Dolar 34,2147
Euro 37,2956
Altın 2.927,11
BİST 8.860,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 30 °C
Açık

Mucit Köy Öğretmeni / Öğretmen Nedim ÇAKMAK

Mucit Köy Öğretmeni / Öğretmen Nedim ÇAKMAK

“Sığırlar aynı yerde otluyorlardı.”

FIKRA GİBİ AMA GERÇEK…

Daha yedi yaşlarında babamın çiftliğinde Traktörle çift sürüyordum,

Traktör, makine ve ekipmanlarına merakım daha o yaşlarda başlamıştı.

Öğretmen Okuluyla birlikte Çınarlı Meslek Lisesinin Radyo-Elektronik bölümünün gece eğitimini bitirdim.

Öğretmen okulunda öğrenciyken müdürümüz Tevfik Elmas’ın teşvikiyle, tarihte ilk defa Radyo-Elektronik kolunu kurdum.

19 yaşımda bir dağ köyüne tayin olduğumda, bilgilerimi hayata geçirmeye can atıyordum.

O yıllarda Grundig marka transistörlü radyolar dokuz yüz, öğretmen maaşı da dört yüz elli liraydı.
Yani bir transistorlu radyo iki öğretmen maaşına, bu günkü değeriyle altı bin liraya satılıyor, milletimiz düpedüz soyuluyordu.

İzmir Çankaya Caddesinde elektronik hurdacıları vardı.
Atılmış radyo kondansatörleri radyonun kalbidir, gerisi kolay,,

Hurdacıdan aldığım parçalarla bir radyo otuz liraya mal oluyordu.

Öğretmenlik yaptığım dağ köyünün elinden marangozluk da gelen muhtarı İrfan, muhtarlık binasında bana yer verip bir de çalışma masası yaptı.

İşe koyulup radyo elemanlarını monte ettim.
En sona hoparlörü kalınca, muhtara;
-“Tut şu kablonun ucunu, hoparlörün
dibine değdir” dedim.

Değdirdiği gibi oyun havaları patladı, Ankara radyosu çalıyordu !

Muhtar radyoyu kapıp sevinçle dışarı fırladı;
-“Öğretmenimiz radyoyu icat ettiii !” diye bağırarak köy meydanındaki kahveye koştu.
Köylü merakla kahveye doluştu.
-“Üleen dokuz yüz gaymelik iş bu muymuş” diyorlardı.

Onlar;
-“Öğretmenimiz radyo icat etti “ dedikçe, Ben
-“değil başkası icat etti , ben imal ettim” diye uyarsam da, onlar inatla,
-“Sen icat ettin” diyorlardı.

Önce muhtara, sonra da köylülerime radyo yapmaya başladım.

Muhtar radyolara kutu yapıyor, hoparlör çıkışının deliklerini açıyordu.

Kutunun yan tarafındaki kondansatör düğmesinden arama yapılıyor, skala olmasa da istasyonlar pekala bulunuyordu.

Kimseden para da almıyordum ama onlar da çeşit ikramla memnuniyetleri gösteriyordu,

Radyoya kavuşmaktan herkes çok mutluydu.

Bir gün, bizim Uzun Memet radyosunu ağaca asmış tarlada çalışırken, devriyeye çıkan jandarma başçavuşu görüp yakalamasın mı,
– Nedir ülen bu?
– Radyo başefendi.
– Böyle radyo mu olur ülen? -Öğretmenimiz icat etti.
– Neee, kaçak radyo yapmış, tut onbaşı, zabıt tut !

Zaptı tutmuşlar.
O yıllarda öğretmenlerin milletvekili gibi dokunulmazlığı vardı. Jandarma ya da polis karakoluna çağıramazlar, Milli Eğitim Müdürü ifade alır, gerektiğinde savcılığa sevk ederdi.

Milli Eğitim Müdürümüz Ahmet bey, öğretmenimiz bana bir uğrasın diyecek kadar kibardı,
yanına varınca beni alıp kaymakama çıkardı ve;
-“O muhteşem mucit bu ! “ dedi ve kaymakam da suçumu yüzüme tebliğ etti.

Radyoların yıllık vergisi vardı ve vergi kaçakçılığı nedeniyle radyo başına para cezası kesiliyordu.

İzinsiz radyo imal etmek de casusluk gibi bir şeydi, yani sonu hapis cezası.

Savcılığa sevk etmemek için, önce takdir edip, sonra bir sürgün cezası ile işi kapatarak, Ödemiş, Bozdağlar’daki Kızılkeçili köyüne sürgün ettiler,

Soruşturma kapanmış ama yurdumun geri kalmışlığının yaraları kapanmamıştı.

Bahar aylarında Bozdağlar’a geldim, İsviçre gibi bir yer,
Bozdağlar’ın tepesinde son köy Karakeçili, buradan öteye sürülecek yer yok,

Köyü gezerken, içinde alabalıkların oynaştığı dere boyunda terk edilmiş üç su değirmeni gördüm. Elektriklisi çıkınca, bunların pabucu dama atılmış, Birinin suyu var, kapağı kapatınca tribünden çıkan su insana çarpsa parçalar,

Yazık boşa akıyor,
O yıllarda hiç bir köyde elektrik yok,
Hafta sonunu dar ettim,

İzmir Sanayi Bölgesinde Manisa’lı Ahmet Tütüncüoğlunu buldum, Derdimi anlatınca yardımcı olup, jeneratör için gerekli parçaları bulmamı sağladı, alternatör , voltaj aralığı sağlayan kolektör ve kondüktör, jeneratörün miline monte edilecek kayış ve tribün kanatlarını kaynak yapacağım değirmen çarkı.

Ahmet bey, o iyi yürekli insan, hepsini köyüme kadar kendi cipi ile getirdi.

Bir kaç günde montajı tamamladımKöy kahvesine, okuluma, camiye ve köy meydanına kılavuz aydınlatma için kablolar çektim.

Açılış için akşam karanlığını seçtim.
Köylü merakla toplanmış bakarken, suyun kapağını açınca, ortalık gündüz gibi aydınlık oldu.

Suyun gücü neredeyse on beş köyü aydınlatacak elektriği üretebilirdi. Köylü sevinçten çığlık atıyordu.
-“Sakın öğretmenimiz icat etti diye kimseler söylemeyin, başıma iş açarsınız” diye hepsine tembih ettim.

O gece devreyi hiç kapatmadım, nasıl olsa bedavaydı,
Sabaha kadar efeler zeybek oynadı, kimi duayla, kimileri rakı içerek karanlıktan kurtuluşu kutladı.

İki gün sonra basıldık. Tüm ilçe jandarması köyü basmıştı.
– Emir aldık, sökün bunları yoksa fena olur,
Söktük.

Kasabaya indim ve -“Sizin mevzuatınıza da, palavra eğitiminize” diyerek istifamı verdim
Oradan denizlere açıldım.

Önce telsiz ve güverte vardiya zabitliği, ardından süper tanker süvariliği.

Yıllar sonra memlekete döndüğümde gördüm ki, değişen bir şey yoktu, sığırlar yine aynı yerde otluyorlardı,,

(Öğretmen Nedim ÇAKMAK)

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.