Sigmund Freud | Hayatı ve kitapları
Psikanalizin babası sayılan Sigmund Freud belki de belki de psikanalize en ihtiyaç duyan kişilerden biriydi. Birçok korkusu, nevrozu, hastalığı vardı. Freud’un tuhaf yaşantısının ve belki de bir tek kendisinin anlayabileceği garip düşünce yapısının, hayatının her alanında yansımasını görmek mümkün. Peki Sigmund Freud bugün neden bu kadar çok merak edildi? Mersin’de 25 kişiyi dolandıran Mustafa K. Freud’un kitaplarını okuyarak kadınların psikolojisini çözdüğünü ve bu sebepten dolayı onları kandırıp dolandırdığını itiraf etti. Bu dikkat çeken haberin ardından vatandaşlar Sigmund Freud ile ilgili bilgileri araştırmaya başladı.
SİGMUND FREUD KİMDİR
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilir.
Özellikle Albert Einstein ve Karl Marx ile birlikte geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran isimlerden biri olan Sigmund Freud, bilinçaltını keşfeden ve psikanalizi kuramsallaştıran bir isim.
Bu önemli kişiliğin hayatı hakkında oldukça enteresan bilgiler mevcut. İnsan ruhunu büyük bir titizlikle analiz eden Freud’un hayatından ilginç anektodlar öğrenmek istiyorsanız buyrun başlayalım. Asıl adı Sigismund Schlomo Freud olan Avusturyalı bilim adamı, şimdilerde Çekya sınırları dahilinde olan Freiberg kentinde 6 Mayıs 1856 tarihinde doğdu. O doğduğunda 41 yaşında olan babasının önceki evliliğinden 2 çocuğu vardı. Freud’un annesi Amalia ise kocasından 20 yaş küçüktü. Freud’un babasının iş hayatındaki çalkantılı durumu onları Freiberg’den Viyana’ya göç etmeye zorladı.
Freud’un toplamda 7 kardeşi vardı ve o en büyükleriydi. Buna karşın Freud’un annesinin gözde çocuğu olduğu bilinmektedir. Zira annesi Freud’a “Altın Freud” adını vermiştir.
Sigmund Freud’un arkadaşlarıyla olan ilişkisi biraz garipti. Bir konuda arkadaşlarıyla aynı fikirde değilse arkadaşlarını sadakatsizlikle suçlardı. Hatta en yakın arkadaşlarından olan Carl Jung ile bir konuda anlaşamadıkları için Freud bayılmıştı. Jung’un ona söylediği bir sözü onu öldüreceği şeklinde yorumlayan Freud, bayılmanın bilinçaltı anksiyetelerine karşı bir savunma mekanizması olduğu savunur.
AŞK YÜZÜNDEN DOKTOR OLDU
Freud, 26 yaşındayken kendisinden beş yaş küçük Martha Bernays’a sırılsıklam aşık oldu. Freud’un o dönem bilimsel araştırmalar yaptığı laboratuar ise ona bir aile kuracak kadar maaş vermiyordu.
Biricik aşkına yazdığı mektupta Freud şöyle diyor:
“Güzel sevgilim, sana olan aşkımı kanıtlamak zorunda olmam bana acı veriyor.”
Martha ile tanıştıktan 6 ay sonra bilimsel araştırma kariyerini bırakıp doktor olan Freud, 3 yıl boyunca Viyana Hastanesi’nde eğitim gördü. Bu dönemde Almanya’ya taşınan nişanlısını nadiren gören Freud, 4 yılın ardından sevdiği kadınla 4 Eylül 1886’da evlendi. Çiftin altı çocuğu oldu.
Freud Viyana Üniversitesi’nde yaptığı çalışmalarda zooloji dersleri aldı ve dört hafta boyunca yılan balığının testiklerini inceledi ancak kayda değer bir şeye ulaşamadı.
KONUŞMA TERAPİSİNİ BULDU
Günümüz psikoterapistleri arasında Freud’un teorileri hakkında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da onun bulduğu tekniklerin pek çoğu hala kullanılmakta. Konuşma terapisi de psikanalitik terapinin önemli unsurlarından biri rolün. Konuşma terapisi sayesinde kişinin hayatını zorlaştıran belli bazı olay örgüleri psikanalist tarafından analiz edilir. Psikanalistler, özellikle çocukluk döneminde yaşanan olaylar ile bilinçaltındaki duygu ve düşüncelerin ruhsal açıdan kişiyi rahatsız edebildiği görüşünü paylaşmaktadırlar.
Ayrıca yukarıda görmüş olduğunuz divan Freud’a bir hastası tarafından hediye edildi. Konuşma terapisi metodunu uygulamaya başladığında hastalarını divana yatıran Freud’a, tedavi ettiği hastası Madame Benvenisti tarafından üzerinde İran halısı serili bir divan hediye edildi.
