Sardunyalar ve Sen | Yılmaz Pirinççi
Sen imkansızsın diye bir şarkı vardı biliyor musun?
Ben sensizliğin imkansızlığını daha çok seviyorum.
Çünkü sen olmasan nefes almanın bir anlamı olmaz.
Sen olmasan hangi ellerle okşarım birlikte büyüttüğümüz kediyi
Hangi ellerle sularım saksıdan bahçeye birlikte taşıdığımız çiçekler..
O yediverenler, sana benzettiğim sardunyalar kime gülümser?
Daha dün gibi aklımda,
Sen sardunya gibisin dediğimde,
Senin ışıl ışıl parlayan gözlerle gülümsedin.
“En çok sevdiğim o çiçek” dedin.
Kader ağlarını bazen öyle güzel örüyor ki
Hani iki ters bir düz değil.
Dümdüz…
Hiç bir yere çarpmadan.
Bir anda hüzünleri bir kenara çekip pırıl pırıl bir masayı donatır gibi
Manzarada mavinin bütün tonlarında içten içe sevişen bir deniz.
Bir çekirdek tanesinin dudaklarını ısıran tuzu tadında
Ne güzel kanıyordum dudaklarında
Yüzümü öpen saçlarının sarhoşluğu,
Kaç günaha sokar insanı biliyor musun?
Sana komşu olmanın düşünden sıyrılıp yüreğine uyuduğum günden bu yana kendimi büyütüyorum kendi ellerimle.
Bazen işte bu desem de arada bir kendime kızdığım da oluyor elbet.
Hani arada bir gözlerine düşen bir gölgeyi öpmediğim oluyor ya.
Yada derin bir iç çekişte içine dolan hüznü içemediğim.
İşte o gece haram oluyor bütün uykular.
Sana ne kadar uyudum desem de ben gökyüzünden topladığım yıldızları işliyorum yüzüne.
Sardunyalar ve sen aklıma düşünce,
Bazen olur olmaz saatlerde yola vuruyorum kendimi.
Bazen de görülmeyen gölgelerle konuşuyorum sessizce.
Sen imkansızsın biliyorum.
Sensizliğin imkansızlığını daha çok seviyorum bil…
Yılmaz Pirinççi
…