Osmanlı da Vaka-i Vakvakiye | Adem Uluçay
“Çınar Vakası”
Şu tarih de bir tuhafmış
Neler olmuş ne yaşanmış
Onyedinci asırdaymış
Tahta Mehmed – i Rabia varmış
Henüz tıfıl bir oğlan mış
İdareden anlamazmış
Hazine dardan da darmış
Bir çil mangıra muhtaçmış
Ekabirler tedbir almış
Ulufeler tırpanlanmış
Çeribaşı pek yamanmış
Heman kazanı kaldırmış
Vezir nazır tutuklanmış
At meydanında toplanmış
Meydanda bir çınar varmış
Çınarın namı Vakvak’mış
Dalları da pek sağlammış
Vezir vüzera asılmış
Cesetler dalda sallanmış
Hadiseye ad aranmış
Adı Vaka-ı Vakvak kalmış.
Birebir böyle yaşanmış
Yalan değil hakikat mış
Kim okumuş kim anlamış
Belli kimse okumamış
Lüzumlu ders alınmamış
Tarih yine tekrarlanmış
Binlerce insan asılmış
Adem Uluçay
Osmanlı Devleti’nin | Çınar Vaka’sı
IV. Mehmed devrinde 1656’da yeniçerilerle sipahilerin çıkardıkları isyan olan Çınar Vaka’sı XVII. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin idarî yönden oldukça karışık bir döneme girmesiyle meydana geldi. Bu durum özellikle IV. Murad devrinden sonra daha da arttı, çocuk yaşta tahta geçen Sultan IV. Mehmed’in devlet idaresine hâkim olamaması yüzünden sarayda vâlide sultanlar ve iç ağalar nüfuz kazandı. Devlet erkânı arasındaki rekabet ve geçimsizlik ise son haddine vardı. Bu sebeple Girit Seferi dolayısıyla Venediklilerle Adalar denizinde devam eden savaşta başarı sağlanamadı, hatta Çanakkale Boğazı kuşatma altına alındı. Ayrıca imparatorluğun malî durumu da pekiyi değildi. Ulûfeleri zamanında ödeyemeyen devlet askere düşük ödenek vermek zorunda kaldı, aldığı bu paradan dolayı da asker arasında memnuniyetsizlik baş gösterdiği gibi esnafla aralarında anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Bu ortamda Girit’teki savaştan dönen ve dokuz taksit maaşlarını alamayan bir kısım yeniçeri, gadre uğradı bazı âyan ve ileri gelenlerin de tahriki üzerine Ağakapısı’na giderek şikâyette bulundular. Fakat Kul Kethüdâsı Osman Ağa’nın kendilerini dinlememesi üzerine yeniçeri kışlalarına giderek durumdan memnun olmayan diğer yeniçerilerle iş birliği yaptılar.
Asiler 4 Mart Pazar günü Etmeydanı’ndan Atmeydanı’na geçerek bu olayda ara buluculuk yapmak isteyen Kara Abdullah Ağa’yı meydanda öldürdüler. Daha sonra padişahı tekrar ayak divanına davet ettiler. IV. Mehmed, yanında vezirler, ilim adamları, piyade ve sipahi askeri olduğu halde ayak divanı için Soğukçeşme’deki Alay Köşkü’ne geldi. Zorbalar başlarında Sipahi Mehter Hasan Ağa olduğu halde padişaha şikâyetlerini şifahen anlattılar. Girit’te Venediklilerin verdiği zarar ve ziyandan, askere ayarı düşük akçe verilmesinden, ulûfelerin geç kalmasından, ağalarla musahiplerin yolsuzluklarından uzun uzun bahsettiler. Sonunda bütün bu işlere sebep olan Enderun ve Bîrun erkânından otuz kadar ağanın ismini vererek bunların başlarını istediler. Saray içinden ve dışından otuz kadar devlet adamı yakalandıkları yerlerde öldürüldüler. Bunların cesetleri asiler tarafından Sultanahmet Meydanı’ndaki çınar ağaçlarına asıldı. Bundan dolayı bu olaya Osmanlı tarihinde “Çınar Vak‘ası” adı verildi. Aynı zamanda bu manzara, meyveleri insan şeklinde bir ağaca benzetildiğinden tarihimizde “Vak‘a-i Vakvakıyye” adıyla da meşhur oldu.