FREUD’UN ÖLÜM NEDENİ
Freud hayatı boyunca tütün kullandı ve kansere yakalandı. Hatta ölene kadar tütünü bırakmadı. 1939’a kadar otuz kez ağzından ameliyat olan Freud’un durumuna doktorların yapabileceği bir şey kalmadı. Bunun üzerine doktorlardan ötenazi talep eden Freud’a üç doz morfin verildi ve Freud 23 Eylül 1939’da 83 yaşında Londra’da öldü. Öldükten sonra yakılan Freud’un mezarı Londra’daki Golders Green Crematorium’da bulunmaktadır. Hatta 2014 yılında hırsızlar mezarlıktan onun küllerinin bulunduğu vazoyu çalmaya çalışmışlardır. 2300 yıllık antika değerindeki bu vazo Freud’a arkadaşı Marie Bonaparte tarafından hediye edilmişti.
SİGMUND FREUD SÖZLERİ
Şimdi de isterseniz 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden olan Sigmund Freud’un ilham verici bazı sözlerine bakalım.
• Sözcüklerin sihirli bir gücü vardır. Kişiye ya en büyük mutluluğu ya da en derin üzüntüyü getirirler. Sözcükler öğretmenden öğrenciye bilgi aktarırlar. Sözcükler konuşmacıya düşüncelerini ve kararlarını ifade etmek ve dinleyici kitlesi elde etme imkanı sunar. Sözcükler en kuvvetli duyguları harekete geçirme gücüne sahiptir.
• Amerika insanlık tarihinin gördüğü en büyük deneydir. Ama korkarım bu deney başarıyla sonuçlanmayacak.
• Din, koca bir yanılsamadır ve gücünü içgüdüsel arzularımızla uyuşmasından alır.
• Din, çocukluk nevrozuna benzetilebilir. Nasıl çocuklar bu nevrozu atlatabiliyorlarsa insanoğlu da din denen bu nevrozu aşabilir.
• Güzelliğin bariz bir kullanım alanı yoktur. Keza güzelliğe yönelik kültürel bir ihtiyaç da yoktur. Ancak insanoğlu güzellik olmadan yapamaz.
• Bireyin özgürlüğü medeniyete bir katkı sağlamaz. Aksine, insanlar medeniyet olmadan önce en özgür zamanlarını yaşıyorlardı.
• Çocuklar feci halde bencildir. İhtiyaçlarını son derece yoğun bir şekilde hissederler ve ne pahasına olursa olsun ihtiyaçlarının doyurulmasını isterler.
1856’da o zamanlar Moravia denen topraklarda doğmuştur Sigmund, ki şimdi çek cumhuriyeti sınırları içinde kalmaktadır Moravia, ve adı pribor olmuştur (1990 yılında, çöken komünizmle şehrin “Stalin Meydanı”nın “Freud Meydanı”na çevrilmiş olduğunu da sözün ve dikkatin dağılması pahasına belirtmek istiyorum).
Freud’un çocukluğu
Babası oldukça başarısız bir pamuk tüccarıdır. Moravia’da da yetersizlikten yetersizliğe koşunca aile önce Almanya’ya, ardından da Viyana’ya göçer. Dört yaşında kısa pantolonlu bir sabi iken ayak bastığı Viyana’yı Sigmund sevecek ve bir seksen yıl kadar daha orda kalacaktır.
Babasıyla annesi evlendiklerinde Frau Freud yirmi yaşındadır ve kırk yaşındaki baba Freud’un üçüncü eşidir. Anlattıklarına göre zayıf, çekici, koruyucu, sevgi dolu bir kadındır ve ilerde Oedipus kompleksi teorisinin de öngöreceği gibi Freud’un ona karşı tutkulu, seksüel bir bağlılığı vardır. Babasına karşı hep kızgınlık, nefret, kıskançlık hissettiğini, daha iki yaşında iken bile kendini ondan daha üstün gördüğünü yazmıştır Freud bir tek bana okuttuğu günlüklerine.
Freud’un annesine karşı hissettikleri karşılıksız değildir ama. Annesi de ilk çocuğu olan Sigmund’la çok övünmektedir ve ilerde onun büyük bir adam olacağından emindir. Freud hayatı boyunca çok kendine güvenli, yoğun bir başarma azmiyle ve şan şöhret hayalleriyle dolu yaşadıysa bunu biraz da annesinin ona karşı girdiği tavra bağlayabiliriz. Kendisi bağlamış en azından, “annesinin tartışmasız gözdesi olan bir adam hayatı boyunca bir fethetme duygusu, bir başarılı olma inancı taşır, ki bu da onu genellikle gerçek başarıya götürür” demiş (ruhunu son çağırdığımdaki sohbetimiz sırasında dedi açıkçası bunu, ben not aldım).
