O Eski Ben
Saat gün batımına karşı çalarken o eski ben’le söyleştik.
Kendi ellerimizden tutarak onu gerçek olmayan düşlerden çekip aldım.
Zaman ötesinden gelen iki yabancı ve eski bir dost olsa ne fark ederdi.
Tüm kaygılardan uzak olsak da sonu belirsiz bir yoldu.
Yaşanmamışlıkların özlemiyle şiirler yazarak,
Akdeniz’in mavileri ceplerimizde yürük sahiller boyu…
Derken, o eski ben’le çocuk olduk yeniden.
Serin sabahlarda kuzuları meraya salarken ellerimizde kitaplar,
Dillerimizde şarkılar,
Yüreğimizde bitimsiz umutlar, sevinçler vardı.
Baba evi kabuğumuz, anne sıcacık bir yürekti.
Kardeşlerimizle kışın ayazlarında kardan adam yaparken,
Sevgimizle kucak dolusu düşler, umutlar büyütürdük.
Yolun sonuna gelmiştik ki…
O eski ben’le genç olduk yeniden.
Saçlarımız rüzgarla uçuşurken oradan oraya savrulduk.
Ovalarda kuzularla çayır çimenler geride kalmıştı.
Ormanların büyüsü güzelliğiyle düşler kurarken,
Onun şiirlerinden tutarak gerçek olmayan aşklardan çekip aldım.
Gerçekçi olmayan dünya sarmalı çelişkilerden,
Dönüşü olamayan yollardan çekip aldım.
O eski ben’le oldum olası kavgalıydık zaten.
Hiç bitmeyen yürek harbiyle el ele yürürken,
Bir sahil kasabasında yeni düşlerle mavi sabahlara uyandık.
O yolun, başı sonu yoktu.
Onu hiç bitmeyen çelişkilerden çekip aldım.
Melankolik hallerden,
Yolcusuz duraklardan,
Loş ve boş mekanlardan,
Çiçeksiz bahçelerden, sevinçsiz şiirlerden…
Sonu gelmeyen uçuk kaçık düşlerden çekip aldım.
Hatice Elveren Peköz