Sanatın Dostluğu
Yazar: Erhan Tığlı
Dost,
uzakta olsa bile yakınımızda hissedebildiğimiz, en soğuk bir günde dahi
ruhumuza verdiği sıcaklıkla ısınabildiğimizdir. Karanlıklarımızı, kara
bulutlarımızı dağıtan, benliğimizi aydınlatan dostumuzun değerini bilmeli,
gerçeğini sahtesinden ayırabilmeliyiz.
Dost, yanında yüksek sesle düşünebildiğimizdir.( Emerson), Ondan ayrılınca
üzülme; çünkü “ayrılık gerçek dostlar için mihenk taşıdır. (La Cordaire)
Dostuna özveri göster, bencillik etme. “Bencillik dostluğun zehiridir.
(Balzac). Kendimize verdiğimiz en güzel hediye olan dostluk (Stevenson)
güvensizliğin başladığı yerde biter(Epikür). Gerçek dostluk karşılıklı güvenle
sağlamlaşır. Bakma sen “güvenme dostuna, saman doldurur postuna” diyenlere.
Sahte dostlar için söylenmiştir bu söz.
En kalabalık yerde bile yapayalnız kalabiliriz. Dostlarımız gece gündüz
yanımızda olamazlar. Tedirginlik nereye gitsek peşimizi bırakmaz, sakız gibi
yapışır kimliğimize. Özlemimizi, umudumuzu eler, her yanımızı çamurlara beler,
duvarımızı deler, bizi can evimizden vurur, çeşmemiz akmaz olur, ırmaklarımız
kurur. Yaz bahar ayında bile kar yağar umduğumuz dağlara. Kurtlar dadanır en
verimli bahçelere bağlara. Bir balık olur takılırız can sıkıntısının attığı
ağlara. Hasret kalırız bereket saçan yağmurlara…
Kötülükler, kötü olaylar birbirini izler. Bir bakarız ki, tutunacak dallar
elimizden kayıyor, içimizdeki yaşama sevincini, sabrı hain bir ayak eziyor,
mutluluğumuzun defterini dürüyor. Has bahçemizi ayrık otları, çalılar ve
dikenler bürüyor. Çile hançerini bağrımıza dayıyor, yüreğimizi bin parçaya
bölüyor. Düşüncelerimize kelepçe, duygularımıza kilit vuruluyor. Hiçbir suçumuz
olmadığı halde karanlık zindanlara atılıyoruz…
Bu durumda ne yaparsın? Çaresizliğin çivisiyle olduğun yerde çakılır kalırsın.
“Benim sadık yârim kara topraktır” diyerek ölümün kucağına atılmaya kalkarsın.
Ama dur, acele etme. Yanıbaşındaki dostunu görmezlikten gelme. Kim mi o?
Sanattır sanat. Güzelliklerini karşılık beklemeden sana sunmaya hazırdır her
zaman her yerde. Hadi sarıl boynuna, kucakla onu. Göreceksin ki hemen karşılık
verecek, merhem olup yaralarını düzleyecek, kolunu açıp yollarını gözleyecektir.
Hadi koş yanına, daha fazla bekletme bu güzel dostunu.
Radyoyu aç, güzel bir müzik dinle. Televizyonu aç, kanalları dolaş,
seyredebileceğin bir program çıkar mutlaka karşına. Evde oturmaktan sıkıldınsa
çık dışarıya, bir resim sergisine git, doğayı seyret; gözün gönlün açılsın,
ruhuna neşe saçılsın. Bir sinemaya gir; beyaz perdedeki görüntülerle bütünleş,
hayallere dal. Bir müzeye uğra; eskiyle yeni arasında köprü kur. Sanatın büyülü
havasını içine çek. Tiyatroyu da ihmal etme. Gerçekleri gör; doğruyu, iyiyi,
güzeli gönül hanene konuk et. Kitapçı dostlarının da boyunları bükük kalmasın.
Yeni çıkan kitapları karıştır, sanat- edebiyat dergilerine bak. Birkaçını eve
götür, sayfalarını vakit buldukça çevir, karanlıkları devir. Paran yoksa
kitapların sergilendiği bir kitaplığa gir, korkma senden para pul istemezler,
cömertçe sunarlar her şeylerini.
Gördün mü nasıl canlandı donuk hayatın, nasıl insancıllaştın, yaşamaktan zevk
aldın. Dolup taştın bilgiyle kültürle, duygu ve düşüncelerle. Hep bunlar candan
dost sanatın sayesinde oldu. Hadi öyleyse bil, anla değerini, önemini. Dostum
yok diye kendini kapıp koyuverme. Dostuna dört elle sarıl. Göreceksin ki sen
bir versen, hatta hiçbir şey vermesen de, o bin verecek, bahçeni yediveren
gülleriyle bezeyecektir.
Bizi yerlerde sürünmekten kurtaran sanatın elidir
Bu gerçeği bilmeyen, görmeyen ya enayi ya delidir.