Freud ve annesi
Freud ailesinde sekiz çocuk vardır. İkisi zaten başka annedendirler ve kendi çocukları olan yetişkin insanlardır. Sigmund’un kendi öz kardeşleri ile arası ise gayet mayhoştur. Kardeşleri doğdukça anne sevgisini paylaşacak olmak ona kıskançlık ve öfke nöbetleri geçirtmektedir.
Böyle birtakım psikolojik sorunları vardır belki, ama çocukluktan beri zehir gibi işlemektedir kafası, ve bu ebeveynleri tarafından da desteklenir. Mesela freud -ailede diğer çocuklara nasip olmamış- özel odasına kapanıp ders çalışır ve yemeklerini bile odasında yer vakit kaybetmemek adına. O ders çalışırken rahatsız olmasın diye kızkardeşleri piyano çalamaz hem. Halbuki Freud’un iki sene küçüğü Hildegard gerçekten de çok yetenekliydi, belki bir Clara Schumann olacaktı bu aile baskısı olmasaydı (bunu da Hildegard anlattı son sefer derin bir iç çekişle).
Freud liseye yaşıtlarından bir sene erken gider ve hemen hemen her derste sınıf birincisi olur. Almanca ve İbraniceyi çok iyi konuşmasının dışında lisede Latince, Yunanca, İngilizce ve Fransızca öğrenir; İtalyanca ve İspanyolcayı kendi kendine söker. Gerçekten büyükmüşsün sigmund.
Freud ve babası
Askeri tarih de dahil olmak üzere pek çok ilgi alanı varken o kariyer yapmak için o yıllarda Viyana’daki bir Musevi için gelecek vaad eden tıbbı seçer. Kendi de kullanarak kokainle deneyler yapar uzun süre ve bağımlılık yaptığı ortaya çıkıncaya dek kokaine mucize ilaç, Panacea muamelesi yapar. Akademik kariyerden onu üniversitedeki bir hocası vazgeçirir; profesör olana kadar çok zaman geçecektir ve ciddi maddi zorluklar çekecektir, oysa onun Martha Bernays’la evlenmek için acil paraya ihtiyacı vardır. Böylece özel bir klinik açar. Bunu izleyen yıllarda hipnoz ustası Charcot’yla ve konuşarak tedavi etme fikrinin babalarından Josef Breuer’le çalışır; ünü, başarı grafiği annesinin en zengin düşlerini bile aşar.
Teorilerine bakıp da Freud’un bir nevi seksomanyak olabileceği fikrine varıyorsanız bütünüyle yanılıyorsunuz. Gayet olumsuz bakmaktadır Freud sekse; onu zararlı, aşağılayıcı, hayvansı bir ihtiyaç olarak görüp, zihni ve vücudu kirlettiğini yazar. Kendisi de göründüğü kadarıyla kırk bir yaş itibariyle cinsel faaliyetlerine nihayet vermiştir. Zaten evliliğinde de zaman zaman iktidarsızlık çektiği ve de kondomdan ve Coitus İnterruptus’tan (o dönemin standart doğum kontrol yöntemleri) tiksindiği için seksten kaçındığı da anlatılır.
1920 ve 30’larda kariyerinin zirvesindeyken sağlığı da gitgide kötüleşmeye başlar Freud’un. 1923’ten ölümüne dek geçen on altı yılda ağız kanseri için (günde yaklaşık yirmi puro içen de bir adammış yalnız) otuz üç ameliyat da dahil bir sürü acı verici tedaviden geçer.
Bu arada siyasal çalkantılardan da nasibini alır adamımız. Hitler 33’te iktidara geldiğinde Einstein ve Hemingway’la beraber onun kitaplarını da yaktırır. 1938’de Naziler Avusturya’yı ilhak ettiklerinde (bkz: Anschluss), tüm baskılara rağmen Viyana’yı terk etmeyi reddeder Freud, evi defalarca Nazi grupları tarafından basılır. Ancak kızı Anna* tutuklandıktan sonra Londra’ya geçmeyi kabul eder. Ve dört kızkardeşini de konsantrasyon kamplarında kaybettiğini insanlık adına utanarak söylemek istiyorum bu noktada.
Freud’un sağlığı kötüleşse de zihni hiç bulanmaz ve hayatının son gününe kadar çalışmaya devam eder. Ama 1939 Eylülünde acılar dayanılmaz hale geldiğinde doktoruna “artık bu işkenceden başka bir şey değil ve hiçbir anlamı yok” demek zorunda kalır. Zamanında ona gereksiz acı çektirmeyeceğine söz vermiş olan her doktor biraz fazla doz morfinle bu hayata son verir ve yeryüzünden şu ana dek geçip gitmiş seksen milyar insan içinde çağımızı en çok etkilemişlerden biri olarak dünya ölülerine katılır Freud.
Kaynak: Yeniçağ; Sigmund / Freud kimdir?/Hayatı ve kitapları.