Sen, Sen Adalı Kız, Ah! / Elif Yavaş
“Sen, Sen Adalı Kız, Ah” Kitabın Yazarı; Sibel Unur Özdemir’in…
Edebî cümlelerde yol aldı kalemim. İlk kitabını okumaya başladığımda bir çocuk romanı olan “Mutlu Köpekler Gezegeni” ile kaleminden ve iç dünyasından haz duyduğum bir kadın yazarımızın öykü kitabıyla tanıştırmak istiyorum sevgili kitap kurtlarını: Sibel UNUR ÖZDEMİR’in “SEN, SEN ADALI KIZ, AH!” öykü kitabı. Anadolu’nun bağrından, günlük hayatın içinden kahramanlar ve yöresel şiveyle yürekleri ısıtacak hikâyeciler barınıyor kitapta. Eser 185 sayfadan ibaret ve akıcı, son altı sayfada da yazarımızın diğer kitap kapak görselleri mevcut.
Kitabın ‘Sunuş’ kısmında Sibel Hanım kendine has yorumlarla gayet içten cümleler sunmuş. Öykülere başlamadan evvel Prof. Dr. Nurullah Çetin’in “Sahici Bir Duyarlıktan Süzülen Hikâyeler” başlıklı yazısı aynı eseri tamamen irdeleyip eleştiri süzgecinden geçirerek bizlere tanıtmış. İki değerli kalemin samimî yorumlarını barındıran ön yazılarından sonra şahsen kendim çok da açıklayacak cümleler bulamadım. Kendi cümlelerime yer vermeden evvel yazın dünyasında benden daha tecrübeli iki değerli kalem üstadının cümlelerini paylaşmak istiyorum öncelikle. Öykü tanımı herkese göre farklılık içerir. Olay hikâyesi yahut durum- kesit öyküsü üzerinden de yazıya giriş yaparız. Kimi öyküler deneme, edebî mektup ve şiir havasını barındırır kaleminde. Kimileri ise öykü ile roman arası geçiş dönemi yaşar, kısa roman ile uzun öykü arasında zikzak çizer de türüne karar veremez insan. Tıpkı Türk Edebiyatımızın ilk köy romanı olarak kabul edilen Nâbizâde Nâzım’ın Karabibik adlı eserinde olduğu gibi. Karabibik’in ilk köy romanı mı yahut uzun hikâye mi olduğuna dair epey tartışma yaratılmış. Sibel Hanım’ın bu eserinde de Sait Faik Abasıyanık’ın durum hikâyesi türündeki, Çehov tarzı öykülerin deneme türüyle birleşen akıcılığı yer almakta. Kitaba ismini veren “Sen, Sen Adalı Kız, Ah!” ilk öyküsüyle beraber öykü kitabımız toplamda on sekiz öyküden oluşuyor, hayatın içinden satırlarla göz kırpıyor. Sunuş kısmında yazarımız öyküyü nasıl tanımlamış diye bir de onun gönül penceresine uzanıp kendi cümlelerine yer verelim:
“Kaç milyar kişi nefes alıyorsa yeryüzünde hepsinin bambaşka bir hikâyesi vardır. Her insan hayattır çünkü. Ve her hikâye farklı bir insan. Geçmişten geleceğe uzanan ve uzanmaya devam edecek geniş bir yelpazedir öykü. Hayatın içinden kopup gelir. İnsanı anlatır her haliyle.……. Anlardan oluşur öykü. Yaşamdan, insanlardan beslenir. Yüreğimize dokunur. Gitmediğimiz, görmediğimiz yerleri ayağımıza getirir, fikir sahibi yapar. Gidip görme arzusu yaratır belleğimizde.….. An olur bir olay anlatır bize canlı canlı. An olur durum hakkında bilgilendirir. Uzun olur, kısa olur ve can evinden vurur okuyanı. …”
Yazarımızın kendi kitabında yer verdiği öyküye dair yorumları gayet çarpıcı. Her birimizin günlük yaşamdaki yaşamöyküsü de bir senaryodan ibaret şu fani dünyada. An’lar gider anı’lar kalır gün gelir, yaşantılar kaleme sığınır günbegün. Bir de kitaba dair hikâyelerde Prof. Dr. Nurullah ÇETİN’in edebiyat dünyasından bakalım Sibel UNUR ÖZDEMİR’in hikâyelerine. Benim ve bu iki yazarımızın “Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM)” adına katıldığı güzel projeler ve köşe yazılarımız doğrultusunda, iki değerli büyüğümün yorumlarıyla yorumlamak isterim bir de. Nurullah Çetin’in bu kitaptaki yorumları:
“Sibel Unur Özdemir, ‘Sen, Sen Adalı Kız, Ah!’ adlı kitabında topladığı hikâyelerle özellikle günümüz Türk toplumunun bazı kesimlerinin hayatına, sorunlarına ve ruh dünyasına, tabii en çok da kendi dünyasına ışık tutuyor. Çok iyi bir gözlemci ve izlenimci olan yazar, içine girdiği, değişik şekillerde temasta bulunduğu kişi ve kesimleri sunmada çok başarılı…….”
