Kadınlarımıza, Aşka ve Sevgiye İthafen | Selahattin Yetgin
Dilimdeki En Güzel Sözcüksün Sen…
Kendi aşkının külünden doğan bir çiçeğin tohumusun sen bende, ebedi bir aşk gibi gülümsedikçe yüreğimde. Hep kendi damarlarımızın sürgünleriyle, avuçlarımızı sonsuza dek sıkamayan bir sevginin kutsallaşmış kökleriyle ruh olabilmek sana, değer olmak varlığına ve aşktan daha yüce bir duygu olabilmek istiyorum yaşanası sevgin karşısında.
Ne kadar dolaşsam şu yeryüzü atlasını, ne kadar aşmaya çalışsam beni sana getirecek aşkın dağlarını varamıyorum zirvelerine. Seninle ummanlarda yaşamaya razı iken ben, ruhumu kıvrandıran hüzün tabletleriyle yaşamaya sitem etmem.
Gönlünün çardağında, gözlerinin ışığının yolumu aydınlattığı bir yaşamın o yıldırıcı çarklarında mutlulukla tutunacağım ellerine.
İhtimali hep sana çıkan, yürek kıran yağmurlarının hiç dinmediği bu gökyüzü atlasının altında senli düşüncelerle ruhunu besleyen bir adamım. Kanayan yüreğimin hicran odalarında seni gösterir tüm resimler, seninle gülümser zemherilerde bile güneşler.
Seni düşündükçe ben, öksüz bir yüreğin kanatlarına tutunarak çağlar aşıyorum. Fısıltı ormanlarını geçerek rengârenk düşünüşlerin büyüdüğü o uzak adalara hep seninle gidiyorum. Öksüz suretler büyüyor her gece düşlerimde, her mevsim seninle büyümeye yeminler ediyor, senin varlığının sularında kalarak bu aşk denizlerinin bekçisi olmak istiyorum.
Bir gün, vakti gelmemiş ölümler sürünerek tenine, gelsen gövdemin gölgelerle yeşillenen cennetine. Büyük sevdaların gömütlüklerine sokulsak ve nefeslensek aşk için kurulan o darağaçlarında. Kucaklanmamış tüm sevdaların anısına, kavuşması gerçekleşmemiş tüm sevgilerin yangınına beden olsak, sokulsak birbirimize hızla tükenen bir ömrün sarı odalarında.
Sensiz yalan günler, sensiz ne kadar güzel, ne kadar özel olursa olsun kanıyor menekşeler. Sensiz yalnızlığın bahçelerinde aşkla gövermiyor çiçekler. Sensiz gülüm, denizlerde umutsuz kanat çırpıyor martılar, sensiz gövdem delik deşik, umuda yelken açan sevda gemilerim çürük. Ah gülüm, sensiz nasırlar birikmiş bir beden tenim, sensiz kanlıdır gözyaşlarını silmek istediğim sevda tülbendim.
Dilim konuşsa bir gün, senli düşünüşlerimin şiirlerine yeniden cemreler düşer. Kanayan gövdemin kıraçlarını kadın ellerinle okşamazsan sen, mevsimlerim değişir, aşkın coğrafyasını seller basar. Sensizliği düşündükçe yüreğimin kırık çerçevelerinden mutsuzluk damlar. İhtişamlı düşünüşlerle büyüdükçe içimdeki varlığın ah, anlar sen olur, dilimdeki şarkıları susar.
Sen varlığıma anlam kattıkça ben bütün bekleyişlerin dar geçitlerinden geçerek yürürüm ovalarında. Bilmelisin ki gül bakışlım her çiçek sayılı bir ömrün penceresinden izler kendini, bunun içindir rüzgâr mevsimlerindeki sonuçsuz yakarılar. Ben seni beklerken bilesin ki vazgeçiremez hiçbir neden seni benden, isterse esmesin bir daha yıldızlar, ışımasın şu bomboş gökyüzündeki yıldızlar.
Ben seni beklerken kutsal bir düşünüşün kitaplığına uzatıyorum yaşlı ellerimi. Zorlu bir koşuşturmanın içinden geçerek siliyorum bedenimdeki terleri. Bir ömür defalarca sana birikiyor, seninle geçiyorum yaşamın sancılı denizlerini. Bilmeni isterim ki, geçen her an, tükenen zamandır aslında ruhumuzu onaran. Sen yüreğimi biçimlendirdikçe ruhumdan eksik olmayacak düşlerin o yaşanası kristalleri.
Geçtikçe günler, devrildikçe yıllar büyüyecek içimizde aşkımızı taşıyan mevsimler. Aşkla dönen bu yaşamak küresinde elbet aşılacak o gözümüzde büyüttüğümüz engeller. Düşlerin adı değişmeden, sevgilerin şehirlerine kıyametler gelmeden ve yüreğimizdeki kutsal sabır fidanları çürümeden sarılacak bizim gibi sevgililer.
İşte tüm bunlardan sonra yüreğimdeki duam olduğunu bil istiyorum. Avuçlarımı nereye açsam senli dualara, hangi tanrıya açsam bizi birbirine bağlayacak mutluluklaradır bir tanem. Sen benim sayılı ömrümün en güzel çentiği, sen ruhumun oksijen çadırısın. Seni düşündükçe, senin yüreğimde olduğunu bildikçe bu ömrü sana feda etmeye razıyım ben.
Çünkü;
Aşkın bile ruhusun sen…