Sevdaya düşmüş yürekler | Yılmaz Pirinççi
Acılar yapışır bir zaman.
Sonra yavaş yavaş yeniler kendini yediveren bir gül gibi.
Bir gül, usulca dökerken yapraklarını bir tomurcuk gülümser yeniden.
Yani Anka kuşu uçmuyor olsaydı eğer,
Sevdaya düşmüş bir yürek olurdu.
Toprağa kök salsa yediveren…
Suya karışacak olsa Fırat ile Dicle ye verirdi canını
Bir zaman ol deselerdi,
Bir eliyle geceye sarılır, gündüzü tutardı bir eliyle
Ne kadar gözü kara olabilir mi diye sorsan?
Papatyayım derdi sana
Kokusunu vermek için boynunu aşka uzatan.
Ve hep sevdasından şüphe edenlerin parmaklarında yaprak yaprak vurulan
Hadi bir saksıya gir desen
Sardunya olayım derdi.
Sen beni unutsan da ben seni unutamam.
Beklerim der gibi.
Günlerce susuz kalır.
Yinede bir intihara vermezdi bedenini
Bir söze düş desen.
Yâda gömeyim desen seni.
Aşk derdi.
Herkesin bildiğini sandığı…
Ama hiç kimsenin bilmediği aşk…
Koy şimdi elini sol göğsünün altına
Dünyanın en büyük mucizesi karşında…
Aynaya bak…