Yazarımızın roman, edebî mektup-mensur şiir ve hikâye türündeki kitaplarını okuyup değerlendirmeye alırken epey haz duydum. Kelimeleri kıvrak, akıcı bir üslûpla kullanması okuyucuyu asla sıkıp yormuyor. 14 Kasım 2018 Çarşamba günü Ankara’dan, Sibel Hanım’dan şahsıma imzalı hediye gelen üç güzel kitapla mutlu olmuştum. Hem de Öğretmenler Günüme on gün kala sürpriz oldu. “Sen, Sen Adalı Kız, Ah!” adlı hikâye kitabında 14.11.2018 tarihli imzalı: “Gül yürekli, güzel insan Elif Yavaş’a… Ömür boyu mutluluk dileklerimle….” cümlesiyle noktalanan el yazısı hâlen kitap rafımda ve çalışma masamda duruyor. “Elveda Lasinya” kitabı da Kasım-Aralık 2018’de uyku öncesi başucu kitabım oldu hep.
Hikâye kitabımız Ankara’da 2018 yılında Ürün Yayınlarında basıma geçmiş ve kapak tasarımı da gayet hoş. Eski yıllar, deniz, gemi, fayton sefası ve yazarımızın zarif fotoğrafı ön kapakta nostaljik bir kartpostal olmuş. Arka kapakta da bu kitaba ismini veren, yani “Adalı Kız” şiirinin sahibi olan rahmetli babası şair Orhan Erol UNUR (Şiirini Mayıs 1961’de yazmış.)’un mısraları yer alıyor. Kitaplar çocuklarımız gibidir ne de olsa, sulanmayı bekleyen gül misali olur her biri okundukça. Bağış yaparız kitaplarımızı yahut yazarlarımızı tanıtarak eserleriyle yaşatırız, ithafta birilerinin ismini ölümsüzleştiririz, yazarken bile çile bülbülü oluruz âdeta. Kitabın ithaf cümlesi de hoşuma gitti, paylaşmak istedim:
“Her dem yanımda olan, desteğini esirgemeyen, beni yüreklendiren, hayat arkadaşım, sevgili eşim, Güner Özdemir’e”
Başarılı insanların arkasında ona güç veren hayat arkadaşı, sevgi sunan ailesi ve kültürel çevresi olunca o başarı daha da taçlanıyor emin olun. Gelelim içindeki hikâyelere… Kitap 185 sayfalık ve on sekiz adet toplu öyküden ibaret. Elbet hepsini tek tek kaleme alıp yorumlasam on sekiz ayrı yazı oluşurdu ve buna da vaktim yetmez. Kitabı okumayanların da merak etmeleri adına yüzeysel geçeceğim. “Bergüzar” adlı hikâyede hüzünlendim mesela. Ailenin gözbebeği olan yarış atı Bergüzar’ın sakatlanması ve son hâli tüm hayvan severlerin yüreğini burkacak. Olaylara anlık girişlerle durum hikâyesinin izlerini hissediyorsunuz. Toplum kesitinden hayatın akışındaki her insanın yüreğinden geçenler, hüzün, matem, sevinç birikmiş de bal olmuş her bir öyküde. “Cemaati Müslümin” konu başlıklı yazıdan epey keyif alıp da tebessüm ettiğim doğrudur. Burada halk arasında yaşanıp da dilden dile gezen bir olay kaleme alınmış ve hırsızın bir ailede düştüğü komik durum ile o gece genç çiftin evinde yaşananlar tatlılıkla sonuca bağlanmış. Yazarımızın birçok hikâyesinde betimleme, ruh tahlili, iç konuşma ve sorular, mekân portresi hoş. Cemaati Müslümin hikâyesinin giriş cümlesindeki paragraf kısmına yer verelim:
“Abajurun yere düşmesi sonucu çıkan şiddetli ses ile araladı gözlerini Hüdaverdi. Rüya mı gerçek miydi duyduğu gürültü? Anlamaya çalıştı uyku sersemi. Yatağın içinde doğrulmasıyla karısının misket gibi parıldayan titrek gözleri ile karşılaştı.”
