ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Sırlar Sineye Yazıldı | Haşim Hüsrevsahi

Sırlar Sineye Yazıldı | Haşim Hüsrevsahi

Böylece Sultan Ali; askerî vazifeler için İsmail’i, dinî ve irşat vazifeleri için İbrahim’i halef tayin etti. Şayet İsmail cenk meydanlarında yenik düşerse İbrahim ecdadının irşat yolunu gösterecek, sûfî silsilesini sürdürecekti. Ancak Akkoyunlu Sultan Rüstem, üç kardeşin de kanına susamıştı. Bu iki halka kopmalıydı ki Erdebil Dergâhı’nın zinciri kopsun.

Herkes bir ağızdan, “Hu!” dedi.

“Binlerce yıldan beri bize gelen sırlar şimdi Şeyh’imiz İsmail’in göğsünde… O sırlar kendini aşikâr etmedikçe kimse öğrenmeye kalkışmaya… Onun görmeyesiniz dedikleri size gurug[1]sayılır.”

“Hu!”

“Canlar… Biliniz ki sır, sır içindedir; nur nar içinde, nar nur içinde, nur çırağ içinde, çırağ kandil içinde, kandil cam içinde, fanus içinde! Bilin ki bu yeryüzü ve cümle kâinat bir mumdur bir fanus içinde… Ve o fanus bir sirac içinde… Sirac içinde yıldızlar… O yıldızları unutmayın… O yıldızlar içindeki ve onlardan öncesindeki ve dahi Hazreti Âdem yokken var olan o Yeşil Nur’u unutmayın, o Beyaz Nur’u unutmayın! O nurların yarılmasıyla saçılan nurları unutmayın!”

“Ya Hak! Ya Hu!”

Sultan Ali; daha sonra aralarında Lala Hüseyin Bey, Kaçar Kara Piri Bey, Abdal Bey ve Talışlı Dede Bey’in de bulunduğu en güvendiği yedi sûfîyi seçip İsmail ve İbrahim’i emniyet içinde Erdebil’e götürmeleri için onlara emanet etti. Bu kez kükreyerek seslendi:

“Ve şimdi! Beni ceylan yavrusu görmeyin çakallara, sırtlanlara kendimi yem edem! Bu kılıç vurdukça vuracak, bu yürek çarptıkça ya Hu ya Ali deyip saldıracak!”

“Ya Hu! Ya Mohammad, Ya Ali!”

“Şimdi gecenin karanlığı size perde olsun… Vurun gecenin döşüne gidin… Sizi bekleyen kapılar var… Sizi bekleyen canlar var. O hak günü gelip çatıncaya değin bu geceyi anımsayın. Bu mumu anımsayın. Onların zulümle serdikleri karanlıkları siz ışığınızla aydınlatın. Onların karanlıkları perde perde üstüneyse siz hakka sığının, ışığı ışık üstüne saçın… Nuru bırakmayın!”

Sultan Ali bir an duraksadı ve sonra kederli bir sesle devam etti sözlerine:

“Şimdi uzun yılların karanlık gecesi atamızın, mürşidimiz Şah HaydarŞeyh Haydar’ımızın şafağına varmakta. Şimdi hakikatın kılıcı şafağın perdesini yarıp yırtmak üzeredir! Yarın güneş, Hakk’ın takdir ettiği tepelerde doğunca gözlerinize inanın ve şu anki şafağı anımsayın!”

İsmail, o yaştaki bir çocuktan beklenmeyen bir vakarla Sultan Ali’ye yaklaştı. Onun iki elini iki küçük avucuna alarak üç kez öptü; bir alnına, bir sağ, bir sol gözüne koydu. Genç Sultan Ali eğilerek İsmail’in gözlerinden üçer kez öptü. Onun önünde diz çöktü. İbrahim ve bilcümle erenler diz çöktü, alınlarını yere koyup Allah’a secde ettiler. Sultan Ali dudaklarını karşısında dimdik duran İsmail’in sol göğsüne koyup gözlerini kapatarak bir an duraksadı. Gözlerinden bir damla yaş aktı. Herkes sus pus. Bir tek lambanın aleviydi kımıldayan. Bir tek ruhun sesiydi duyulan. Otağ bir gül rayihası içinde. Sultan Ali gözlerini açıp dudaklarını İsmail’in sol döşünden kaldırınca dikeldi. Otağ “Hu” seslerine boğuldu. Sultan Ali son fermanını verdi yedi sufiye:

“Gidin! Yolunuz açık olsun!”

Şafak sökerken kardeşler iki ayrı yola koyuldular: İsmail ve İbrahim, Erdebil’e kaderlerinin kapılarını açmaya; diğeri Akkoyunlu Rüstem’le vuruşmaya. İbrahim suskun. Kuran’ı anadili Türkçeye çevirten Şah Uzun Hasan’ın gözünün nuru, kızı Halime Begüm Aga Alemşah Hatun, elinde Kuran, Erdebil’de tan yerinin kızılını omuzlarına alarak yola vuran üç oğlunun yolunu bekler. İsmail’i ve İbrahim’i çevreleyip ateş çemberinden kaçırıp çıkaran yedi halife, yedi şahindi, yedi mürit!

Diğer cengâverler Sultan Ali’nin peşinden çektiler kılıçlarını, ya Hu deyip çağırdılar. Atlılarını naralar atarak mahmuz vurup dehlediler. Omuz omuza.Atlar nefes nefese… Atlılar ses sese… “Velleyliizaas’ase, vessobhiizateneffese!” Sultan Ali bu ayetleri mırıldanırken atların toynakları çarptıkça yolun taşlarına kıvılcımlar saçıyordu kara toprağa… Şafak sökmek üzereydi. Bu küçük fakat inanmış atlı grubu gözleri alaca karanlığın perdesini delerek ilerliyordu. “Yemin olsun!” diye mırıldanıyordu Sultan Ali bu kez. “Yemin olsun bu atlara, sabah vakti saldıranlara, yemin olsun bu kıvılcımlara…” Ve aniden bağırdı: “Yemin olsun bu kıvılcımlara!”

Ve bu ateş beklenmedik bir anda vurdu İbe Sultan’ın atlılarının kalbine. Yıl 1494 idi.


[1] Türkçe. Görülmesi yasak olan.

[2] Kuran, 81. Sure, 17 ve 18. ayetler: Yemin olsun dönen geceye ve yemin olsun ışıyan sehere!

[3] Kuran’daki Adiyat suresine işaret edilmiştir. “Dörtnala giderken atların nallarından ateş yaktılar, seher vakti düşmana vurdular, tozu dumana kattılar, düşmanı çembere aldılar… Bu düşmana dalanlara yemin ederim ki…”

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.