Kibarlık, saygı görgünün temelidir | Halide Halid
Maziden gelen sesler
Onunla doktor İsmail Güler’in vasıtasıyla tanıştım. O zamana kadar adını Türkiye basınından biliyordum. Birkaç röportajını izlemiştim.
Şahsen evlerinde, samimi bir ortamda tanışmış oldum.
İnsanın, hayatın tüm zorluklarına göğüs gererek başarıya ulaşması, tüm badireleri atlatması için yeteneği, aklı, bilgisi, sorumluluğu ile beraber genetiği de önemli rol oynuyor.
Hakkında konuşacağım kişiyi, Türkiye’nin ünlü siması, araştırmacı, yazar, politikacı ve devlet adamı, eski Ticaret ve Kültür bakanı Agah Oktay Güner Beyi de o insanlardan sayabilirim.
Onu tanıdıktan sonra Voltaire’nin ”Nezaket fikir ve ahlak kültürünün bir simgesidir” fikrini yeniden hatırladım.
Mütevazi, samimi, duruşundan, hareketlerinden, hatta her kelimesinden bile kibarlık süzülen, hususi bir hatiplik maharetine sahip olan bu insanı tanımak benim için büyük şeref.
Hayattayken iyilik meleği gibi tanınan, Türkiye’nin ünlü yazarı, rahmetli Samiha Ayverdi, yokluğuyla da aynı misyonunu gerçekleştirerek, beni Agah Bey ile tanıştırdı.
Agah Beyin ömür gün arkadaşı Filiz Hanımın hususi zevkle hazırladığı yemek masasında başladı sohbetimiz.
Filiz Hanım da samimiyeti, hanımlığı, kibarlığı ile ilgimi çekti. Odanın her tarafında onun el işleri göz okşuyordu.
Beni ilk kez gördüklerine rağmen gösterdikleri ilgi, dikkat ve sevgiyi bir ömür unutamam.
Edebiyattan, kültürden, politikadan başlanan sohbetimiz gece yarısına dek devam etti.
Ziyaretimin nedenini öğrendiğinde Agah Hocam” Samiha Ayverdi mektebini arayan, ondan bir şeyler öğrenmek isteyen kişinin Nazik hocamızı ziyaret etmeden bu bilgilere ulaşması zor” dedi.
Nazik Erik’in kim olduğunu sorduktan soruma soruyla cevap verdi:
-Sizin Isparta’ya gitmek imkanınız varmı?
-Isparta’ya mı? Neden?
-Nazik Erik Hocanın kim olduğunu öğrenmek ve Samiha annemizle ilgili bilgiye sahiplenmek istiyorsanız o zaman yolunuzu önce Isparta’dan salmanız gerekir.
Tereddüt etmeden “Giderim” dedim.
-Tamam o zaman. Siz Nazik Hocamla görüşün, döndüğünüzde Samiha annemizle ilgili sohbet ederiz.
Böylece, ben de hoş izlenim bırakan Günerler ailesinden ayrıldım. Ertesi gün Isparta’ya yollandım.
Agah hocamın tavsiyesiyle çıktığım yol beni sevgiyle koynuna aldı.
Isparta’dan döndüğüm gün Agah Beylerle görüşe gittim. Bu defa onu zengin kitaplarla dolu, zevkle döşenmiş ofisinde ziyaret ettim.
Her taraftan bana tarih bakıyordu.
Odadaki titizlik insana zevk veriyordu.
-Hocam hoş gördük. Size çok teşekkür ediyorum. Gerçekten Nazik Hocam bir hazine imiş.Onu tanımakta bana yardımcı oldunuz. Bu iyiliğinizi hiç bir zaman unutmam.
-Efendim, ne demek? Bu benim evlatlık borcum. İster Samiha Ayverdi, isterse de Nazik Erik benim annem sayılıyorlar.
Nazik Hocam Samiha annemizin yolunda yorulmadan hizmet etmiş bir insan. Her an ondan öğrenmeye gayret etmiş biridir. Nazik Hocamla tanışmamız ani olsa bile Allah nasip ederse, ömrümüzün sonuna gibi anne evlat ilişkilerimizi devam ederiz, nasıl ki ediyoruz.
