Önce İnsan Olmalı | Yılmaz Pirinççi
Yitip giden insanların hikayelerinde yürüyor zaman .
Usul usul birer buğday tanesi gibi un ufak ederek.
İstanbul’un göbeğinde lastik ayakabı ile dolaşan birini görme olasılığı nedir sizce.
Kaç milyonda bir.
Kendi kendine konuşuyordu adam
Hikayesinde kimbilir ne suskunluklar vardı.
Bir çay içimi sohbet.
Zorla eline tutuşturduğum bir miktar para.
Biraz yiyecek
Sonra karışıp gitti insan kalabalığına.
Sadece nerden geldiğini söyledi.
Nereye gideceğimiz zaten belliydi. Sormadım bende.
Kadını, erkeği, yaşlısı, genci, çocuğu.
Ne çok şey harcıyoruz.
Cebimizdeki iki sıfırlı rakamlara bile belki daha fazla üzülerek.
Güneş herkesin üzerine aynı doğuyor.
Aynı eşitlikte yağıyor diyoruz yağmur.
Ama kiminin tenini yakarak doğuyor.
Kiminin lüks kremleri üzerine
Kiminin iliğine işler gibi yağıyor yağmur kiminin şemsiyesi üzerine
Aynı değiliz elbet.
Elbette fark olacak
Ama bu kadar da değil be Cane
Hani tamam pazardan da elbise alınır vitrinden de.
Ama başını sokacak bir damı olmalı her insanın
Akşam yiyeceği bir kap yemeği olmalı
Ve insan olmanın bir okulu olmalı önce.
Ailede, okulda…
Toplumda ve dünyada.
Önce insan olmalı
Öpüyorum boncuk boncuk terlerinden Cane
Ekmek kokan ellerinden, binlerce öpüyorum.
Ama en çok insan olan yüreğinden öpüyorum.