Ne kaldı bizden geriye? | Yılmaz Pirinççi
Dağların denize uzandığı bir yerdi düşlerimizde bizi buluşturan.
Sen dağları seviyordun
Ben deniz gibi ayaklarına serilmeyi
Uzanıp kıyılarına ak köpükler içinde seni öpmek istiyorum diyememiştim de
Senin dağlarına deniz olsam demiştim.
Sahi ne anlatırdın o dağ gölgelerine
Gözlerime serilmeyi daha çok severdi der miydin mesela
Yâda her fırsatta sarılıp saçlarımı koklar der miydin?
Peki, ya güneş yanığı yanaklarımı avuçlarına alıp öpmeye bile kıyamazdı der miydin?
Dudaklarına düşen yaban çileği
Yüzünü buruşturan ekşi elmalar.
Portakal diye yiyebilirsin dediğim aşılanmamış turunç.
Eteğinin dibinde maskaralıklar yapan şişman kedi.
Akşam güneşi.
Tahta masa
Ne kaldı bizden geriye
Birlikte ektiğimiz zeytinler büyüdü mü sahiden
Peki balkon sefaları
Sardunyalar
Ne çok severdim sardunyaları
Hep sana benzetirdim.
Küsmez, darılmaz, günlerce su vermezsen hiç belli etmez susuzluğunu
İçinde hayat taşıyan her şey kadın benim nazarımda
Toprak ana dır mesela.
Yemiş veren bütün ağaçlar kadın
Çiçeklerse nazlı kız çocukları işte.
Sahi hiç anlattın mı beni dağ gölgelerine.
Kıyılarına serilen dalgaların ak köpüklerine beni sordun mu?
…
Yılmaz Pirinççi