ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Peri Anne | Zeynep Mete Uçak

23.02.2022
667
A+
A-
Peri Anne | Zeynep Mete Uçak

“Kalk kızım, kalk! bugün bizim bayramımız olsun!…

Öğlen güneş, bütün neşesi ve canlı sıcak renkleriyle ısıtıyordu kıştan çıkan soğuk bedenini. Pek ev denilmeyen soğuk viranenin tahta kapısından dışarı atmıştı kendini, güneşin sarı tonlarını tenine değdirmek için. Yüzünü aydınlığa çevirdi güneşle beraber ela gözleri de renk değiştiriyordu. Bütün kışı hastalığının pençesinde ha öldüm ha ölücem diyerek ölüme hazırlıkla geçirmişti. Ne kadar da hazırlansa ölümün hazırlığı olur muydu? Hem belki yaşayacaktı herşeye inat, belki annesi gelecekti gittiği uzaklardan. Belki okulunu bitirecekti ve belki belki diye ışıldadı gözleri.
İlk yağmur damlası burnunun üstüne düştüğünde şaşkınlığına birden kararan havanın etkiside eklenmişti. Bu kadar mı talihsiz olurdu bir insan. Ne istemişti ki! Sadece az da olsa kemiklerinin içine süzen biraz ışık, biraz sarı, biraz da umut. İşte bu kadar.
Biraz önce buluttan eser olmayan hava aniden kara bulutlarla kaplanmış, yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu.
O eve girmektense burada donarcasına yağmurda mı kalmalıydı. Sıska elektrik sobasının yanan tek dalında kurutabilir miydi? Kıyafetlerini.
Gökyüzüne baş parmağını sallarken haykıran göğün uzun mavi beyaz mızrağını evin çatısından içeri attığını gördü. Hızlı adımlarla kendini eve attığında, annesinden kalma demir somyanın üzerinde oturan, kız ona gülümsüyordu.
Bu neydi şimdi! Kız beyazlar içinde oturuyordu işte, biraz da parlıyor muydu ne?
Başını yırtık kilimin soluk renklerini inceliyormuş gibi eğdi. Emin olduğu bir şey vardı başını kaldırdığında karşısında ki kadının yok olacağıydı. Ya halisinasyondu ya hayal belki hiç uyanmamıştı toz pembe rüyanın içindeydi karşısında oturan.
Yavaşça başını kaldırdı, bakımsız kalbi hızla atmaya başladı karşısında ki kadın hala gülümsüyordu. Hiç yokmuş gibi mi davransa ya da varmış gibi konuşsa mıydı?
Kalbinin göğsünden çıkmasını engellemek için elini göğsüne götürdü. Nefes alabilmek için eğildi iki dizini iki eliyle kavradı. Kafasından farklı düşünceler hızla geçiyordu.
Edibe Teyzenin evden kaçan kızı mıydı? Ama o parlar mıydı? Edibe Teyze her defasında kızının şehrin parlak ışıklarına gittiğini söylerdi.
Acaba babası yeni bir anne mi getirmişti. Hep takılmaz mıydı kendisine.
Kim isterdi ki bu derme çatma eve gelmeyi. Hayır hayır bu hayal olmalıydı.
Gizemli kadın, yerinden kalktı bunu hissetmek şöyle dursun görebiliyordu. O yürüdükçe oda bir avm gibi her yerinden aydınlatılıyormuş ya da güneş evin içine girmiş gibi aydınlanmıştı.
Kendisine yaklaştığını hissetti, eğrilen korkusunu ve sırtını düzeltti. Kalbinin atışları düzelmişti. Şimdi göz göze geldiler, kadın küçük küçük parıltılardan oluşuyordu. Saçının telleri sırma gibi birbirine değmeden ışıldıyordu. Gözleri birer küçük güneş gibi içine bakılmıyordu. Artık emindi bunun bir hayal olduğundan kadın elini başına uzattığında, yanından süzülerek somyaya doğru gitti biraz önce kadının oturduğu yere eğreti şekilde oturdu. Henüz yere değmeyen ayaklarını sallamaya başladı. Nasıl baş edecekti bu hayalle. En iyisi görmezden gelmek. Nasıl olsa konuşmuyordu. Halbuki kalkıp babasına ve kendisine biraz çorba yapacaktı.
Edibe Teyzede kapısını şimdi vururdu. Hergün işten dönerken onu kontrol ederdi sadık komşusu.
Ama şimdi yürüyen ışıklı kadın kendisine doğru geliyordu. Elinde yine parlayan bir küre ve içinde atan bir kalp vardı kıpkırmızı. Bu bir periydi anlaşılan.
“Yasemin” dedi kadın.
Cesaretini toplayıp yüzüne baktı hayatında gördüğü en güzel kadındı bu tıpkı annesi gibi.
Kadının eli nihayet yağlı saçlarında dolaşmaya başlamıştı.
“Üşüdün mü?” Diye sordu.
Üşümüştü hem de iliklerine kadar. Üşümesi yeni değildi ki annesi öldüğünden beri üşüyordu. Ama perinin elleri dolaştıkça saçlarında içi ısınmaya başlamıştı. Kalbi o kadar yavaşlamıştı ki, acılarını hissetmiyordu artık.
Perinin ince narin elleri, elleriyle buluştu. Peri küreyi eline bıraktı. İyileşmişti ruhu annesi yıllar sonra onunla konuşmuştu.
Gözlerini açtığında babası baş ucunda, elleri saçlarında dolaşıyordu. Edibe Teyze elinde nane kokulu bir tas sıcak çorba getirmişti.
Babasının gözleri ışıldıyor Edibe Teyze gülümsüyordu bütün içtenliğiyle.
Babası “Kalk kızım, dedi kalk! bugün bizim bayramımız olsun!… Kalp bulunmuş! Kalp!

ETİKETLER: , , , , , ,
Zeynep Güneş
Zeynep Güneş
Zeynep Mete Ucak kimdir? Yazı Atölyesi Yazarı... İlgi çekici kurgular, Akıcı bir dil. Kendinizi kaptıracağınız, başından itibaren merak uyandıracak çarpıcı hikayeler...sürükleyen öyküler ve halka şiirler yazan Realist, farklı, muhalif Şiir ve Öykü Yazarı
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.