unutunuz. Rabbim bana öyle birini gösterdi ki; artık bu konuda söz bitmiştir. Sizler için fotoğrafladım. Haftaya göreceksiniz ve bana hak vereceksiniz. Şu an onun kim tarafından nasıl çalıştırıldığını araştırmakla meşgulüm. Dilenci cenneti Türkiye’min en masumunu size takdim edecek olmaktan gurur duyuyorum.
İkinci durak Edremit Akçay. İğne atsanız yere düşmeyecek durumda. Kahve, restoran, mağaza ve beton bina sayısındaki önlenemez artış bütün hızıyla devam ediyor.
Ana caddede yürürken birden ışıklar arasında hareli renkler dikkatimi çekti. Hemen içeri girdim. Doğru görmüşüm içerde renk cümbüşü var. Kalabalıktan sıyrılıp içerde nefes almak iyi geldi elbette.
Karma bir resim sergisi ve ne yazık ki ressamlardan birini bile tanıyamadım.
Sahilde kızıma anlattım. Kızım olduğu için söylemiyorum ama Leyla hanım resim konusunda oldukça iyi ve sanatçıları annesinden daha iyi tanır.
Neyse ana kız şezlonglarımıza uzanmış her zamanki gibi lak lak yapmaya hazırlanıyoruz.
Hemen yanımızda genç bir grup var. Kızlı erkekli. Arınç’ın iffetli kadın tarifini tartışıyorlar.
“Kadın dediğin kahkaha atmamalı,” teorisine yapılan yorumların birkaç tanesini virgülüne dokunmadan veriyorum.
“Kesin hanımı güzel gülemiyordur.”
“Dikkat dağıtmak için yapıyorlar.”
“Adam doğru söylüyor. Hamiyet’i düşünsene.”
“Doğru valla. Ağzında çakıl taşı var sanırsın.”
“Banu Alkan’ı Meclise yollayalım, neremi şarkısını söylesin.”
“Hadi güzel gülme yarışı yapalım.”
Evet, sonunda iş yarışma haline dönüştü. En ilginci de şuh gülme kısmıydı. Ben gülmeyi Allah vergisi sanırdım meğer daha çok teknikmiş. Yani biraz çalıştığınızda şuh kahkahalar atabiliyorsunuz. Hatta cadı kahkahası diye bir terim bile varmış. Utanmasam ben de deneyecektim ama; “Teyze sana ne oluyor?” demelerinden korktum.
Ne yazık ki tekniği kapamadan kalkmak zorunda kaldım. Çünkü kızımla zevklerimiz uyuşmuyor. Gülme yarışmasını çok banal buldu.
Sonra aynı sergi salonuna birlikte girdik. Resimlere bayıldı. Amatör bir grup olmasına rağmen çok iyi işler çıkarmış olduklarını söyledi.
Ne zaman yeni bir şehre gitsem; gözüm sanat etkinliklerine takılır. Gitmeyecek olsam da merak ederim. Hele böyle kolayca gezilecek sergi salonlarına filan mest olurum.
O şehirlerden ayrıldığımızda aklımızda en çok onlar kalmıyor mu? Ya da o şehirleri diğerlerinden ayıran, kimlik kazandıran nedir ki?
Ressam Gülseren Kayalı önderliğinde çalışan Akademi Zeytinli katılımcılarının ‘Benim Dünyam’ isimli karma sergisinin isimsiz kahramanları; Meral Kırımtay, Gönül Tufan, Serap Dostal, Ayla Şen, Gülçin Ayla, Güllü Ergin, Basri Günhan, Hilal Akar, Ender Birkal, Nudiye Erdemli, Gürgün Aktan, Bilge Göral, Hatem Bal, Kübra Kırım, Filiz Sarp, Nilgün Demirel, Nedime Erkan ve Fatma Kaya’yı yürekten kutluyorum.
Sağlıcakla kalınız…