İstanbul’un kalbi Eminönü-Sirkeci Mimar Deniz Alkan ile Söyleşi | Şevki Terzioğlu
AYDINLIK GAZETESİ: ŞEVKİ TERZİOĞLU HABERİ
Mimar Deniz Alkan ile Sirkeci-Eminönü hakkındaki söyleşimize devam ediyoruz. Tahtakale hamamı, Sirkeci garı ile Haydarpaşa, Düyun-u Umumiye binası, Baba Cafer Türbesi ve Osmanlı’nın en süslü camisi Rüstem Paşa Camii’ni Mimar Deniz Alkan’dan dinliyoruz?
Farklı kullanım özellikleri olsa da hangi dönemin binaları ayakta?
Tarihi dini yapılar fonksiyonlarını koruyor olsalar da Osmanlı dönemine ait çoğu yapı günümüze ulaşamamıştır. Fatih’in vakfiyesindeki Tahtakale hamamı ender olarak günümüze ulaşanlardandır. 80’li yıllarda rahmetli Doğan Kuban Hocam, Tahtakale hamamını çarşıya dönüştürmüştür. O dönem hamamlar çarşı yapılıyordu. Hoca paşa hamamı benim çarşıya çevirdiğim bir projedir.
Aynı dönemde hamamlar üzerine bu iki yapıyı da inceledim. Yüksek lisans tezimde de bunun yanlış fonksiyon olduğunu ortaya koydum. Örneğin, bugün Hoca Paşa hamamında hem soğukluk hem de sıcaklığın olduğu iki kubbe kültürel anlamda kullanıma dönüşmüş vaziyette.
SİRKECİ VE HAYDARPAŞA’NIN DURUMU BELLİ DEĞİL
Bugün asıl değişenler tarihi hanlardır. Dördüncü vakıf han beş yıldızlı bir hotele dönüştü. 2008 yılında bölge kentsel sit alanı oldu. Plan fonksiyonu turizm ve konuta döndükten sonra yatırımlar hızla arttı. Bu semtte insanlar 70 ile 80’lere kadar yaşarken. Daha sonra turizm etkisi ile buralar değişti. Büyük hanların bir kısmı ile Küçük yapılarda hotel oldu. Marmaray yapılınca artık Sirkeci garı ile Haydarpaşa’ya trenler gelmiyor. Halen buraların fonksiyonunun ne olacağı belli değil.
DÜYUN-U UMUMİYE İSTANBUL ERKEK LİSESİ OLDU
Büyük postane fonksiyonuna uygun kullanılsa da onun da bir kısmı müzeye dönüştü. Diğer bir örnek ise 1897 Alexandre Vallaury tarafından yapılmış Düyun-u Umumiye binasıdır. Cağaloğlu dediğimiz, Bâb-ı Âlî‘ye çıkan yerde de yer alıyor. Oryantalist mimariyle birlikte özgün tasarımı olan bir yapıdır. Bugün bu yapı da İstanbul Erkek Lisesi olarak kullanılıyor.
Ayrıca bölgede Arap sahabesinin olduğu kabul edilen Baba Cafer Türbesi vardır. Abbasi elçisi Seyit Cafer’in 9’uncu yüz yılda Konstantinopolis’te şehit düştüğü rivayet edilir. Bitişiğinde on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Zindan han dediğimiz değirmen han daha yeni bir yapıdır. Ahi Çelebi Cami 1539 yıllarında yapılmış en eski diyebileceğimiz yapılardan.
‘ÖNCELİK ÇARŞI VE TİCARET’
Bölgede Kanuni zamanında Mimar Sinan’ın yaptığı Rüstem Paşa külliyesi de bulunmaktadır. Rüstem Paşa Camisi külliyenin devamıdır. Aslında Mısır çarşısının bir kısmının da dâhil olduğu birçok yapı yıkılmış.
Osmanlı sadece Cami yapalım diye düşünmüyor. Fonksiyona da çok önem veriyor. Bu dönemde Camiler cemaatin olduğu yere yapılıyor. Son yaşadığımız dönemde ise Cami yapalım cemaati sonra getirelim anlayışı var.
Osmanlı’da gidip Çamlıca tepesine Camiler yapılmıyor. Çarşı orada olduğu için Mimar Sinan şöyle düşünüyor; diyor ki “burada öncelik çarşı ve ticaret”. Rüstem paşa Camisi han dükkânlarının üstüne inşa ediliyor. Yani camiye merdivenle çıkıyorsunuz.
Aslında kare planlı ama bir yükseltinin üzerine yapıldığı için tek kubbeli olsa da kendi hacmine göre daha büyük bir etkisi olan bir cami. Sinan’ın deniz kenarına yaptığı üç eserinden bir tanesi. Osmanlının yaptırdığı en süslü dini yapıda denilebilir.
Minberinden mihrabına bütün duvarlarından kubbesine kadar çok özel çinilerle kaplanmış. Dış cephesinde, girişin iki yanındaki çini panoları çok değerlidir. Çiniler günümüze kadar gelse de bir kısmı çalındı. Çalınanların birçoğu yerine konduysa da bazıları şu an yurtdışına çıkarıldı.
‘MENDERES DÖNEMİ İKİNCİ YIKIM DÖNEMİ’
Lütfü Kırdar (vali ve belediye başkanı) denizden bu bölgenin daha iyi görünmesi için Galata köprüsünün üstündeki bilet gişelerini kaldırttı. Aslında bu uygulama çok yanlış. Kaldırılan o yapıların tarihi önemi var. İstanbul’da iktidara gelenler döneme damgasını vurmak için yanlış uygulamalara da imza atıyorlar.
Menderes dönemi için ikinci yıkım dönemi diyebiliriz. Bu yıllarda İstanbul’un tarihi dokusu yok oluyor.
1955-56 yıllarında Unkapanı ile Eminönü arasındaki meşhur balık pazarı, o balıkçıların Kıraathaneleri, Meyhanelerin olduğu yer. İstanbul’u temizliyoruz adına o doku ve kent kültürü olduğu gibi yok ediliyor.
Diğer yıkım dönemi dediğim 50-60 kadar olmasa da Bedrettin Dalan’ın dönemidir. Haliç’i temizleme planı çerçevesinde Yemiş iskelesinin olduğu yer yıkılıyor. Bugün tek başına kalan Ahi Çelebi Cami, Zindan Han binaları önce Menderes sonra Dalan döneminde yapılan yıkımlar nedeniyle, kendi organik dokusundan koparıldılar. Maalesef tek başlarına kalan yapılar olarak bugün anlamsız bir şekilde orada duruyorlar. Aslında otomobiller uğruna, İstanbul’un ve tarihi yarımadanın özgün dokusunu yok ettiler.
Süleymaniye’ye gittiniz mi?
Süleymaniye’de yenileme projesi var. Süleymaniye şu an da Suriye’deki savaştan çıkmış gibi yıkık vaziyette. Arkeolojik, Doğal ve kentsel sit alanı olan yerler var. O yüzden bu bölgede Arkeoloji müzesi koruma kurulları ile belediyelerin denetiminde olması gerekir. Maalesef bir keşmekeşlik, yani tarihi yarımadaya yakışmayacak uygulamalar var.
Haber Kaynağı: https://www.aydinlik.com.tr/haber/tahtakale-hamamini-kim-carsiya-donusturdu-osmanlinin-en-suslu-camisi-hangisi-duyun-u-umumiye-binasi-ne-olarak-kullaniliyor-istanbulun-tarihi-dokusu-486275