Nazik Hocam imanlı, kalbinde insanlığa yönelik dolu dolu sevgi taşıyan gençler yetiştirmiş. Onun öğrencileri hala onu unutmamışlar, ben dahil. Umarım siz de dikkat ettiniz bu yaşında nasıl basını takip etmeye ara vermediğine. Ondan öğrenmek isteyen herkes sık sık ziyaretinde bulunur.
-Evet Hocam. Şu özelliği dikkatimi çekti: hasta haliyle haberler programının saatini ezbere biliyor.
-Size teşekkür ediyorum Isparta’ya gidip de nur yüzlü annemizi ziyaret ettiniz. Umarım o da çok sevinmiştir.
-Ben teşekkür ediyorum, Hocam. Ben ondan daha çok mutlu oldum.
Sizde misafir olduğumda uzun yıllar Samiha Hanımla anne-evlat ilişkisinde olduğunuzu söylemiştiniz.
–Biliyor musunuz, Samiha Ayverdi’yi sadece bir yazar, bir bilim insanı olarak anlatmak doğru olmaz, çünkü o, sevgisi, anlayışı, vefalı dostluğu ile “Anne “adını hak eden bir kadın idi.
Samiha Hanım sanki doğuştan bu adla dünyaya gelmişti. O, kalbi sevgiden vazgeçmeyen bir ANNELİK simgesiydi.
Onunla Nazik Hocamın vesilesiyle tanışmıştım. Her hayırlı tanışlık için Rabbimiz mutlaka bir vesile yollar. Nazik Hocam da Samiha Hanımın kendisiyle 33 yıl anne oğul ilişkisinde olmak mutluluğunu bana yaşatmak için vesile oldu.
Samiha annemin yardımı ile muhteşem ilim, irfan ocağından ben de bir çok şey öğrendim.
Samiha anne çok farklı bir insandı. Bir melekti. Ruhu sevgiye bürünmüş, kalbiyle insanlığa değer veren, iyilik yapmaktan zevk alan, hayatını bilime, yazıya adamış biri idi.
Ama onun tüm şu özelliklerinin başında insanlığı sevmek becerisi, merhameti, aydın zekası ve sadakati duruyordu.
Samiha Ayverdi’nin eserlerini okudukça insan onu daha güzel anlıyor, insanlığına, zekasına daha derinden vakıf oluyor.
Onun ilahi ve beşeri aşkı bir başkaydı. Tek kelimeyle, Samiha Ayverdi tarihimizde tekrarsız bir isim olarak kalacaktır.
O, sevgi, dikkat dolu bir ailede büyümüştü. Anne babasının Samiha Hanıma olan sevgisi sınır tanımıyordu.
Babası hiç bir zaman harama el sürmeyen, annesi dürüstlüğü, merhametli ile saygı kazanan insanlardı.
Samiha annemiz de velilerinin bu özelliklerini ömrünün sonuna dek canında, kanında, ruhunda taşıdı.
1905 Yılında İstanbul’un Şahzadebaşı semtinde doğulan Samiha Ayverdi 1921 yılında Süleymaniye İnsa Nümune Mektebini bitirmiş ve eğitimine özel olarak devam etmiştir.
Fransızcası mükemmel idi. Tarih, tasavvüf, edebiyat, felsefe alanında engin bilgilere sahipti.
Demin de söylediğim gibi tüm bunlara rağmen, onun hayatının sloganı İNSANLIK idi.
Onun hayat okulunda önemli yere sahip mütefekkir ve mutasavvıf Kenan Rifai hazretleriydi.
Rifai hazretleri onun için bir kıblegahtı.
-Hocam, kitap dolaplarınızın her tarafında Samiha Ayverdi’nin eserlerini görüyorum. Bu eserlerle ilgili yorumlarınızı merak ederim, doğrusu?
-Başka türlü olamaz da. Siz onun eserlerini okursanız orada tasavvuf kültürünün, tasavvufun insana öz gerçeklerini aratan güzelliklerini görürsünüz.
