Herodas’tan Bu Yana! | Hilmi Yavuz
Eski Yunan şairlerinden Kos doğumlu Herodas’ın, 1891’de Mısır’da
yapılan bir kazı sonucu ele geçen papirüsle ortaya çıkan Mimoslar’ını⃰ okurken,
3. Bölümde yer alan “Öğretmen” bölümüne takıldı gözüm.
Orada, Metrotime adlı anne, yakınmalar içinde, öğretmen Lamprikos’tan oğlu
Kottalos’u acımasızca dövmesini ister. Üzerinize afiyet, çocukta avarelik başta
olmak üzere, yalan dolan, tembellik, kumar gibi her numara mevcut.. Amiyane
tabirle, düz duvara tırmanan cinstendir.
Dilerseniz, birkaç dize aktarayım karşılıklı konuşmalardan:
METROTİME:
Lampriskos, zavallı ruhu ağzından
çıkıncaya kadar kırbaçlarsan sırtını bu çocuğun,
gönlüne göre verir sana sevgili Musalar,
kâm alırsın dünyadan. para döndürme oyununda
bir evimizin çatısı kaldı gitmedik!
Aşık kemikleri yetmedi ona, Lamprikos,
durum şimdi daha da feci. Öğretmenin kapısı
“Nerede?” diye soracak olsan, önce bir düşünür
Nannakos gibi ağlasam bile, aynı gamlı otuzu
okul harcını sorar. “Haydutların, kaçakların
dadandığı kumarhanede nerede?” desen, hemen
gösterir yerini. her ay balmumu sürdüğüm
zavallı tablet, öylece durur ay boyu
duvara dayalı karyolanın ayağında. Ara sıra
Hades’e bakar gibi bakar ona, bir şeyler karalar,
sonra siler hepsini. Çantalarında, örme sepetlerinde
taşıdığı zarlar çok daha parlaktır
sabah akşam kullandığım yağ şişesinden.”
….
Onun umurunda sanki, çörek kırar gibi kırıyor
bütün kiremitleri, üstelik kış geliyor;
her kiremit için bir buçuk obolos ödüyorum ağlayarak.
……..
LAMPRİSKOS:
Metrotime, bırak şimdi hayır duasını,
hak ettiğini bulacak o Euthies neredesin,
ya sen Kokkalos, Phillos? Çabuk kaldırın şunu
omuzlarından, görsün bakalım, Akeses’in ayını.
Aferin sana Kottalos; demek yetmiyor sana
şu çocuklarla aşık atmak, gidip kumarhaneye
ipsiz sapsızların içinde para döndürüyorsun ha?
Daha terbiyeli yapacağım seni, yerdeki samanı
oynatmayan bir genç kızdan, eğer istediğin buysa.
Nerede benim ısıran kırbacım, sığır kuyruğum?
Ben ki onunla nice kopuğu vurup zincir sakatlamışım.
Safra tıkamadan ciğerimi, verin şu kırbacı bana.”
(Öğretmen Lampriskos, yaramaz çocuğu acımasızca döverken, çocuk defalarca pişmanlık gösterir, özellikle sığır kuyruğuyla dövmemesi için yalvarır. Annenin öfkesi yatışmaz bir türlü. Eli kırbaçlı öğretmene bir daha seslenir:
“Ama o
daha kurnazdır bir su yılanından
o sefil, okur gibi yaparken bile.
isterse Kleo’dan iyi okusun,
en az yirmi kırbaç daha hak eder!”
Kuşkusuz
Herodas’ın dizelerini özellikle aktarmadım buraya! Bir şeyler söylemek niyetim:
Malum, geçmiş dönemlere bakarsak, eğitim-öğretim konusunun dayakla yaşıt
olduğunu görürüz.
Bizde de aynı kafa egemendi Cumhuriyet öncesinde. Halk arasında “Eti senin,
kemiği benim” sözü, yer yer geçerliliğini korur. Lise yıllarında okuduğum,
Ahmet Rasim’in Falaka ve Gecelerim’in her satırında titrediğimi anımsarım.
Dahası, ev-okul-kışla üçgeninde dayak, geleneksel bir yaptırımdır çoğu zaman.
Bunun sokağını, meydanını hesap ettiğimizde, neredeyse dayak yiyen bir toplum
olduğumuz ortaya çıkar! Kaldı ki dayağın cennetten çıktığına inanan zırcahiller
çoğunluktadır aramızda.
Demem o
ki, taciz, tecavüz, istismar derken, sanki dayağı göz ardı etmiş gibiyiz.
Yeni eğitim-öğretim döneminde kulağımız kirişte olsun!
Dövdürmeyelim çocuklarımızı asla, ezdirmeyelim; koruyup gözetelim, sevgisiz,
kitapsız bırakmayalım!
Herodas’tan bu yana bir şeylerin değiştiğini göstermek için en azından!..
⃰ Mimoslar – Herodas, Çev: Erdal Alova, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1. Basım, Ocak 2016
Yusuf Alper/Eliz,Temmuz 2010