Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Motivasyon ve Dayanışma | İbrahim Uysal

24.03.2023
345
A+
A-
Motivasyon ve Dayanışma | İbrahim Uysal

Her geçen gün şunu daha iyi anlıyorum ki öğrenmekten daha güzel ve mutlu eden bir şey yok. Bu acı olsa ve yaşayarak öğrensek bile.

“YARDIM” sözcüğünden nefret etmesem de pek hoşuma gitmediğini söyleyeyim!..

Neden böyle?

Eğer yardımı bir iyilik olarak düşünüyor iseniz sorun yok, ama bu sorunu çözmüyor.

Şimdi, size bir sorum olsun.

Size yapılan “hayatımı kurtardı” denilecek yardımı, iyiliği kaç kişi anımsar. Ama son zamanlarda birinin hatır sorması bile sizin onu bir yerde konu etmenize, anımsamanıza yeter de artar bile.

O yüzden birilerine yardım edilerek sorun çözülmez. Sorunu, kökten çözebiliyor muyuz? Ona bakmak gerek.

Kurumlar, insanlara “BİR PARÇA İŞ” verip, hem sürekli olmayan işlerini çözdürse, hem de gereksinimi olanların onuru ile çalışıp, kazanıp, yaşamaları sağlansa kötü mü olur?

Ama “ASKIDA EKMEK” daha havalı… Bu şekilde kaç kişi doyacak ki?

Alışveriş yaptığım yerlerde, “askıda ekmek” bekleyen önümdeki kişinin utancından, benim önüne geçirmesinden, ben utanıyorum.

Eskiden ne güzel günlermiş “İMECE” gelenekleri.

(İmece: Geçmişte kırsal kesimde yaşamayıp askerde, hasta, yaşlı, ihtiyacı olanların işlerinizin gönüllü ya da zorunlu olarak ve el birliği içinde yapılmasıdır).

İşte geçmişin bu imece işlerini günümüzde, SOSYAL DEVLETLER yapıyor.

Sorunu kökten çözerek…

Peki, “ASKIDA EKMEK” ya da poşetler ile makarna dağıtımını REFAH DEVLETLERİ yaparak yarayı tedavi değil, pansuman ediyor.

İyi de bizde, “refah devletleri” gibi yapılıyor.

O zaman biz “refah” devleti miyiz, demeyin. Televizyonlara bile yansıyan o kadar işsiz ve aç ağlayanlara bir bakın.

Toplum bilinci içinde olan halk, askerliğini yapar, çalışırken vergini verir, alabildiği her şeyden ödenen vergiler ile otoyollar, havaalanları yapılır.

Olayı fazla dramatize etmeden bir fıkra anlatayım da düşünün.

Çocukluğunda köyünden ayrılmış, okumuş iş sahibi olmuş bir adam, arabasına biner ve köyünün yolunu tutar.

O zamanlar demek ki parasını verecek “uyanıklar” olmadığı için yol da yapılmamış.

Köyüne giden adam köyün ovasından geçerken arabası çamura saplanıp kalmış. Patinaj yapıp ne yapsa çıkamaz.

Yakında görünen bir köylünün evine kadar yürüyüp yardım ister. Yaşlı köylü, adamı dinler. Arabanın saplandığı yere ve arabaya baktıktan sonra sakince ona döner.

“Bizim Kır Efe halleder” diye mırıldanarak ahırına doğru yürümeye başlar.

Yıllar önce köyünden ayrılan adam, “Kır Efe”nin kim olduğunu merak eder. Peşinden gittiği yaşlı köylünün ahırdan yaşlı ve kör bir katırı çıkardığını görünce şaşırır, ama bir şey demez.

Kırsal kesimde sevilen her hayvanın bir adı, lakabı vardır.

Yaşlı köylü bir balya saman, kalın bir urgan alıp arabaya atar. Sonra da yaşlı katırı arabaya koşar ve giderler.

Şehirli adam çiftçinin elinde sopa, kırbaç gibi bir şey olmadığını fark edip şaşırır, ama sesini çıkarmaz.

Arabanın yanına geldiklerinde çiftçi urganın bir ucunu arabanın tamponuna, diğer ucunu da Kır Efe’nin koşumlarına bağladıktan sonra bağırmaya başlar;

“Hadi Kır at, hadi Aslan Doru, ha gayret Yeleli Kısrak!, hadi davran Kır Efe!..” diye.

Yaşlı katır ismini en sonunda duyduğu anda büyük bir çabayla ileri atılır ve arabayı saplandığı çamurdan çekip, çıkartır.

Adam, çelimsiz yaşlı katırın gücüne şaşırır. Köylüye teşekkür eder ama dayanamayıp sorar:

“Neden Kır Efe’nin ismini söylemeden önce o kadar isim saydın?”

Yaşlı köylü gülerek, “Kır Efe’nin kör olduğunu görmedin mi? Kendisini, bir takımın parçası hissedince, Kır Efe daha becerikli olur. Eğer kör olmasa idi, çamura gömülmüş arabayı asla yalnız başına çıkaramazdı. O kadar ismi saydığım zaman kendisi ile birlikte çalışan bir kaç katır daha olduğunu sanarak, heyecanla üstüne düşeni yapmak için olanca gücü ile gayret etti,” der.

Buradaki gibi başka hayvanlar olmasa, dayanışma olmasa da dayanılışıyormuş havası bile önemli bir motivasyon sağlamaktadır.

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.