İlk romanı olan “Aşk budur” u 1938 yılında yazdı. Sonradan ise yani 1948 yılından sonra felsefi ve tarihi eserleri önemseyen hocamız artık hatıralarını da yazmağa başladı.
O eserlerinde insana yalnız Allah’a kul olmayı, nefsin esaretinden kurtulup gerçek hürriyeti öz cismani dünyasında yaşamayı öğretiyor. Bu eserler onun sanat hayatının birinci dönemine aittir.
İkinci dönemde yazmış olduğu eserler ise tarihimiz ve sosyal yapımızla ilgilidir.
“İstanbul geceleri”, “İbrahim Efendi Konağı,” “Türk tarihinde Osmanlı Asırları,” “Türkiye’nin ermeni meseleleri” ve başka eserlerini örnek verebiliriz.
Onun tekrar basılmış eserlerinin hepsini size vereceğim.
– Minnettarım, Hocam. Var olasınız!
-Onları okudukça Samiha Ayverdi annemizi daha yakından tanırsınız.
Siz Kübbealtı vakfını ziyaret ettiniz mi?
-Hayır.
-Oranı da mutlaka ziyaret edin. Kübbealtı Vakfı 1970 yılında Samiha Ayverdi, ağabeyi mühendis mimar Ekrem Hakkı Ayverdi ve onun hanımı İlhan Ayverdi ile birlikte Kübbealtı Cemiyeti adı ile kurmuşlar. Cemiyete 1978 yılında Vakıf statüsü verilmiş.
Vakıfda çok değerli bilim insanları, yazarlar çalışıyorlar. Onların Samiha annemizle ilgili hatıraları, çok sayıda kitapları var. Size yardımcı olurlar.
-Mutlaka giderim, Hocam. Samiha annenin yokluğuna alışmak sizler için de çok zor olmuştur.
Susuyor. Gözlerini masanın üzerindeki kalemliğe odaklıyor ve diyor:
-Yorum yapmak çok zor tabii.
Ölüm haktır, Yaradan’ın taktiridir. Bir gün hepimiz o yolun yolcusu olacağız. Fakat insan sevdiklerini, değer verdiklerini kaybedince uzun süre o yokluğa alışamıyor. Ancak zaman geçtikçe istemesen bile buna alışmak zorunda kalıyorsun.
Hayat bu, kızım. Bizleri yoran da, ağlatan da, güldüren de şu hayat işte. Yitirdiklerimizin yokluğuyla barışsak da, yüreğimizde ömrümüzün sonuna kadar yaşıyorlar.
Onun için de insan hayatta iken iyilik yapmayı, insanlığı sevmeği, sevilmeği becerebilmelidir.
Bu özelliğe sahip olan insan çok mutlu insandır, tıpkı Samiha annemiz gibi.
–Hocam, size ne kadar teşekkür etsem, yine az kalır. Bana zaman ayırdığınız, değerli tavsiyeler verdiğiniz, Nazik hoca gibi bir insanla tanıştırdığınız için size sonsuz minnettarım. Allah nasip ederse, Samiha Ayverdi annemizle ilgili araştırmalarımı devam ettirip, ona yakışan bir eser ortaya çıkarırım.
-İnşallah, bu yolda size başarılar diliyorum. Bir daha sorularınız olursa, çekinmeden irtibata geçebilirsiniz.
–Hocam, bir daha dikkat ve ilginiz için teşekkür ediyorum.
Agah Bey bana Samiha Ayverdi’nin 40’tan fazla eserini, Kenan Rifai hazretlerinin “Sohbet”lerini,Camalnur Sarqut Hanımın eserlerini hediye etti.O an kendimi dünyanın en zengin insanı gibi hiss ettim.
Azerbaycan’dan her çıktığımda, zaman bulur bulmaz hemen ilk gittiğim yer kitap dükkânları oluyordu. Bu seyahatimde ise 80’den fazla kitapla dönecektim memlekete.
Demek ki zengin insan hissi boşuna değilmiş. Samiha Ayverdi’nin oğul dediği Agah Bey de annesinin misyonununu gerçekleştirdi. Samiha anne için yola çıkan bir bilim insanına hazine armağan etti.
Ekim2011, Ankara.”Maziden gelen sesler” serisinden