Meneviş gözler, misket göz, kemik rengi pardösü, lepiska saç, ametist kolye, leylak rengi elbise ve daha birçok görsel izlenimler her hikâyede sanki resim çizdiriyor okuyucuya. Bir okuyucu kitap satırları arasında gezinirken o ortamı, kahramanları hayal edebilmelidir. Hanımeli çiçeğinin kokusunu, rüzgârın saçlarınızı dalgalandıran edasını, güneşin sıcaklığını, çileğimsi kokan meyvelerin tadını hissedebilmeli tüm uzuvlarımız. Sanki yazarın kaleminden çıkanları birebir yaşarcasına ruh dünyamız ikiz olmalı sayfalarda. Bu güzel kitapta “Günlerden Bir Gün” başlıklı yedi sayfalık yazıdan da etkilenmiştim. Hızır Aleyhisselâm ile ilgili yaşanan günlük bir olay ve her insanın niyetini yoklayan yaşanmışlıklara tanık olunca tüyleriniz diken diken olacak. Kim bilir belki de günlük hayatta Hızır’a kaç kez rastladık da farkında değiliz. “Unutulmaz” adlı Erzurum hikâyesinde yaşanmış sahnelere, terörün lânet yüzüne, genç çiftin çaresizliğine şahit olurken sanki o soğuk kış gününde iliklerine kadar donan kahramanlarımızı o an hissedeceksiniz.
Eserde kimi yerde güldüm, kiminde hüzne büründüm. Bazı satırlarda Anadolu şivesi ve kültürüne dair bilgileri yeniden hatırladım, kimi satırlarda güçlünün güçsüzü ezmesine kızdım. Kitabın tamamını irdelesem hem okuyucu sıkılırdı hem de benim zamanım yetmezdi. İyisi mi, siz en iyisi merak edip yayınevi yahut kütüphane aracılığıyla bu güzel hikâyelere ulaşın. Edebiyatın farklı dallarında yazılarına renk katan, düzenli yazdığı köşe yazılarıyla okuyucularına kucak açan Sibel Hanım’ın iç dünyasını keşfedin bir de. Sibel Unur Özdemir, emek verdiği eserleriyle genç yaşta çeşitli dergi ve vakıfların açtığı öykü yarışmalarında ödül almış biri ve çocuklara yönelik yazdığı kitaplar da gayet renkli, okutulabilecek düzeyde. Yazarımız kıvrak kalemi, renkli hayatı, genel kültürü, güçlü betimlemeleriyle oldukça başarılı eserler yazmış. Heyecanınız dorukta kalsın diyor ve diğer öykülerini de okumanızı tavsiye ediyorum. Satırlarıma “Sen, Sen Adalı Kız, Ah!” kitabındaki yine aynı konu başlıklı ilk öyküde yer alan şiirle, yani kitabın arka kapağındaki Orhan Erol UNUR’un “ADALI KIZ” şiiriyle son vermek istiyorum. Benim gibi papatya çiçeğini çok seven, sosyal medyada “Papatya Sibel” olarak tanıdığımız Sibel Hanım’ın o papatya kokulu hikâyelerine davet ediyorum sizleri.
ADALI KIZ
Yüce çamlar
Deniz
Yemyeşil Adalar
Kalbimdeki aşkı söyleyin
Söyleyin ona
Anlatın benden ne olur
Anlatın ona
Sırma saçlım
Kumralım
Adalı Kız’a
Kalemimin mısralarına sığdıramadığı bir aşk
Sen, sen Adalı Kız, ah!
Kır çiçeklerinin zarif, naif, mütevazı, edalı çiçeği olan papatyalar taç olsun saçlarınıza. Bir kucak dolusu papatya çoğalsın eteklerinizde. Papatya çayının o sakinleştiren ılıklığında bir kupa papatya çayıyla verimli okumalar diliyorum.
ELİF YAVAŞ
Tarih: 24 Aralık 2018 – Pazartesi, Yeni Yıla Bir Hafta Kala
Tanıtımı Yapılan Kitap: “SEN, SEN ADALI KIZ, AH!” – Ankara 2013
Yazarı: Sibel UNUR ÖZDEMİR
Türü: Hikâye