Sensiz Geçmesin Hiçbir Mevsim | Gülüm Çamlısoy
Yaralı bir düş’ üm ben düşünce gücüme yenik düşen özlemin efkarı. Bol keseden yalnızlığı öğütlüyor Tanrı ve misilleme yapan iblisin kin kokan nefesi, yaralı dudağı.
Mevsimler örüyorum, anne
Mendilimde kan izi ölüm tüten ihtiraslı gölgelerin.
Sensin sevmeyi öğreten
Hüküm giydim ben sevgiden ta ezelden…
Meşrebim aşk ve ateş
Bulamacı karanlığın
Ellerim hala sıcak, annem
Derine doğan güneşin sıcağı
Öven, seven, tek kanıksayan ve koruyan
Sadece sen
Bir düş’ üm ben anne
Düşündüğünden de masum bir resim
İçimi boyadığım gün ve gece
Kırık bir mandala takılı aklım
Nidaları soğuk ölü evrenin
Kıyıma uğradığım milyon hüzün
Kıyama durduğum
Ah, güzel yüzün ve mevsim…
Kanaviçeler adadı bana dünüm
Öğretilerin gizi ve izi
Tüten dumanısın içimdeki çocuğun
Tutan elimi sadece sen
Sevdiğim kadar mutlu ve huzurlu isem
Öncemde saklıdır neferi gönlün
Sonrama beyitler yağdırdığım
Verilmiş bir kere hükmü ölü günün.
Ağdalı sözcükler kulağımı çınlatan
El uzattığım her insan
İman gücümde saklıdır gülüşüm
Aşkın verilmiş bir kere cezası
Hangi polisti, söyle anne, durduran?
Sevmekten giydiğiniz hüküm, bayan.
Bayağı bir gölge olmadı takılan peşime
Aklın ve aşkın neşri
Kırık tokama yağan kar misali
Öykündüğüm sadece huzur ve sen ve öncem.
Batılı evrenin
Kat çıktığım hidayetin ve de:
Sönen neşem ve nefesim
Bir buyruksa hiçliğin marifeti
Kopan ip mi yoksa yalnızlığın hikmeti?
Hangi rengim ben hangi evrede saklı?
Hangi yankıyım ben yangını efkârlı?
Hangi sözcüktür adıma denk düşen, anne?
Düştüğüm her çukurda uçmaksa marifet
İdam hükmüne karşı çıkan meleklerimin kanat sesi
Devingen ruhum
Delişmen yüreğim
Efkârı da neşeyi de şık bir ceket gibi taşıdığım
Aştığım dağlar, engebeler
Gölgeme sundum ben son emri
Bari o terk etmesin beni
Bir de sen ve Rabbimin kucağı koştuğum
Her dara düştüğümde yağdığım
Yağan rahmeti beklerken köşemde
İzbelerde saklı her rengi beyaz bildim de anne.
Akıdır alnımın
Nurudur varlığımın
Katlandığın kadar kat ettiğim
Katledilen ömrün her durağı
Solan bir çiçek olsam ne ki, anne?
Yeter ki sen solma soldurma evladını.
Evhamlı bir mehtabım ben
Sevdikçe büyüyen güzergâhım
Sevilmek olsa da meşrebim
İmkânsızı yalnızlığımın günbegün büyüyen.
Sormadım asla, neden, diye
Sorguladım kendimi sadece
Olmazın oluru bir düş’ e mahal veren
İçre dönük sesi eşrafın
Ah dahi etmeden
Ördüğüm ağıtlar
Gördüğüm her karede yağan kar misali
Gönlün rotasıdır umut
Kardığım önüm
Sağın solun umurumda olmadığı
Bir dünya isem ben…
Seninle doyumsuz ruhumun kanatlandığı
Emsalsizdir içimden geçen
Enkazıdır da şiirlerim yâd ettikçe yandığım
Yağdırdığı Rabbimin
Yalnızlığın tetiğine basılı bir şiir olsam ne ki
Bir hüzün durağı bir de umut
Kırıldığım kadar kıramadığım dünya ahalisi.
Esvabım mavidir gözlerin gibi
Endamım yeter ki kabul bulsun
Rabbime koştuğum anbean
Tüten her yanıkta sönen ateşin aşkla imtihanı
Senle varım senle yoğurduğum ömrüm
Tülü titreyen bir pencere
Tüy diken ne çok kelam
Lakin yoktur cevabı sunulanın
Sadece beklerim
Beklendiğime dair içimden geçen
Sunumu kaderin başım gözüm üstüne, annem
Koyuldukça gözleri gecenin
Baş koyduğum huzura duyduğum özlem
Sensiz de geçmesin artık hiçbir mevsim…